görsel murathacioglu.com
Sanki benden dağları devirmemi,yolları açmamı dünyayı ters yüz etmemi istemişler gibi omuzlarımda bir yük, kafam uyuşmuş,yapacaklarımı planlıyor ama yapamadığım için üzülüp omuzlarımdaki bu ağırlıkla yol almaya çalışıyorum;olmuyor.

Bir şeyi düzene sokuyorsun bir diğeri bozuluyor tam bu araba mevzusunu aştık derken şimdi 3 yaş krizleri baş gösteriyor.Okulla başlayan -hala okula başlama ve devam eden süreçte ki durumu yazamadım- "Anne,anne neredesin,beni bırakma!" krizleri sürekli gözünün önünde oturtma isteği,bunun yanında bir kıyafete kafayı takıp asla onu giymek istememeler tavan yapmış durumda.

Neyi nasıl yapacağım,nasıl davranacağım bilemez haldeyim.Sürekli bir sorgulama,sürekli bir iç sızısı..İkisinin arasında sıkıştım kaldım.Edepsizliğe izin vermeyeyim diyorum bu sefer küçücük çocuk beni anlamıyor diye üzülecek diye düşünüyorum,aksini yapıyorum her dediğine evet dediğim için tepeme çıktı diyorum.Çıkar yol bulamıyorum.

Bu ay başında hasta olması daha arabaya yeni binmeye başladığı andan itibaren hastanelere taşınmamız çocuğu çok sıktı.Bayram'da uzun zamandır gidemiyoruz diye Yalova'ya gittik orada kuzenleri ile keyifli vakit geçiriyor diye pek karışmadım.Ne kadar etrafımızdakiler çok müdahale ediyorsunuz çocuğu rahat bırakın deseler de biz eşimle onu aslında gayette rahat bırakmıştık.

Sonra eve döndük,tatil bitti,zaten ay başı gitmediği okuluna tatil sebebi ile ara veren Lina iyice huysuz oldu.Okula gitti ama ilk iki gün ağlayarak,tabi bunda geçti sandığımız hastalığının başka bir şekilde tekrar baş göstermesi de etkili.

Velhasıl çocuk son 10 gündür inattı,ona aldığım montu giymek istememekle başladı her şey ,dedim neyse yarın giyer herhalde,bir geliyorum eve yine kolları kısalmış küçülmüş montunu giymek istiyor..E hadi diyorum sakin ol Merve çocuktur inadı tuttu.Yok giymiyor.Hadi bu aman ne hali varsa görsün yani giymek istemiyorsa giymesin denilebilecek bir şey mesela ama bazı zamanlar olmayacak şeyleri yapmak istiyor.

Cumartesi günü kızlarla buluşup kahvaltıya gidecektik.Aynı zamanda da Sosyal Anneler ile ilgili plan proje hazırlayacaktık sonrasında da sevgili Serap'ın etkinliğine gidecektik.Ne mümkün Lina önce tutturdu "Ben o bluzu giymeyeceğim!" diye "Ya sabır!" dedim başka bir şey sundum vs yok nuh diyor peygamber demiyor kendini top gibi sıkıyor.Soruyorum kızım gitmek istemiyor musun "İstiyorum anne." e niye böyle yapıyorsun diyorum cevap yok.Neredeyse dolaptaki tüm kıyafetler indi aşağıya ama yok onu giymem,bunu giymem..En sonunda sinirini alamadı çıkardı üzerinden eşofman altını ve iç çamaşırını gitti soğuk balkona yere oturdu..

Geçtim içeriye açtım müziği balkon pimapen kaplı ama yeri soğuk, dedim belki gelir,konuşuyorum kovuyor beni,çizgi film açıyorum yok ,-çok tehlikeli biliyorum ama- çikolata vereyim diyorum yok.Şimdi kendi haline bıraksan donacak hasta olacak.Alayım zorla diyorum çıldırmış gibi geri oraya kaçıyor.En sonunda kendi haline bırakmaya karar veriyorum yani bir çocuk üzerinde iç çamaşırı yokken ne kadar buz gibi soğukta oturur diyorum.Ne kadar biliyor musunuz sevgili okur 45 dk...Ara ara bakmak için gitmeme bile izin vermeyip geldiğimi hissedince ağlama krizlerine giriyor..En son gittiğimde bir bakıyorum ki taşta öyle uyumuş..Onu oradan alması uyanınca sinirlenmesi ayrı bir kriz konusu artık yazmaya yüreğim dayanmaz..

Peki bu sırada ben ne mi yaptım:Vallahi önce zırıl zırıl ağladım sonra eşime dayanamıyorum vallahi kendime bir şey yapacağım en sonunda dedim.Varlığına her zaman binlerce şükrettiğim insan bana hemen bir kaç şey yazdı,aradı beni rahatlattı.Öyle böyle derken biz yollara düştük..

