ANNELİK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Çocukken, annemlere küserdim;  istediğim bir şey alınmadığında, erken yatırıldığımda, yeteri kadar ıvır zıvır yiyemediğimde, istediğim kadar çizgi film seyredemediğimde... İşte o zaman kendimi çok kötü hissederdim. Beni sevmediklerini düşünüp kendime söz verirdim "Bir daha asla odamdan çıkmayacağım! Yemek yemeğe bile inmeyeceğim! " O zamanki aklımla karşındaki insanın her dediğini yapmanın sevgi olduğunu düşünürdüm. Aksini de kimse anlatmamıştı zaten. Çünkü bizim nesil hep "Beni seviyorsan ..." ile başlayan yaptırım cümleleri ile büyümüştük.

Zamanla büyüdüm ve "Senin iyiliğin için." kavramı girdi hayatıma. Bir şeyler oluyordu -benim istemediğim şeyler- benim iyiliğim için oluyordu. Ben, benim iyiliğim için olup olmadığına karar verme ehliyetine sahip değildim. O zamanlar kendime söz veriyordum "Bir gün çocuğum olursa asla onun istemediği şeyleri yapmayacağım!" diye. Yaş 5-6 falan tabi o zaman. Sonra " Bazı şeyleri çocuğumun iyiliği için bile olsa ona fikrini danışmadan yapmayacağım." diye şekillendi bu düşüncem. 

Zaman geçti ve ben de evlat sahibi oldum. Her anne gibi benim de tükürdüğümü yalamam çok sürmedi. Ne kadar "Nabza göre annelik." durumunu benimsesem de bazen zamane anneliğinin inceliklerine de indiğim oldu. 

Lina'ya karşı fazla korumacı oldum. Belki onu zor elde etmem, belki de ilk çocuk oluşu derken işler rayından çıktı. Parkta "Kızım bak salıncak boşaldı. Lina şu mavi kaydıraktan da kaysana. Lina dikkat et çarpar bak salıncaklar." gibi cümlelerle çocuğa sürekli müdahale eder hale gelmiştim. Oysa ne vardı ki bunda? Ona yardımcı oluyordum. Belki salıncağın boşaldığını görmedi, belki mavi kaydırakta kaymanın eğlenceli olduğunu kavrayamadı. Hem ne vardı yani çocuğumla ilgilenmek suç muydu? Helikopter anne olduğumu anlamam zaman aldı. Bir gün bir baktım ki parkta bir tek benim sesim çıkıyor, bir tek ben komut veriyorum evladıma, sanki bir tek benimki anlamıyor gibi sürekli ben karışıyorum oyununa. Bu süreçte çocuğumun iyiliği için yaptığımı sandığım her şey bir bir döküldü avucuma.

Çocuk; psikolojisi hem karmaşık hem de çok düz bir varlık ve bizim davranışlarımızın onlara nasıl yansıdığı önemli. Günümüzde çoğu kez büyüklerden ve denediği yöntem uygulamada hata veren ebeveynlerden duyduğumuz "Aman bizim zamanımızda böyle miydi? Hiç de bir şeyimiz yok çok şükür." lafı alt metinde çok önemli şeyler barındırıyor. Evet bizim zamanımızda belki bazı şeylere böyle yaklaşılmıyordu ama artık davranışlarımızın nelere sebep olduğu, ileride ne gibi şeylerin zeminlerini hazırladığı biliniyor. Bizler "Amaaan!" demeden önce davranışlarımızın getirilerini göz önünde bulundurmalıyız ya da götürülerini. Ben de bu sebepten çocuk psikolojisine dayalı birçok kitap okudum, okuyorum da. Hangisinde geçtiğine emin olmamakla birlikte okuduğum bir kitapta şöyle yazıyordu. 


İyi anne olmak istiyorsanız "Çocuğunuza yapamadığı bir şey konusunda yardım etmek yerine eğer berecebileceği bir şey ise yapabileceği konusunda teşvikte bulunun veya yol gösterin.

