pedagog etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Bazen ikilim içinde kaldığım oluyor."Bir şeyi çok istersen,eğer onu gerçekten istersen olur." derler ya.Tam da bu noktada tıkanıp kalıyorum;çünkü çok istersen olmaz,sen ne zaman unutursan o zaman olur kısmı var..İşte bu benim hayatımda çok büyük bir ikilem..

Son yazdığım yazılardan birinde demiştim,"Neyi oluruna bıraktıysam kendiliğinden oluverdi." bu bir başka yazının konusu diye,işte o yazı bu yazı..Tecrübe ettim ve gerçekten öyle..Sanırım insan o ikilem içine düştüğü an gidişata bakmalı.Bu eğer kendi azmi ile olabilecek bir şeyse o zaman sonuna kadar azmetmeli,yok başkasının iradesine bağlı bir şeyse ve olmuyorsa akışına bırakmalı.

Özellikle kişilik olarak inat olmam annelikte beni çok zorladı.Yani "Bir şey olacaksa olacak,olmalı,doğrusu bu!" durumu çocuk büyütürken sekteye uğrayabiliyor.O yüzden ben eğitim lafından hiç haz etmiyorum;çünkü eğitim dendiğinde -bazen- kesin kurallar devreye giriyor.Örneğin "Bezini çıkardığınız bir çocuğa asla bez bağlamayın,bir kere çıktı mı bir daha bağlarsanız kafası karışır.Yatakları ayırdığınızda asla yanınıza almayın sonra işin ciddiyeti kaybolur.Hayır dediğiniz şeylere evet demeyin çocuk sizi saymaz"  vs..Yalan hem de en kuyruklusundan!İşte buda ispatı Bu gibi yaklaşımlar artık eskide kaldı.Yalnız bunu hala savunan bir ekol var ve onlara inanan bir grup acemi anne;aman diyeyim ben ettim,siz etmeyin!

Okuduğum kitaplar,katıldığım anne ve çocuk seminerleri ya da pedagog desteğinden de şunu öğrendim ki olayları mutlu bir şekilde sonlandırmak,ya da o konu hakkında başarı elde etmek istiyorsanız yapacağınız en önemli şey gözlem..İyi gözlemleyeceksiniz ve akışına bırakacaksınız.

Yeni mottom bu: Gözlemle,oluruna bırak,sabret veeeee gelsin başarı.

Kendi hayatımızdan örneklersek;

Lina bez olayına ilk girdiğinde "Aman bezi çıkardım bir daha da bağlamayayım." dedim.Bir güzel de bağladım;çünkü çocuk yapmak istemedi,korktu.Birkaç inat,ısrar, yok daha ters tepti.O zaman bu korku vs en hey heyli dönemimizdi.Pedagogumuz Aytül hanım "Merve hanım,şu an hiç sırası değil,bırakın demek ki istemiyor;bizim öncelikli sorunumuz belli,ona yoğunlaşalım" dedi.Biz de bıraktık."Ben bu arada Lina'ya çoktan lazımlık,tuvalet adaptörü gibi yardımcı aparatlar almıştım.Onlar hep ortadaydı,kaldırdım;çünkü insan gördükçe beklentisi oluyor.

Gel zaman git zaman Lina birden "Anne benim tootelim neyde? demeye başladı.Çıkardık koyduk ortaya sonrasında "Anne ben tuvatelime yapacağım çişimi." demeye başladı.Aslında lazımlık hiç tercihim değildi ama otursun diye müzikli olanından edinmiştik.Acaba klozet adaptörüne nasıl geçirim noktasında yeni mottom devreye girdi.Gözlemlediğim kadarı ile Lina suyla kendi oynamayı çok seven bir çocuk,çişini yaptığında poposunu yıkatmaktan hiç haz etmiyor madem öyle ben de tuvalet olayına su ile girdim."Kızım bak eğer buraya yaparsan sonrasında poponu yıkamak için su akacak sende kendin yıkayabileceksin." dedim.Ve BİNGO... (reklamlardaki gibi oldu ıyy sinir bozucu bir reklam ya neyse :))))  ) Şimdi hem yapıyor hem yıkıyor maaşallah.Gündüzleri ve dışarı çıkarken bezlemiyorum,yanımızda adaptör ile geziyoruz .Tabi hala beze yapılan bir kaka ve gece bezlenme durumu var.Oluruna bıraktık.