Tabi böyle etkinliğe falan gidiyoruz resim koyuyoruz vs bazen "Ayyy ne güzel hep geziyorsunuz,hep faalsiniz." diyenlere gelsin bu yazı,kazın ayağı öyle değil bacım bakma sen vitrine..Hay dilim tutulaydı da biz iki yaş krizi falan yaşamadık çocuk hep uyumluydu demeyeydim bizimki meğer terrible two ile birlşemiş horrible three miş

Birkaç gece önce  yaşanan krizin sabahında bugünde böyle olunca bende yoruluyorum,arkadaşlarla bir çay fırsatı iyi geliyor ama yok, akşamına eve geliyoruz Lina arabada kucağımda uyudu diye eve gelince sinirleniyor ve kapı önünde ağlaya ağlaya 3 saat oturuyor ve orada uyuya kalıyor.Ve yine dün gece kotla bluzla yatmak istiyor ve öyle uyuyor..

Sonra aklıma dün gece migrosta gördüğüm kadın geliyor ben Lina'ya kefir,kinoa,karabuğday,yulaf kepeği vs almaya çalışırken ki bunları asla direk yemiyor, hep bir şeylere katıyorum,yemesi için kırk takla atıyorum bana yaklaşıp "Merhaba sanırım bunları kızınız için alıyorsunuz ne yapıyorsunuz bunlardan bana da fikir verir misiniz,benimde kızım var onu sağlıklı beslemeye çalışıyorum?" deyince başlıyorum güzel güzel anlatmaya...İşte şununla kısır yapın yok bunu çorbasına katın yok bununla bilmem ne yapın diye..Sonra ayak üstü bayağı muhabbet ediyoruz sosyal medyayı pek kullanmıyormuş ona Gurme Bebek falan tavsiye ediyorum sonra konu dönüp dolaşıp Sosyal Annelere geliyor yaptığımız buluşmalardan bahsedip gelebileceğini,annelerle tanışmanın çok faydalı olduğunu söylüyorum.Kadıncağız bu sefer dökülüyor.

Aslında size yaklaşmamın esas sebebi şuydu.Az önce kızınız jelibon isterken ona neden yememesi gerektiğini öyle güzel anlattınız ki ,ses tonunuz ona yaklaşımınız öyle güzeldi ki,çok hoşuma gitti.Onun seviyesine indiniz tatlı tatlı anlattınız inanın uzaktan sizi hayranlıkla seyrettim,kızınızda çok uyumlu bir çocuk ve anne-kız iletişiminiz çok iyi,bu çok belli oluyor siz onu tatlı tatlı uyarınca o da hemen "Peki anneciğim." dedi.Siz birde bunun yanında onun için ne güzel şeyler yapıyor,onu iyi beslemek büyütmek adına neler neler öğreniyor ve uyguluyorsunuz,birde bunun yanında çalışıyor,aynı zamanda blog tutuyor,annelerle buluşmalara gidiyor ya da buluşma düzenliyorsunuz..Vallahi bayıldım size ben twitter facebook falan kullanmıyorum ama bloğunuzu okuyacağım bundan sonra.

O kadına yani Buket hanıma teşekkür ediyorum ve oradan ayrılıyoruz sonra kendi kendime düşünüyorum kadına sorsan der ki ne mükemmel bir anne hatta yüzüme de dedi "Ne mükemmel bir annesiniz" diye...Peki 3 gün önce kızım balkonda otururken benim deli gibi ona bağırdığımı ya da giymek istemediği montu giysin diye yumurta çikolata ile kandırdığımı ya da dün gece üzerini değiştirmeme izin vermediği  için dakikalarca bu çocuk neden böyle diye ağladığımı,kakasını bezine yapıyor diye gittiğimiz yerde bak bu garson ağabey beze yapanlara çok kızıyormuş diye çocuğu korkuttuğumu  ve sonra ne kadar gerzeğim diye ağladığımı bilse ne düşünürdü acaba  veya evi hale yola sokmak için kızımdan çaldığım vaktin,bize yol-su-elektrik olarak döndüğünü artık sebebin sadece ona daha az vakit ayırmak olduğunu bildiğim için uzmana bile gitmeme gerek kalmadığını ne yapmam gerektiğini farkında olduğumu ama ona vakit ayırmak adına bir şey yapsam bu sefer başka şeylere yetişemediğimi,yetişmeye çalıştığım zaman işlerin b..a sardığını..Y kuşağı bir ebeveyn olarak Z kuşağı bir çocuk yetiştirirken hele ki yay burcu olan özgür bebesinin yükseleni de yengeç olunca duygusallıktan öldüğünü bununda bende sabır tükenmesi yarattığını yaşadığım tüm şeylerin altında ezildiğimi ve dışarıdan göründüğü gibi her şeyin kolay olmadığını anlatsam ne düşünürdü..

