Tek çözüm sevmek

Kan ter içinde kalmışım.Yukarıya bağırıyorum "Anneeeeeeeyyaaaahhh acıktım ben,bir de su!" Arkadaşlarımda annelerine sesleniyorlar,kısa bir süre sonra sandviçlerimiz için annelerimiz sesleniyor.Evlerimize ellerimizi yıkamak için giriyoruz.Ve yeniden kapının önündeyiz sandviçlerimizi yiyoruz sonra oyuna devam.

Biirrrr çık...
İki çıkkkkkk...

Lastik atlıyoruz,yakar top oynuyoruz,bazen dokuz aylık bazen de çamlak çömlek patlatıyoruz saklambaçta..Sonra bir ses camiden.

Allah-u Ekber.... Allahhhuuuuu Ekber.

Akşamı ezanı bu,büyük ağabeyim ve babam işten gelmeden evde oluyorum..

Başka günler kiremit parçalarını mermerler arasında kırıp, azıcık su döküp çocuk falı bakardık,bazen de akşam sefalarının çiçeklerini ezip suyuyla makyaj yapardık kendimize.Kapı önünde evcilik oynamalar da cabasıydı..Bizim sitenin karşısında bir erik ağacı vardı, rahmetli Kadir amcanın erik ağacı,biz sanki evimize erik girmiyormuş gibi gizlice onun ağacına tırmanıp erik aşırırdık.

Böyle geçti çocukluğum,annemin mutfak camından gördüğü alan çerçevesinde sokakta oynardım ben.Elim ayağım toz içinde kalırdı bazen.Bir kaç kere de kafam yarılmıştı dut ağaçlarına taş atarken.

Annemin görüş mesafesinden ayrılsam sesini duyardım.Mervveeeeeeeee!!! Hemen cevap verirdim. Burdayım anneeeee!!!

O zaman anlamazdım annemin bu telaşesini.Ne olacak ki derdim azıcık uzaklaşsak..Sonra bizler büyüdük, hepimiz çocuk sahibi olduk.Zaman değişti,teknoloji gelişti ;buna paralel olarak kaygılarımız arttı ve yabancılaştık.Şimdi ne mümkün korkmadan kapıda çocuğunu oynatmak.

Hiç unutmam lohusalık dönemimde annemin komşusu Şükran teyze "Çocukların kakaları hala tırnaklarımızda,biz bezleri şakır şakır kaynatırdık,siz de hazır bezle annelik mi yapıyorsunuz? Sizin zamanınızda olsam 7 değil 17 çocuk yapardım." demişti."Yapmazdın bence.Senin zamanında iş çok ama insanlık da çoktu.Bizim zamanımızda iş az ama insanlık yok.Bunun yanında değişen doğa ve toplum şartları,gelişen teknoloji vb. şeyler yüzünden, biz sizden çok daha fazla yoruluyoruz." demiştim."Aman ne çok biliyorsunuz siz!" demişti o da bana.

Biz gelişen sistemle yabancılaştık birbirimize,elimizde teknolojik aygıtlar bir tweet atacağız diye kucağımızda bebek emzirdik belkide.

Belki tuvalete kaçtık çocuğumuz bizimle oynamayı beklerken,whats app'da iki iletiye cevap yazacağız diye.

İG'de resim ekleyelim,aman facebook'da yorum yapalım diye,elimizde iphonelar, ipadler yabancılaşmadık mı birbirimize.

Ne kadar zaman oldu çekirdek aile hiç televizyon açmadan,elimize telefon almadan konuşalı.

Aslında uzun yıllar önce başladı sevgisizleşmemiz.Çok şeyi yitirdik biz ve bizden önceki kuşaklar.

Kimse demedi ailelerimize "ceza" kötü bir şeydir,döner dolaşır boğar kendi çukurunda vereni diye.

Kimse demedi çocuğa her koşulda iyisin demek,her anını pofpoflamak değil ki anne babalık diye.

Kimse demedi babanın çocuk gelişiminde ne kadar önemli olduğunu,oysa bize baba eve ekmek getirir demişlerdi.