Dün akşam Lina ve ben evde çok sıkıldık, dili olsa Bera' da sıkıldığını söylerdi sanırım. Akşam üzeri parka çıktık. Lina birçok arkadaş edindi oyunlar oynadı. Sonra bir arkadaşı ile tırmanma alanına geldiler. Arkadaşı Lina ile aynı yaşta bir kız. Tırmanma alanının tepesine kadar tırmandılar ve Lina orada oturmayı tercih ederken arkadaşı her seferinde "Anne beni buradan indir." dedi ve annesi de onu indirdi. Lina "Anne beni buradan indirir misin?" dedi ve ben de onu indirdim. Sonra tıpkı arkadaşı gibi defalarca çıkıp defalarca onu indirmemi isteyeceğini söyleyerek tam tepeye kadar çıktı. Sonra da bana seslendi "Anne beni buradan indirir misin?" Ben de ona "Kızım şimdi buraya sıkıca tutun ve kendini aşağıya bırak sonra kollarından güç alıp azıcık sallan ve yere atla, boyun yerden çok da yukarı da değil bunu yapabilirsin." dedim. Önce bozuldu, "İyi tamam ben de inmem burada kalırım, madem yardım etmiyorsun dünyalar kadar burada kalırım." dedi. 

O an bir şimşek çakmıştı beynimde. Ben onun iyiliği için başarabileceği bir şeye teşvik etmek istemiştim ama o benim onunla ilgilenmek istemediğimi düşünmüştü. İşte bu noktada bir kez daha okuduğumuz psikoloji kitaplarında zaman zaman "Amaaan."dediğimiz şeyler devreye girdi. Çocuklarınıza izin vermediğiniz ya da yapmadığınız şeyleri neden yapmadığınızı anlatın. Onlara " Yapma dedim yapmayacaksın! Çünkü anneler ne derse o olur."demeyin. Bana çocukken yapmaman gereken şeylerin sebepleri belki açıkça anlatılsaydı ailemin beni sevmediğini düşünmeyecektim. 

Ben de Lina'nın yanına gittim. Küsmüş gibi kafasını çevirdi. Hissettiği duyguları ona yansıttım. "Lina, şu an benim seninle ilgilenmek istemediğimi düşünüyorsun. Hatta seni sevmediğimi. Arkadaşının annesi onu çok seviyor ve ona her seferinde buradan inmesi için yardım ediyor. Oysa ben de sana yardım edebilecekken etmiyorum. Bu da seni çok üzüyor. O yüzden şu an bana kızgınsın."dedim. Önce oralı olmadı sonra yine başka tarafa baktı ve "EVET!" dedi. Artık ona neden böyle davrandığımı açıklama sırası gelmişti. "Bak tatlım, ben biliyorum ki senin kolların çok kuvvetli bunu sana jimnastik hocan da söylemişti, sen kendi başına buraya çıkıp istersen sana göstereceğim gibi buradan aşağıya sarkıp sonra da yere atlayabilirsin. Ben seni almaya üşendiğim için değil yapabileceğin bir şey konusunda sana cesaret vermek için bunları söylüyorum. Oradan atlamayı öğrenirsen tırmanmak daha keyifli olur belki?" dedim. Tam o sırada diğer çocuk bana öğretir misin?" dedi. Ben de gösterdim. O tam yapacaktı ki Lina "Anne bana da öğretir misin?" dedi. Ona da gösterdim. Belki 100 kere çıkıp 100 kere atladılar. Her atladıklarında da "Çok eğlenceli." dediler.


Yolda "Acaba ne istiyorsa yapsa mıydım? Çocuk bir şey rica etti ne olurdu sanki indirsem her seferinde?" diye vicdan azabı yaşarken Lina "Anne sen çok iyi bir annesin biliyor musun?" dedi. "Teşekkür ederim tatlım, neden böyle düşündüğünü merak ettim." dedim. "Böyle düşündüm çünkü parkta atlarken çok eğlenince senin neden bana atlamayı öğretmek istediğini anladım. Önce sana çok kızmıştım ama sonra seni haklı buldum. İyi ki benim annemsin ,iyi ki bana atlamayı gösterdin." dedi. 