Ya işte son zamanlarda bu haldeyiz düzelecek biliyorum....Biraz sevgi,biraz sabır,biraz özveri ile düzelecek ama  her şey gözüktüğü gibi değil demem o ki "Çok iyi insan,çok bilgili,çok iyi ebeveyn vs dediklerinizi birde çocuğu kriz anındayken görüp öyle karar vereceksiniz." ...Ben aslında ilk çocuğunda ciddi hatalar yapan ve bu yüzden ikinci çocuk defterini kapama arefesinde olan bir anneyim o kadar..

Okuyorsanız sevgiler Buket hanım .....





Hayatım boyunca düzenli bir insan olamadım ,olmak istedim ama maalesef beceremedim.Hiçbir zaman pis olmadım ama hep dağınıktım hatta annem "Peşine iki adam lazım!" derdi hep.Ne de haklıymış...İnsan öncesinde de neyse anne olunca da işler değişmiyor işte o zaman sirenler çalmaya başlıyor .Ne bileyim salonun ortasında cips yiyen sonra onu masanın üzerine bırakan,duştan çıkınca bornozu yatağın üstüne savuran bir tipim işte..

Bana her dakika düzenli,sen hareket ettiğin an arkandan etrafı toplayan insanlar hep huzursuz gelmiştir hani kimisi hissettirmeden yapar da ama böyle sürekli ayakta gezinen ve sürekli bir şeyler toplayan tiplerin yanında rahat edemem..

Misal kahvaltı sofrasındayız, bir arkadaşım aradı,buluşalım dedi diyelim, kahvaltılıkları hemen dolaba tıkıp masada kalanlar dururken hoppp evden çıkabilirim.

Bunun yanında bulaşık makinemin filtresi,ütümün kireç çubuğu,tuvalet fırçamın kabı,çamaşır makinemin deterjan gözü,fırınımın içi,yağ şişemin etrafı,buzdolabı sebzeliklerim ve yumurtalığım,kaşık çatal gözünün kaşık çatal dizilen aparatı,yatak bazasının içi,diş fırçamın derinlikleri hep temizdir..

Gerektiği kadar düzenli,görünürde dağınık ama detayda temizim diyebilirim..

Bunları niye mi yazdım çünkü ;yeni bir şey öğrendim "Annelik düzensizliği kabul etmiyor/muş!" a dostlar..

Çocuk yaklaşık 1 ay sonra 3 olacak ama hala rutin bir uyku saati yok,yemesi içmesi düzene giriyor ama şöyle doğru dürüst istediğim gibi değil..Bazen yapmak istediklerimle yapabildiklerim çakışıyor işte o zaman bende huysuz/sevimsiz bir insan oluyorum.Örnek vermek gerekirse: Lina okula başladı- hala bu konuyu yazamadım -sabah 11:30'da okulda olabilmesi için erken kalkıp kahvaltı etmesi lazım ama çocuğu bir türlü erken yatıramıyorum çünkü; eve geldikten sonra -bu saat 19:30 gibi oluyor-yedir,içir vs derken saat 21:30 oluyor, normal şartlarda yatması gereken saatte yatarsa,hiç oyun oynamadan,birlikte yemek yer yemez yatağa girmesi lazım.Gözlemlerime dayanarak söylüyorum Lina gibi duygusal bir çocuğu yedirdikten sonra uyutsam ya gece ağlayarak uyanır ya da sabah mutsuz uyanır.Kaldı ki bende onunla oyun oynamak vakit geçirmek istiyorum.Özlüyorum onu..

Ya şimdi e işte çalışmasan vs çalışan annelerin çocukları işte böyle telef oluyor diyenleri duyar gibiyim ama yok ben çalışmıyorken de öyle böyle derken bir rutine sokamamıştım çocuğumu,beceremedim bu işleri evlenmeden önceki hayatımdaki gibi koy çayıra mevlam kayıra olur bu işler,böyle yürür sandım ama olmadı.



Şimdi yapmadığım işler fiili anlamda üzerimize yığılmışken yapmayı planladıklarım kafamı yorar oldu.Ben de altında ezildim ezildim nokta gibi kaldım.Sonunda önümde bir kara delik açıldı ve kıyısında o derin boşluğa bakarken buldum kendimi.Düşmeye ramak kalmışken silkelendim ve kendi kendime,dedim ki "Merve sen bir liste yap,bu listede gün içinde dikkat etmek istediklerin olsun,yaptıkça tik at bir gör bakalım neleri becerebiliyor,neleri beceremiyorsun."