Kimse demedi anne saçını süpürge etmek zorunda değil,saçını süpürge eden anne iyi anne değil;yetemeyen anne,yetişemeyen annedir diye.

Kimse demedi "Git odanda bekle!" Karanlıkta kal!" cezaları zedeler yüreği en derininden diye.

Kimse demedi çocuk gelin olmaz,çocuk oyun oynar sadece diye.

Kimse demedi çocuğunu hep al kucağına; sev,sar,alışmasından  korkma diye.

Kimse demedi sevmek her istediğini almak,bir dediğini iki etmemek değil;sevmek sorumluluk vermek,bilinç kazandırmak,hayata hazırlamak diye.

Kimse demedi fiziki şiddet bedeni değil yüreği yaralar diye.

Bodoslama büyüdük belkide hepimiz,anneannelerimizden gördüğü gibi yetiştirdi bizi annelerimiz.Dedelerimiz otorite simgesi oldu,babalarımız korktu belkide onların yanında bize sarılmaya ya da "Baban geliyor bak he!" diye korkutulduk,baba böyle bir şeydi zamanında.

Sonra ne oldu;ödülle öğreten,ceza ile korkutan,sevmeye kucaklamaya korkan,baba despotluğunda,anne yorgunluğunda yetişen nesiller birer canavara dönüştü.

Şimdi ne kadar hümanist olsak da "Ama yeter, bu adamlar idam edilsin,ölmeden önce işkence yapılsın." diyebiliyorsak.Bunlarda hiç mi payımız yok.Kimden mi bahsediyorum ,umarsızca çocuk öldürenlerden.

Kaç tane katilin , psikopatın aile yapısı incelendiğinde sevgisiz,ötelenmiş,mutsuz,istismara uğramış,şiddet görmüş bir çocukluk yatıyor biliyor muyuz?

Bu nedenle asalım keselim demek yerine elimizdeki emanetleri iyi yetiştirmeye bakalım.Teknoloji ile bazı zaman kazandığımız ama çoğu zaman kaybettiğimiz zamanı,ödül-ceza ile yetiştirildiğimiz çocukluğumuzun izlerini,babalarımızın hayatımıza etkilerini,yorgun annelerimizle büyümemizi,belki bir dediğimizin iki edilmediği ama sevgi hisssetmediğimiz çocukluğumuzu bunların yarattığı tüm izleri silerek ya da silmeye çalışarak yetiştirelim çocuklarımızı..

Kimse ben çoook mutlu bir çocukluk yaşadım demesin,ben de çoook mutlu bir çocukluk yaşadım ;ama geçmişte hepimizin ailelerinin bir defosu var tıpkı bizim de defolarımızın olduğu gibi.Hatasız olmak sadece Allah'a mahsus.Şimdi bize düşen bunları minimize etmek.

Hani diyoruz ya keşke Kars'da tecavüzden sonra başı taşla ezilerek öldürülen Mert için bir şey yapabilseydik,keşke dün ölü bulunan 6 yaşındaki Gizem için bir şey yapabilseydik...

Şu aileden sorumlu devlet bakanı sus pus durmasa keşke,daha caydırıcı cezalar olsa da bunlar yapmaya yeltenemese keşke,keşke Taksim'de sallandırsalar üç beşini,keşke idam geri gelse,işkence odaları olsa..Keşkeee.

Çözüm müdür peki bunlar? Hiç sordunuz mu hangi anne evladı katil olsun ister?

Tek çözüm ne biliyor musunuz?

Sevmek

Herkes yanındakini sevecek,eşini sevecek,evladını sevecek ama öyle ölüyorum uğruna değil,onun iyiliği için zaman gelecek değişecek,gelişecek,onunla büyüyecek.Sevgiyle yetişen insan zaten vicdanlı olur,korkar zarar vermekten.İşte o zaman devletten,cezalardan,kanunlardan beklemeye gerek kalmadan iyi bireyler yetiştirebilir,işte o zaman bu çocuk katliamlarının sonu gelir.









ebeveyn olarak nerede yanlış yapıyoruz