Ben de ona "Anneler veya babalar ya da büyüklerimiz bazen bizim istediğimiz şeyleri bize yaptırdıklarında onlara kızarız çünkü bizim iyiliğimiz için olduğunu anlamayabiliriz. Ben senin iyiliğin için olan şeyleri sana zorla yaptırmak istemiyorum. Neden yaptırmak istediğimi anlatmak ve sana denettirmek istiyorum, sevmezsen zaten yapmazsın. Olur mu?" dedim. "Tamam anne anlaştık." dedi. "Bu arada unutmadan bazen senin karar veremeyeceğin ve iyiliğin için yapmak zorunda olduğun şeyler de var bunu sakın unutma." dedim. "Ne mesela?" dedi. "Mesela vaktinde yatmak." dedim. 

Elimi sımsıkı tuttu ve yola devam ettik. Diyeceğim o ki sevgili okur bazen çocuklarımızın her istediğini yapmak iyi anne olmak iyi ebeveyn olmak anlamına gelmiyor. Bunu önce bizler anlamalı sonra da evlatlarımıza anlatmalıyız.

Sevgiler 

SEVDE LİNA'NIN GÖZÜNDEN DOĞUM HİKAYEMİZ

Biz 30 Kasımda doktor amcama gittik o aletle baktı yine, birde koca elleriyle annemin karnına bastırdı hep yapıyor bunu kızıyorum ama duymuyor beni….Bende sıkıldım ittirdim annemin kasığına doğru kendimi ama sanırım yanlış bir şey yaptım ki birden aldılar annemin karnından beni..(30 Kasım 18:05) ..

Sonrasında beni birden aldılar yatağımdan bir şeye doğru ittiler,ağzıma sokuşturdular ya bir dakika ben bu nedir bilmiyorum dememe kalmadı o mis koku geldi burnuma ‘’’annemin kokusu, sütümün kokusu ‘’’ emmeye başladım ama gücüm yetmedi ki çok yoruldum,nefes alamaz hale geldim,biraz minik doğduğum için birazda hasta olduğum için beni bir kafese koydular,ağzıma burnuma hortumlar soktular,çok kızdım o ablaya,yapma demek istedim ama ben konuşmayı bilmiyorum ki… Annem ilk zamanlarda çok ağladı, beni öyle hasta görünce babamda bayılmış, hasta bebeğiniz dediklerinde dayanmamış yüreği ….

Beni son kez getirdiler annemin yanına göğüs kafesime bakın nefesimi zor alıyorum,annemde dokununca heyecanlandım nabzım hızlandı hemşirelerim götürelim artık dediler.Yoğun bakımdaki durumlarımın hiç farkında değilim annem size anlatacak.Öyle böyle derken 10 gün geçti her gün annemle babam görmeye geldi beni.. Sonunda kavuştuk işte annemle 11 Aralık’da çıktım hastaneden.Annemi çok özlemişim,hep memesinde kalmak istiyorum ,oda beni çok özledi,ben yokken hep ağlamış "kızım kızım !! "diye şimdi geldim onun göğsündeyim ama yine ağlıyor,nedenini anlayamadım bir türlü sanırım memesini acıtıyor muşum..Ama ne yapayım çok miniğim,annemin sütü az,çok gelmesi için benim emmem lazımmış hem emdikten sonra memede şekerleme yapmanın kime ne sakıncası olur ki annemde azıcık dayansın,mamayı sevmedim ben,uyku yapıyor bana ayılamıyorum, hep uyuyorum,3 gün boyunca kakamı da yapamıyorum .Hem anne sütü mis gibi kokuyor ‘’anne kokuyor’’ 

Ben annemi çok seviyorum,galiba oda beni…aaaaaa babamı unuttum azıcıkta ondan bahsedeyim sanırım şu kafamdan öpüp devamlı saçlarımın arasına dikenler batıran kişi babam koklayarak öpüyor beni önce kocaman bir nefes sesi geliyor sonrada dikenler batıyor kafama..Sanırım sakalları o dikenler…Şimdilik sesimi çıkarmıyorum çünkü oda beni çok özlemiş öpsün bari ne yapalım….Ben iyileştim hemen 10 günde geldim annemin koynuna,siz bilmezsiniz ben miniğim ama çok güçlüyüm çünkü benim annemde çok güçlü…Anlatayım da belki o zaman anlarsınız annemin ne kadar güçlü olduğunu.Annemin içinde bir şey var,sevmedik biz onu,yeniden çıkmış doktorlar biraz riskli görmüş durumunu,bu tekrar olur mu tekrar ürer mi diye telaş oldular.Annem doktorlara gidecek belki de içinde durduğum sıcacık yuva vardı ya annemin karnında onu alacaklar annemden, birde üstüme kemoterapi midir nedir ondan görebilirmiş, ben pek bilmiyorum bunların ne olduğunu bildiğim tek bir şey var benim annem çok güçlüdür ne olursa olsun beni yalnız bırakmaz asla ,gitmez yanımdan biz onunla çok uzun yıllar sağlıklı bir şekilde yaşayacağız.Annem bazen bunun aksi olur diye düşünüp korkuyor,üzülüyor,ağlıyor baktım ki o ağlamaya başladı hemen bende ağlıyorum basıyorum yaygarayı kendini düşünmesin beni düşünsün ki üzülmesin diye…