İlk hedefim Lina ile daha fazla vakit geçirmek ve onu erken yatırmak bu şekilde eşimle başbaşa  bir parça zamanımız  kalacak.Bunun yanında kendimi iyi hissedebilmem için ara verdiğim diyetim ve spora gidişlerim,az da olsa kitap okuma,her sabah evden çıkmadan kahvaltı yapma,namazlarım vs derken bir kaç ana başlıktan oluşan bir tablo oluşturdum bakalım uyabilmek konusunda istikrarlı olabilecek miyim.



       Geçen gittiğimiz blogger anne blogger baba toplantısında  "Tutumlu Anne"  konuktu.Bizlere tutumluanne.com dan bahsetti ama şu var ki esas olan Tutumlu Anne'nin KAÇUV (Kanserli Çocuklara Umut Vakfı) ile iş birliği içinde çalışıyor olması.Tutumlu annenin amacı ikinci el eşya satışını daha sağlıklı bir şekilde yapmak ve gelirin isterseniz tamamını ya da %1 ini KAÇUV'a bağışlama olanağı sağlamak.



   Tutumlu Anne nedir derseniz,nasıl satış yaparım derseniz detaylar için TIK TIK .




    Beni en çok etkileyen konu KAÇUV'dan gelen yetkilinin çektikleri sıkıntıları anlatmasıydı.Ben kendim de kanser denen illete yakalanmadan önce insanların ne kadar zor şartlar altında muayene olduklarını bilmezdim.Ya da şehir dışından gelen bir çok ailenin kalacak yer sıkıntısı yüzünden otoparkta ya da otogarda yattığını duymadan önce bunların gerçek olduğuna inanmak istemezdim. KAÇUV tedavi gören kişilere ev ortamı sağlayarak konaklamalarına yardım ediyor.

   Maalesef kanser hem maddi hem de manevi anlamda meşakkatli bir hastalık,yakalanan kişinin yanı sıra ailesininde her anlamda rahat olması tedavi sürecini ciddi derecede etkiliyor.Bu sebepten olan el olmayana destek olmalı.



İşte KAÇUV tam da bu amaçla kurulmuş amaçlarına gelince kendileri şöyle anlatıyorlar;

Kanserli Çocuklara Umut Vakfı (KAÇUV) "Nerede yaşam varsa, orada umut vardır" felsefesi ile, ebeveynlerinin maddi sorunları nedeniyle kanser tedavileri aksama riski taşıyan 0-17 yaş arasındaki çocukların tedavilerinin sürekliliğini sağlamak amacıyla 2000 yılında İ.Ü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Hematoloji Onkoloji Servisi'nde çocukları tedavi görmekte olan aileler ve hekimlerinin bir araya gelmesiyle kurulmuştur. 


Kanser sözcüğü telaffuz edildiğinde herkesi bir umutsuzluk sarar. Oysa çocukluk çağı kanserlerinin % 80'i günümüzde tedavi edilebilmektedir. 


Mümkün olduğunca fazla sayıda hasta çocuğa ulaşarak onların iyileşmelerini sağlamak, sağlıklı yetişkin bireyler olarak topluma kazandırmak KAÇUV'un en büyük amacıdır. 
Ayrıca kanserle mücadelede önemli bir gereksinim olan psikolojik destek ve çocuk psikolojisine uygun tedavi ortamının yaratılması vakfımızın öncelikli amaçları arasında yer alır. 

Kimler gönüllü olabilir?

  1. 18 yaşını dolduran*,
  1. Çocukluk çağı kanseri tedavisi gören çocuklarla ya da bu konuyla ilgili faaliyetlerde çalışmaya istekli,
  1. Düzenli olarak Vakfın çalışmalarına katılabilecek,
  1. Vakfın çalışmalarını ve misyonunu kabul eden,
 
 Acil ihtiyaç listesi !


Komidin 14 adet 
Katlanabilir yatak ancak odalar küçük olduğu için bu yatakların katlanınca küçülebilir olması önemli. 
Dezenfektan sıvı makinası 5 adet
PS3 Oyunları, dvd film ve müzik cd'leri olabilir.


Bireysel bağış yapmak için


Denizbank - Zincirlikuyu Şubesi
Hesap No: 439719
IBAN: TR08 0013 4000 0004 3971 9000 04 
Vakıfbank - Mecidiyeköy Şubesi
Hesap No: 00158-00728- 798-2053
IBAN: TR69 0001 5001 5800 7287 9820 53 
Finansbank - Kadıköy Rıhtım Şubesi
Hesap No: 31029845
IBAN: TR05 0011 1000 0000 0031 0298 45

EURO BANKA HESAPLARI:DENİZBANK
Swift Kodu: DENITRIS
Euro Hesabı
IBAN: TR62 0013 4000 0004 3971 9000 02
VAKIFBANK
Swift Kodu: TVBATR2A
Euro Hesabı
IBAN: TR75 0001 5001 5804 8012 1220 57
USD Hesabı
IBAN:TR31 0001 5001 5804 8000 5780 06
KUVEYTTÜRK
Swift Kodu: KTEFTRIS
Euro Hesabı
IBAN: TR50 0020 5000 0085 6886 8001 02
USD Hesabı
IBAN: TR77 0020 5000 0085 6886 8001 01





09 Eylül Pazartesi Selpak'ın düzenlediği Prof Dr Bengi Semerci'nin "Anneler,çocuklar ve evham." konulu seminerindeydim.Ortaköy Feriye Lokantasında gerçekleşen eğitim Selpak Pazarlama Müdürünün ürün tanıtımı ile başladı.