Bunun yanında Lina doğduğundan beri mama içiyor,aynı zamanda onu 25 ay emzirdim ama sütüm asla ve asla yeterli değildi.Alerjisi vs derken belirli bir süre sonra süte geçtik.Yalnız sütü içerken 30 aylığı geçmesine rağmen biberon kullanması hoşuma gitmiyordu.Aslında Gülderen'in bu yazısını görene kadar aman sanki ölene kadar biberon mu kullanacak diyorum okuyunca Israrcı olmadan bizde şansımı denesek fena olmaz diye düşündüm.Sağ olsun Gülderen başka tüyolar da verdi onun sayesinde bu işe de giriştik.Lina tam anlamıyla biberonu bırakmasa da yarı yarıya gidiyor diyebilirim.En azından ben emme refleksi olmadığı için uykuya rahat geçebilecek mi veya bardakla içerse daha az içip uyumakta zorlanır mı endişelerimden kurtulmuş oldum;çünkü bardakla -evet daha az içiyor-içmesi onun uykuya geçmesini ya da deliksiz uyumasına engel olmuyorBir gün öyle bir gün böyle derken zamanla biberonu bırakacağımızı biliyorum.Oluruna bıraktık.



Yeni evimizde oda ayırma mevzusuna gelmişti sıra.Yalova'da ki evden kendi oda takımı geldi.Kuruldu bir heves bir heves,park yatağını da kurmadık.Akşam oldu uyutacağım,direk odasına girdik,yatağına koydum "Hadi bakalım Lina,uyuma vakti anneciğim,sana ne okuyayım bu akşam?" diye sordum."Anne burada yatmayacağım,yanınızda yatacağım ya da aynı odada park yatağımda yatayım."  falan deseydi, Tamam kızım diyecektim,nasıl istersen..

O gece Lina Küçük Vak Vak :Uyku zamanı eşliğinde bir güzel uyudu.Zaman zaman yanımıza gelmek istediği oluyor ki biz Lina'yı doğduğundan beri hiç yanımızda yatırmadık.Hasta olduğu zamanlar hariç hep aynı odada ama herkes kendi yataklarındaydı.Yanımıza gelmek istediği zamanlarda benim çok hoşuma gidiyor,zaten çok sıkıntıya gelemeyen bir tip olduğu için sarılarak uyuma hasretimi bu şekilde gideriyorum.Ona asla kendi yatağında yatacaksın baskısı yapmıyorum ki odasında yatma fikrinden soğumasın.Yani o ne zaman ne isterse öyle oluyor.Oluruna bıraktık

Bu zamana kadar o kadar "Aklım neredeymiş,ben bunu nasıl yapmışım." dediğim zaman oldu ki.İnsan yaşadıkça öğreniyor.İş ki,bazı şeyler elden gitmeden öğrenmek.Zaman bu konuda bize neler gösterecek bilinmez belki ileride bu yaptıklarımıza keşke yapmasaydık diyeceğiz.

İnsan, hayatın içinde her şeyi irdelemekten,inatlaşmaktan,dayatmaktan kurtulduğu an normale dönüyor ne demişler biyolojik saat diye bir şey var.Hormonlar tıkır tıkır çalışıyor insanın kendi döngüsü olması gerekeni olması gerektiği zamanda yaşatıyor.Bir başka deyişle ifade edersek rabbim her şeyin en hayırlısını biliyor.

Sizi kadife sesli Sıla'nın yazımla aynı adlı şarkısıyla baş başa bırakıyorum ve yemeğe gidiyorum...







    Öyle böyle derken pedagogun yolunu tuttuk.Lina kapıdan girer girmez sedyeyi gördü ve ağlama başladı.Aynı arabaya bindiği zamanki gibi çığlık kıyamet bir ağlama.Aytül hanım iletişim kurmaya çalıştı,oyuncaklar gösterdi,kendisinin doktor olmadığını burada ilaç,iğne,steteskop olmadığını sadece konuşacağımızı söyledi ama nafile. Lina ağlıyor,arada duruluyor,onu kucağımıza almak istediğimizde yada bir oyuncak uzattığımızda reddediyor ağlaması daha da yükseliyordu.Ağlarken güneş gözlüğünü takıyor ve çıkarma konusunda direnç gösteriyordu.

   Aytül hanım önce isimlerimizi aldı ve konuşmaya başladı:"Lina buraya geleceği konusunda bilgilendirildi mi?" Bilgilendirmemiştik;biliyorduk ki bilse yolda kıyamet kopacak ve asla gelmek istemeyecekti.Kendimizce doğru yaptığımızı sanmıştık ama bu kocaman bir yanlıştı."Onu buraya gelmeden önce bir yere gideceğiz orada konuşacağız,oyunlar oynayacağız vs gibi bilgilendirmeniz gerekirdi."dedi Aytül hanım.Sonra şöyle devam etti: "İçeri ilk girdiğinizde sedyeyi gördü ve korktu ama şu an benim açıklamalarımdan sonra etrafı inceliyor,buda onun artık korkmadığını ,tamamen sakinleşemediği için ağladığını gösteriyor.Sizden ricam şimdi sandalyelerimizi birbirine yaklaştırıyoruz ve konuşmaya başlıyoruz,arada sarılmak istediği zaman alın sarılın,konuşmak istediği zaman konuşun ama siz ona laf atmayın." (Bu arada Lina baston pusetinde oturuyor ve inmek istemiyor hatta kalkıp ters dönüp yüzünü saklıyor)

Pedagog sonrası birazcık eğlence

   İşte en zor kısım buydu çocuğun deliler gibi ağlarken hiçbir şey yokmuş gibi davranmak. Lina babasına yakın olduğu için ara ara yalvaran ve yaş dolu gözlerle koluna sarılıyor  ve "Gidelim! diyordu.Biz o yokmuş gibi konuşmaya devam ettikçe ağlaması biraz yükseldi ve sonra babasının kucağına gelmek istedi bundan bir kaç dakika sonra sustu.Artık oyuncaklarla ilgileniyor ve ağlamıyordu.