Şimdilik durum böyle dünya denilen bu acayip yere alışmaya çalışıyorum.....





Ama ben daha hazırlanmamıştım ki dışarıya çıkmaya,"ne oluyor ya,neden çıktım ben" derken başıma ne gelse beğenirsiniz birden bir şelalenin altına soktular beni,yapmayın ne oldu derken giydirdiler bir anda,aman hiç sevmedim o kıyafetleri,çıplak mutluydum ben ama ne yapalım annenin karnındaki koruma hiçbir yerde yokmuş,dünyaya gelince üstünü giydiriyorlarmışki üşüme diye,annem beni ne güzel sıcacık tutuyordu..










ANNEMİN GÖZÜNDEN DOĞUM HİKAYEMİZ

Bugün Dr. Gökmen amcada randevumuz var.Doğum için gün alacağız yalnız bende öyle bir hal var ki sanki hık desem doğacaksın.Malum durumlardan dolayı annecik sezaryen olmak zorunda seni normal yollarla doğurup anında kucağıma almak,emzirmek ne kadar güzel olurdu.

Neyse Gökmen amcanın odasına girdik,muayenemizi olduk Gökmen amcan 10 Aralık yada 13 Aralık dedi biz 10 Aralık olsun istedik,10.12.10 olur diye..Sonra Gökmen amcan Merve in birde doğum hanede baksınlar dedi ki o zaman o durumların pek iç açıcı olmadığı fark etmiş açılma 5,5 cm miş zira...

Doğum haneye iniyoruz ama sanki sen birden çıkacakmışsın gibi baskı yapıyorsun kasıklarıma,doğum hanedeki tatlı hemşiremiz kontrol edince "bu minik bebek 10 aralığı beklemez,hatta pazartesiyi bile beklemez " dedi.Biz babanla birbirimize baktık,sonra hemşiremiz gitti ve Dr. Gökmen amcan geldi doğumhaneye "Merve yatışını veriyorum,patoloji ile konuştum 17:30 gibi burada olurmuş,o zamana kadar sabret" dedi.Hocam dalga mı geçiyorsunuz dedim ama hala ciddiye almıyorum doktorumuzu.

Doktor Gökmen amcan "Merve şaka falan yapmıyorum senin durum vahim eve göndersem gece gelirsin,o sebepten riske atamayız akşama giriyoruz doğuma aslında senin operasyonu hep sakin planlı bir şekilde yapmak istiyordum ama kısmet bu güneymiş ben hazırlık yapayım siz odana çıkın" dedi.
Biz babanla odamıza çıktık,ama şaşkınlık mutluluk heyecan endişe her şey ama her şey bir aradaydı.Herkesi aradık akşama Melek ablanla ve Nedime teyzenle buluşacaktık ama onları "gelemiyoruz doğum başlayacak" diye aradığımda şoka girdiler.Dayın evdeydi ona tarif ederek çantamı hazırlattım ama bayağı zor oldu hem dayın uyku sersemi anlamakta güçlük çekti,hemde ben ne koyacağımı bilemediğim için 2 koca bavulla hastaneye gelen tek kadın olma unvanına eriştim.