Yeni nesil tuvalet kağıdından olması gereken detaylardan bahseden Aslı hanım,en çok hijyene önem verdiklerini anlattı ve hep birlikte Selpak'ın yeni reklam filmini seyrettik.Selpak bu yıl reklamlarında hijyeni ön plana çıkarmış çok sevimli bir reklam olmuş.




Selpak ürün tanıtımlarının yanı sıra bizi Prof Dr Bengi Semerci ile buluşturdu ve ilkine katılamadığım için üzüldüğüm bu seminerde olmak beni çok mutlu etti.Konu evham olunca mutlaka katılmalıyım diye düşündüm.Selpak'a bu açıdan da bir kez daha teşekkür ederim.





          Prof Bengi Semerci konuya şöyle başladı:

Hepimiz çocuklarımız için en iyisini isteriz bu yüzden onlar için kaygılanırız.Bir miktar kaygı tabi ki gereklidir fakat kaygı iyiye yönlendirdiği gibi hayat kalitemizi de düşürebilir.
Bebekler doğduklarında bir şey bilmezler onlara bazı duyguları biz yükleriz,onlar 6 aydan sonra ayırt etmeyi öğrenir ve yabancıları tanıma duygusu ile tanışırlar.Bu bebekte huzursuzluk ve anneye bağımlılık yaratabilir bu duygunun olumlu ya da olumsuz seyretme kısmı tamamen bizim tavrımız ile alakalıdır.Bu yüzden bağlılık ile bağımlılığı ayırt etmek gerekir.

Çocuk bazı şeyleri anlamaya başlayınca ,kaygılanmaya da başlar.Çocuğun kaygıları regüle edilmezse bu bir kısır döngüye dönüşür.Örneğin:Herhangi bir sıkıntısı sebebiyle ağlayan bebeği sakinleştirmeye çalışan anne;çocuğu kucağındayken panik halde doktoru arar,o sırada telaşlanır başka bir şey dener,vücut dili ile kaygılı olduğunu bebeğe geçirir,bu sefer bebek daha çok ağlar ve bu durumda her iki taraf içinde çekilmez hale gelir..Zamanla anne " Bir tuvalete bile gidemedim!" diye yakınmaya başlar.İşte bu noktada aslında belirleyici olan bizim tutumlarımızdır.

Çocuk anne babasını gözünde kahraman addeder ve onların davranışları çocuğun davranışlarının şekillenmesinde ciddi rol oynar.Bu yüzden iyi ebeveynlik kaygıları minimize etmekten geçer.

Çocuğu terbiye etmek,kurallar belirlemek,bu kuralların uygulanışında onlara destek olmak bizlerin görevi.Çocuklar zaman zaman ebeveynlerini denerler ,parkta oynayan çocuklar düştüklerinde önce annelerine bakıp sonra ağlarlar,eğer siz sakin kalmayı başarırsanız çocuk ağlamaz ; ama "Vah vah ne oldu!" gibi kaygılı şekilde yaklaşırsanız çocuk daha çok panik olur.

Çocuklarımız için her zaman en iyisini istiyoruz fakat;beklentilerimiz ile onlara verdiğimiz sorumluluk arasında farklar var.Örneğin:14 yaşında gelmiş bir çocuğu farklı bir mekanda rahat edemez diye tuvalete siz götürüyorsunuz sonra bir yıl geçince yurt dışında okusun diye dış dünyaya açıyorsunuz.Çocuk zamanında elde edemediği öz güven ile ondan beklenen şeyi başarmaya çalışırsa bu başarısızlığı getiriyor ve kaygı artıyor.

Kaygılı çocuklarımız olmaması için kaygılarımız ile başa çıkmayı öğrenmemiz gerekiyor.Çocuklarımızı tek başına büyütmediğimiz için bu zaman zaman zor olsa da bunu başarısızlıklar karşısında onu anladığımı göstererek tolere edebiliriz.Bazı zamanda onların bizi kullanmamasına önem göstermeliyiz örneğin:3 yaşında gelmiş bir çocuk hala beze yapıyorsa bez yok diyerek bunu anlatmalıyız bez bağlarsak beze yapar..