  Normalde Aytül hanım eğer Lina sakin kalabilseydi onunla konuşacak ,resimler yaptıracak tepkilerini gözlemleyecekti.Maalesef Lina kendini regüle etmeyi çok uzun bir zaman sonra başarınca bunlar mümkün olmadı.Biz bu sırada hayatımızI anlattık,taaa hamilelik ve doğum sürecinden başlayıp bu zamana gelecek şekilde.

  Aytül hanım not alıyor biz sürekli anlatıyorduk.Aytül hanım şuna dikkat çekti "Çocuk arabada korkunca sizin onun gözlerini kapamanızı istemiş,buraya girdi ve ağlamasını durduramayınca güneş gözlüğünü taktı.Bu durum bana onun zihninde bir görüntü olduğunu ve onu görmek istemediği için gözlerini kapadığını düşündürüyor.Bu yaşadığı bir olay,bir rüya veya televizyonda yada dergi kitap vs gibi bir şeyde gördüğü bir görüntü olabilir.Çocuklar bu dönemde rüya ile gerçeği tam olarak ayırt edemezler.Yaşadığı her neyse onun zihnine yerleşmiş ve stresli zamanlarında gözünün önüne geliyor.

Ben hayali arkadaşlardan bahsettiğimde de tıpkı eşimle ikimizin araştırmalarında da edindiğimiz bilgi doğru çıktı.Hayali arkadaş sağlıklı bir çocuğun kişisel gelişiminde mutlaka olur-olmasa çocuk sağlıksız anlamına gelmez-eğer bir korku sonrası çıkmışsa bu çocuğun kendini ifade edilmesi için bir şanstır,çocuk bastırdığı duygularını bu şekilde açığa vurur.Bunu takip etmek ve iyi not almak gerekir.

   Bu zamana kadar oyun,resim vs doğru adımlar olmuş bunlara daha fazla gözlem yaparak devam edelim.Ona konu ile ilgili fakat çokta dillendirmeden resim yaptırmaya çalışalım.Bir sonraki gelişinizde (13.05.2013) gelmeden bilgi verin ve konuşacağımızı,oyunlar oynayacağımızı söyleyin. Lina'nın bu zamana kadar yaşadığı kaygıları (alerji,ameliyat,tırnağının çıkması,kulağı delinince yaşadığı korku,şiddetli kabızlık sonrası makat yırtılması ve lavman vs vs) çok sakin ve olgunlukla karşılamasının bir birikimi bu korku ile dışa çıkıyor olabilir.Bunların hepsini daha yakından gözlemleyerek öğreneceğiz dedi.



Bize düşen görevler ise;


  • Zaten iki yaş sendromu içine düşmüş olan çocuğumuzu daha fazla anlamak,ona daha fazla sabır göstermek ve daha fazla zaman ayırmak.
  • Resimlerle ve hayali arkadaşlar yardımıyla konuyu kendi açtığında sorular sormak çizmesi için çok irdelemeden yönlendirmek.
  • Arabaya binmesi konusunda asla ısrar etmemek ve teklif ondan gelse de tam hazır olmadan denememek.
  • Ona maksimum seviyede huzurlu bir ortam sağlamak televizyon dergi vs gibi şeylerden özellikle de şiddet içeren olgulardan uzak tutmak.


Şimdilik vaziyet bu.Ben hala küçücük çocuğum terapilik oldu diye üzülüyorum.Ona bakınca sanki ciddi bir hastalığı varmışta yada olanlara biz sebep olmuşuz gibi bir üzülme bir vicdan azabı kaplıyor içimi.

Kızıma Not:Miniğim tıpkı içime konduğun 03.04.2010 tarihindeki gibi güçlü olacak,bunu da aşacaksın/ğız.Sevgi dolu yüreğimiz seni sarıp sarmalayacak ve sen korkularını yeneceksin.İnşallah bu satırlar ileride sen okuduğunda ailem beni ne kadar önemsemiş diyebileceğin ve size neler yaşatmışım diye düşünüp gülümseyeceğin satıralara dönüşür..

SENİ HER ŞEYDEN ÇOK SEVEN ANNEN....






MARI themes

Blogger tarafından desteklenmektedir.