İlk Nedime teyzen geldi hastaneye hemen odaya çıktık,gelen giden derken ben soğuk terler çekiyor sancılarımı iyiden iyiye hissetmeye başlıyordum.Sonra beni almaya geldiler herkese hakkınızı helal edin babacığına sımsıkı sarıldım daha sonra seni doyurmaya yetmeyen sütüm akmaya başlamıştı göğsümden...Ameliyathaneye indik hazırlıklar yapıldı Dr Gökmen amcan geldi sterilizasyon işlemi bitince anestezi işlemi başlayacaktı ki "durun ben dua edeceğim dedim " dua ettim ve...... saat 17:57

Bir ince sızı ile uyandım,ağrım vardı bağırıyordum sondayı çıkarın diye ama kimse bir şey yapmıyordu. Meğer ben sadece sağ elimin küçük parmağını oynatabiliyormuşum. Daha sonra odaya alındım ve ilk sorduğum "rahmimi almışlar mı,bebeğim iyimi?.." sorularıymış.Sonrasında yanıma seni getirdiler aman Allah'ım bu ne tuhaf bir andır sevinç yoktu içimde karışık duygularla öylece bakıyordum etrafa seni benden aldıktan sonra ameliyatım devam edeceği için ek narkoz aldığımdan ayılmam,kendime tam anlamıyla gelmem kolay olmadı.

Miniğim kucağıma ilk geldiğin an "bu çok çirkin" dediğimi hatırlıyorum ama kızma o an çirkindin ama BENİMDİN...Mis kokunu içime çektim ve hemen emzirmek istedim,emerken azıcık emip dalıyordun ve zorlanıyordun ben önceleri yeni doğduğun için güçsüzlüğünden sandım ama değildi bir terslik vardı hemşire ablana bebeğimde bir sorun var çok hırlıyor nefes alamıyor,yoruluyor dedim.Sonra onlarda seni bebek odasına aldılar nefesini rahat alman için destek olacaklardı..




Gidiş o gidiş bir türlü gelmedin,önce babanı çağırdılar sonra baban uzun süre gelmeyince ben süper refakatçimiz Dilek halanı gönderdim ama oda bir türlü dönmedi.Ben serum askısına tutunup kalktım ama kasıklarım yırtılacaktı o kadar acıdı ki anlatamam bir anda başım döndü ama kalkmalıydım,onların gelmesini bekleyemezdim,ters bir şeyler vardı endişelerim yerini korkuya bıraktı ve ilk adımımı attım derken bebek odasının kapısını çaldım.İçeriye girdim doktor oradaydı "hocam bir terslik mi var,bana da söyleyin ne olur,saklamayın" dedim.Doktorumuz "Merve hanım bebeğinizin solunum güçlüğü sorununu buradaki imkanlarla çözemedik,uyguladığımız tedaviye cevap vermedi,yoğun bakıma alıp tedavisine orada devam edeceğiz" dedi.Ben şoka girdim şaşırdım kaldım resmen bir anda baban yere yığıldı bebek odası olduğu için sedye yoktu ve babanın yerde tansiyonunu ölçtüler ben sana bakıp "anneciğim çok iyi olacaksın benim güçlü kızım iyileşecek "diyorum.Bir yandan da babana "aşkım bak kızımız iyi olacak korkma sen" diyordum.Sonra beni odama götürdüler sen bebek yatağında çıplak yatıyordun göğüs kafesin içine göçüyordu ve nefes alamıyordun doktora sorduğum tek şey bunun çözülebilecek bir şey olup olmadığıydı.

Bir süre sonra seni yanıma son kez getirdiler ve yoğun bakıma indin...Bana ise kala kala üzerinden çıkardıkları mis kokulu giysilerin ve boş yatağın kaldı..o acıyı anlatmama bildiğim kelimeler yetmediği için yazamıyorum..Sadece bu resme bakmak bile içimi sızlatıyor.












O an itibari ile odadaki balonlar,süsler,şeker sepetimiz ,şekerlerimizi taktığımız ağacımız anlamını yitirdi hepsini söküp atmak istedim.Yok olsalardı keşke bir anda.Seni görmeye gelenlerin "aaaaa bebek yok mu" demeleri canımı acıtan ayrı bir konuydu.Yoğun bakıma indikten sonra seni gece hiç göremedim kaç gün kalacağın belli değildi gün içinde 2 kere 1'er dk görme şansımız vardı biri öğlen 12.00 diğeri akşam 20:00.....