Annelikte en önemli mevzu "ortalama anne" olmak.Hepimizin hataları var ben uzman olmama rağmen benim bile hatalarım var ama şunu unutmamalıyız kimse mükemmel değildir ve mükemmel annelik yoktur.

Şimdi gelelim esas konuya:

Eğitim sırasında bunları dinlediğimde aklıma ilk gelen soru şuydu ve soru cevap bölümünde sevgili Bengi hanıma hemen sordum.

Bu kadar çok şeyi yapmak zorunda olan,çocuğu doğru yetiştirmek konusunda neredeyse tüm görevleri üstlenmiş ya da üstlendirilmiş olan anne,nasıl evhamlı olmayacak.

Bengi hanım işte bu noktada bana ortalama annelikten bahsetti.Tamam ona da eyvallah elimizden geldiği kadar iyi anne olmak için çabalarken kendimizi sakin tutacağız ama bu nasıl olacak?

Misal bez yok dendi değil mi?Lina bezi gece uykusu ve kakası dışında bıraktı.Kakası gelince "Anne kakam geldi." diyor ve bezini takıyoruz.Bir kere denedim iki kere denedim çocuk bu sefer kakasını tutmaya ,tutunca ağrı çekmeye, yapamayınca kabız olmaya başladı vs şimdi çocuğa ne kadar bu şekilde bez yok diyebilirsiniz ki?Bunun barsak düğümlenmesine kadar yolu var.

Bu noktada Bengi hanıma bunları söyleseydim bana o zaman psikolojik olarak değerlendirmek gerekecek diyecekti,kaldı ki bunu yapıyorduk zaten ama çocuk istemiyor,bu net.Bu gibi bir olay yaşadığımız zaman ister istemez evham yaşadık ve aman çocuk yine kabızlıktan hastanelik olur,arabaya binmez vs diye ödümüz koptu.

Şimdi ben şunun ayrımının yapılmasını istiyorum.Hayatında genel anlamda onu evhama sürükleyecek bir sıkıntısı yokken yani ortalama olarak her şey olması gereken rutininde giderken,Amerika'da bir çocuk gripten ölünce ya kendisine de olursa diye vah vah yapan kişiyle;çocuğu erken doğmuş,yoğun bakımda kalmış,sürekli alerji sıkıntısı çekmiş,uyku apnesi sebebi ile küçücükken ameliyat olmuş,üzerine hemofili A şiddetli iştahsızlık eklenmiş,korkuları yüzünden aylarca arabaya binememiş,duyguları ile kendini yöneten ve bunun için terapi gören bir çocuğa sahip kişi evham bakımından aynı kefeye konulmamalı.

Ya da ağzına bir lokma sokacaksın diye dört döndüğün ama hem genetik bakımından hem de kendi seçiciliği açısından asla ve asla yemeyen bir çocukla yaşayan annenin evhamı;yemeğini löp löp yiyen hatta yerken yedi mi diye çocuğun tabağına bakmasına gerek bile kalmayan annenin ki ile aynı olabilir mi.?

Benim çocuğum 5 ay arabaya binmedi psikolojik tedavi gördük vs vs.. E şimdi ben her arabaya bindiğimizde ya da herhangi bir konu olduğunda hiç mi evham yapmayayım.


Yani demem o ki evhamlı olmamızda biraz yaşadıklarımızın etkisi yok mu ya da evham potansiyeli olan kişileri mi buluyor böyle negatif şeyler?


Not: Selpak'a zengin hediyeleri için ve minik fili için teşekkür ederiz kızım çok sevdi hala onunla uyuyor.




06.Ekim  Pazar günü anneysen.com' un SMA katkıları ile düzenlediği "İlk Yılların Hikayesi" kampanyası kapsamında Prof. Dr. Benal Büyükgebiz'in verdiği "İlk Yıllarda Beslenme" konulu seminerdeydim.Daha önce hayranlıkla dinlediğim Benal hanımdan yeni bilgiler alabilmek beni çok mutlu etti çünkü;çocuğumda yaşadığım en büyük sorunlardan biri beslenme.Önceki "İlk Yılların Hikayesi" konulu yazımda  öğrendiklerimi aktarmıştım şimdi gelelim bu seminerde neler öğrendiğimize.

Prof. Dr. Benal Büyükgebiz konuya öncelikle "Beslenme" nin ne olduğu ile başladı

Beslenme

Ağız yoluyla alınan yiyeceklerim mide bağırsaklardan geçerek önce sindirilmeleri,sonra sindirilen yiyeceklerden açığa çıkan yağ,şeker,protein,vitamin ve mineral gibi besin maddelerinin vücuttan kullanılmasıdır.

Reflekslerle gerçeklen,sıvı gıda alımıyla başlayan,istemli olarak ağız yoluyla besin alımı,çiğneme ve yutma eylemine kadar süregelen bir beceri kazanma sürecidir.

Beslenmenin amacı nedir ?


Erişkinlerde beslenmenin temel amacı,canlılığı belirleyen hayati bulguların ve yaşamın devam ettirilmelidir.Canlılığı devam ettiren bulgular ise vücut ısısı,nabız ve kan basıncıdır.

Çocuklarda beslenmenin temel amacı ,büyümenin en uygun koşullarda devamlılığını sağlamaktır.Yeterli ve dengeli beslenmeyen çocuk,yeteli büyümez.

Diğeri ise beslenme yetersizliklerinin önlenmesidir.
  • Dünyaya gelen her bebek doğumdan sonrada büyümeye devam eder.
  • Boyu uzar ve vücut ağırlığı artar.Zaman zaman büyüme hızında azalma olsa da büyüme, erişkin yaş grubuna devam eder.
  • Büyümenin durması ile birey çocukluktan erişkinliğe geçer.

Büyüme ve Gelişme arasındaki farklar.

Büyüme ve gelişme genelde aynı anlamda kullanılır oysa ifade edilen biyolojik özellikler farklıdır.Büyüme;vücut kitlesinin artışıdır.Çocuğun vücut ölçülerinde zaman içinde çıkan değişiklikler olarak ifade edilir.Bu nedenle büyümenin izlenmesi için sıklıkla vücut ağırlı ve boy uzunluğu kullanılır.


Büyüme ve Beslenme arasındaki ilişki

Büyüme ve beslenme arasındaki ilişki çok belirgindir.Yeterli ve dengeli beslenemeyen çocuklar sağlıklı beslenemezler.

Büyümeyi etkileyen çevre faktörleri

Çevre faktörlerinin bir kısmı büyümeyi anne karnında bir kısmı ise hem anne karnında hem de doğduktan sonra etkiler.Annenin sigara içmesi,annenin hastalıkları,beslenme.

Anne karnında etkilenen çevre faktörleri bebek doğduktan sonra ortadan kalkacağı için bebeğin doğumdan sonra normal koşullarda büyümesi beklenir.

Büyüme ve beslenme bozukluğu için risk faktörleri

Kilo almada yetersizlik
Kilo kaybı
Boz uzama hızında azalma
Boy uzamasını durması
Akut beslenme yetersizliği
Kronik beslenme yetersizliği
Vitamin mineral yetersizliği bağışıklık sistemi sorunları
Algılama,duygusal ve akademik gelişmede gerilik


Beslenme sürecinde etkileşim

Homeostaz dönem : 0-3 ay arası
Bağlılık dönemi: 3-6/8 ay arası
Ayrılma ve bireyselleşme dönemi. >6-36 ay arası

Aylara göre çocuk beslenmesi ve beslenmeye yönelik davranışsal sinyaller nasıldır?

0-4 ay arası : Bebekte 4 ay öncesi ek besine başlanmaz bu alerjik reaksiyonları tetikleyebilir.En azından ilk dört ay bebek anne sütü ile beslenmeli eğer anne sütü yetersiz geliyor ya da yoksa formül mama kullanılmalıdır.Bebek annesini emmek ister ve emme refleksi gösterir.
4-6 ay arası:Bebeklerin bu dönemde yeni doğan refleksleri kaybolur,destekle oturabilirler ve ellerinde kaçık tutabilirler,bardağı ağzına götürdüğünüzde içmeye çalışırlar ya da içerler,pütürlü besinleri yemeğe nörolojik olarak hazırdırlar ve dişleri çıkmaya başlamıştır ya da çıkmıştır.Bunların hepsi ek gıda ile ilk tanışma dönemi için bebeğinizin hevesli olduğu sinyallerini verir.Yavaş yavaş ek gıdaya geçeceğiniz ilk besinleri tattırmaya başlayabilirsiniz
6-8 ay arası:Destekle oturur,anne memesini ve biberonu tanımaya başlar cisimleri ağzı ile tanımaya çalışır.Bu dönemde ek gıdaya başlama dönemidir.
8. ay ve sonrası:Çiğneme duygusu gelişir.Bu sebepten çocuklarınıza pütürlü gıdalar vermeye çalışın çağın en büyük sıkıntısı blendra alışmış pütürlü gıda tüketemeyen bebekler.Yemek yedirildiği sırada etrafı ile ilgilenmeye başlar,bu sizi yıldırmasın sakinliğimizi koruyun.Kesinlikle yemek yemediği için yaşadığınız stresi belli etmeyin.Çocuklar bu dönemde doyduklarında başlarını çevirirler asla daha fazla yemesi konusunda ısrar etmeyin.
9. ay sonrası:Bu ayın sonunda beslenme sırasında kaşığı tutmaya çalışır.
12.ay sonrası:Bu dönemde çocuk istemediği şeyleri reddetmesini öğrenir.Anne-babasının tepkilerini kontrol eder ve bunları kullanır.Başını hayır anlamında sallar.