   Yumurtalık Kanseri


 Evliliğimizin 11. ayında artık daha fazla beklemeyelim miniğimize kavuşalım dedik. Doktora gitmeye karar verdik. Demir eksikliği vardı. Migreni vardı. Bilinçli hamile kalırsa her şey daha iyi olurdu.
  
   O yüzden 6.Nisan.2009 da doktora gittim. Haberler iyi değildi, içimde ne olduğunu bilmedikleri bir kitle vardı hem de tam 8,5 cm olmuştu.Doktorlar bu kitlenin hemen içimden alınması gerektiğini söyledi yoksa çocuk planlarımız hayal olabilirdi.

    Çok korktum, ağladım ama yılmadım .9 Nisan 2009’da ameliyat oldum. Ameliyatım patoloji eşliğinde yapıldı. Haberler yine iyi değildi, iyiydim ama sol yumurtalığımı kaybetmiştim. Sana kavuşma şansım %50 azalmıştı ve  patolojiden gelen sonuçta tüm ailemizi çok üzmüştü.
   
   İçimde olan kitlenin adı borderline müsinöz tümörmüş.Pek de sevimli bir şey değilmiş hatta dediklerine göre belki kansermişim. Kafam o kadar karışık ki bebeğim, beni nelerin beklediğini hiç   bilmiyorum, tek bildiğim acı çekerek ölmek istemediğim. Kemoterapi denen şeyden şiddetle korkuyorum, bu gün eşimle tekrar kontrole gidiyoruz Sirkeci’den araçlı feribota bindik, çabuk geçelim diye. Ama zaman hiç geçmiyor sanki

   Şu an içim burkuldu, eğer bugün "Kemoterapi görmeniz gerekiyor." derlerse şu an rüzgarda uçuşan saçlarım artık olmayacak, kaşlarım, kirpiklerim….

İnsan elinde olanın kıymetini kaybedince anlıyormuş.Şimdi ne yapmalıyım? Ağladığımda elinden bir şey gelmediği için perişan olan eşim görmesin diye Harem’e doğru çevirdim kafamı istemsiz aktı gözyaşlarım, çok korkuyorum bebeğim çok, sana kavuşamamaktan korkardım hep şimdi kendim için de korkuyorum.

   Ameliyatımdaki patolojim yanlış gelmeseydi belki o zaman karar vermek daha kolay olacaktı ama şimdi doktorlar kemoterapi görmeniz için geç kalınmış ki görseniz de % 10’luk bir fayda görürsünüz diyorlar.

   İçim sıkıldı. Doktordan dönerken hep ağladım neden ben demedim hiç ama neden daha önce hiç usg bile çektirmedim diye yedim durdum kendimi.

   Ben ağladıkça baban kahroldu, çaresizlik çukurunda debelendik durduk. 26 yaşında yumurtalık kanseri olmak, sol yumurtalığını kaybetmek, yanlış ameliyatla, yanlış patoloji ile karşılaşmak şimdi yaşadığım ikilem sanırım bana ağır geliyor. Taşıyamadığım bu yük omuzlarımda büyüdü,büyüdü,büyüdüüüü…


   Bu durumu netleştirmek için çok doktora gittik. Bazı doktorlar kemoterapi görmem gerektiğini ,bazı doktorlar da görürsem kalan yumurtalığımı da kaybedebileceğini söylüyorlardı.
  
   Bunu değiştirmenin bir yolu olmalıydı "Tam pes etmeyeceğim!" derken kötü bir haberle umutlar iyice azaldı, ameliyattan sonraki ilk kontrole 2 gün kala şiddetli ağrılarla doktora koştuk da içimdeki kitle doktorlar tam temizleyememişti ve aynı risk devam ediyordu.
  Yol ayrımına gelmiştik ama bu sefer üç önemli soru vardı.Ya hemen tüp bebek yapılıp sana kavuşmak için şans verilecekti ama bu durumda içerideki tümör nüks edebilirdi, ya kalan yumurtalığımı dondurup kemoterapi görecektim sonra yumurtalık yerine geri koyulacaktı ve bu da yumurtalığımın eski kapasitesi ile vücuduna adapte olabileceği konusunda kesin bir cevap veremiyordu ve en son çare direk kemoterapi görecekti ve buda yumurtalığını direk menopoz sokacaktı..

   Off off ne zor günlerdi, bu sorularla kendi başımıza boğuştuk ve uzman hekimlere danışmaya karar verdik. Gittiğimiz bir çok doktorun söyledikleri bu tümörün çok saldırgan olmadığı, kendimize sana kavuşmak için deneme süresi vermemiz gerektiği, kemoterapinin bu tümör üzerinde etkisi olmadığı ve eğer böyle bir durum yaşanırsa tek tedavi yönteminin ilk yapılan gibi cerrahi olması gerektiğiydi.

   Bir karar vermek lazımdı ya sana kavuşmak için kendimize şans verecektik ya da kavuşma işindeki yüzdelik şansımızı arttırmak için tüp bebek yöntemini deneyecektik. Diğer sonucu daha riskli olan yöntemleri düşünmek bile istemiyorduk. İşte bu karar aşamasında seyrettiğimiz bir haber yol gösterdi oldu, tüp bebek tedavisinde devletin uyguladığı prosedür değişmişti ve bu durumunda olanlara artık birden fazla embriyo koyma dönemi kalkmıştı.Şimdi biz ne yapacaktık..




Hayatımda aynı anda "HER ŞEY’’ olmayı başarabilen tek varlığa…

Sevde Lina’ya….



Bu blog senden önceki biz ve senden sonra yaşayacaklarımızı anlatan bir defter…Sayfaları seninle güzelleşeceği için sen doğmadan başlamak istemedim.

Öyle istiyordum ki her anımızı yazabileceğim bir bloğum olmasını, adını ne koysam diye düşündüğüm anları toplasak sanırım saatler olur. Zamanın hızla geçmesiyle ancak zaman bulabildim miniğim.1 yaşına girdiğin bu günlerde bu bloğu kurdum.

30 kasım 2011   18:05   hayatıma anlam kılan en değerli tarih üzerinden tam 1 yıl geçti…

Yaşadığım tüm korkuların içinde sana sahip olabildiğim için kendimi çok şanslı sayıyorum. Sen benim kokusuna doyamadığım bir tanecik meleğimsin. Seni o kadar çok seviyorum ki uyuduğun uzun öğlen uykularında bile özlüyorum. Koskoca bir yılın ardından şimdi karşımda ayakta duruyorsun. Deniz gözlerine dolu dolu gözlerle bakarak şunu diyebilirim; sen benim her şeyimsin. Geride kalan ve daha sonraki günlerde
detaylarıyla yazacağım anlar bana öyle çok şey öğretti ki  ve daha kim bilir neler öğretecek...

Annelik,

Mücadele etmekmiş: Sana sahip olabilmek için hastalığımla boğuşmak.
Merak Etmekmiş:  Acaba, kız mı? Erkek mi? Nasıl olacak, kimse benzeyecek diye.
Endişeymiş: Karnımdayken bile sağlığın iyi mi diye delirdiğim anlar.
Sabretmekmiş: Beklediğim aylar ve haftalar oldu sana kavuşmak için.
Tanımlanamayanmış: Seni kucağıma aldığım ilk anın tarifsizliği.
Özlemekmiş: Hiç bıkmadan uykumda bile.
Uykusuzlukmuş: Uyumadığın gecelerde yaşanan.
Çaresizlikmiş: Ateşlendiğinde ,gözlerimin içine yalvarırcasına baktığında yaşadığım.
Tuhaflıkmış: İlk kestiğim tırnaklarından bu yana bütün kesilen tırnaklarını saklamak.
Çıldırmakmış: İlk dişin çıktığında zıplayıp durmak.
Mutlulukmuş: Gözlerimin içinden okunan.
Çılgınlıkmış: İçimde bir tümör olduğunu bile bile sana kavuşma arzusu ile hayata meydan okumak.


Ve daha birçok duygu aklıma gelmeyen, seninle yaşadığım ve seninle yaşamaya
inşallah devam edeceğim.

Miniğim, deniz gözlüm, BAL YANAKLIM yavrummm, canımmm İYİ Kİ DOĞDUN,İYİ Kİ  DOĞURMUŞUM SENİ…


MARI themes

Blogger tarafından desteklenmektedir.