Peki çocuğunuzun yemek yemek istemediği zamanlarda nasıl davranmalıyız hangisi iştahsızlık hangisi doyma belirtisi?


İştahsızlık nedir ?

Ağız yoluyla beslenmede karşılaşılan/yaşanan isteksizlik.Canlının ağzı yoluyla yeterli/dengeli beslenememesi.Sağlıklı çocukta organik,psikososyal ve davranışsal sorunlar nedeniyle yaşanan beslenme güçlüğü.

Ne tür davranışlar iştahsızlık olarak değerlendirilir?

  İştahsızlık olarak değerlendirilecek 5 ana grup:

 1-Katı yiyecekleri reddeder.

      Genelde 5 yaşından önce katı yiyecekleri yemezler .Çok süt içerler.Erken dönemde yetersiz ve sınırda büyüme ya da büyüme geriliği görüşebilir.Demir eksikliği çok sık gelişir.

 2-Acıkmaz iştahı yoktur.
     Yeterli yemek olduğu halde gün içinde az besin alırlar.Bir iki lokma sonra yemeğe ilgiler biter.Yiyeceklere kayıtsızdırlar.Sevdikleri yiyecek yoktur.Gün içinde yemek hiç akıllarına gelmez
Yaşlara uygun yemek yemeyenler.Aktivite ve neşeleri yerindedir.

 3-Yaşlarına uygun yemek yemeyenler
    Katı besin almaları gereken yaş grubunda olmalarına rağmen sadece sıvı ve püre yiyebilirler.Pütürlü gıdaları yutamazlar öğürür veya kusarlar.Isıramaz ve çiğneyemezler.Kaşıkla beslenmeye direnç gösterirler ama ellerine katı besin alıp katı besin yiyebilirler.

4-Masa adabı geliştiremeyenler 
   Çok aktif çocuklardır,masaya oturmaya sabırları yoktur.Anneler peşlerinde koşarak yedirirler.Masada yemek yemeği öğrenemezler.Sosyal ortamlarda büyük sıkıntı yaratırlar.

5-Aşırı seçiciler 
   Bazı besin gruplarını yemeği reddederler.Tercih ettiklerini de belirli şekillerde yerler.Marka değişince bile tadını ayırt ederler.Dönem dönem tercih ettikleri değişir.Sosyal ortamlarda beslenmeleri çok zordur.

İştahsızlık konusunda etken faktörler.

  • Ailede yemek seçenlerin varlığı
  • Yemek yeme korkusu 
  • Travma
  • Kritik periyodun kaçırılması
  • Otonomi ve kontrol mücadelesi
  • Yeme fırsatı verilmeyişi
  

İştahsızlık konusunda yaptığımız başlıca hatalar.
 Yemek zamanında kontrolü ele almak acıkmayan çocuğun peşinde koşmak


Ne yiyeceğine
Ne zaman yiyeceğine
Ne kadar yiyeceğine

karar vermek başlı başına bir hata.


      Bu çok katılımlı semineri kendi adıma özetlersem:

     Çocuğumuzun yeme alışkanlıklarında en büyük belirteç bizleriz.Bu sebepten olsa gerek aşırı baskıcı ve kontrolcü anne babaların çocukları iştahsız ve yemeğe defans gösteren çocuklar oluyor.Yukarıda Prof. Dr. Benal Büyükgebiz'in de bahsettiğine göre beslenme ile büyüme doğru orantılı.Düzenli ve dengeli beslenen çocuklar büyür.Zaman zaman buna çevresel,kalıtsal ve psikolojik faktörler etki eder ama olayın özü budur.Çocuğumuza doğru bir beslenme alışkanlığı edindirmek bizlerin elinde..

Kendimden örnek vermem gerekirse ben çocuğum yemiyor diye bunalıma girerdim,mama sandalyesinin başında çok ağladığım oldu.O hayatına mutlu mesut devam ederken ben yemiyor diye kendimi paralardım.Alerjik bir çocuk olması ve bir çok gıdayı uzun bir süre tüketememesi de iştahsızlığını tetikledi ama en büyük etken benim yemesi doğrultusunda gösterdiğim baskıydı.Sonunda ne oldu; yine istediği miktarda,istediği zaman ve istediği şeyi yiyor.

Bu demek değildir ki bir yeme düzenimiz yok ve Lina önüne gelen her şeyi yiyor.Düzenimiz var ama yemediği zaman ısrar yok öğün aralarında aç kalmasın diye ağzına tıkıştırdığım şeyler yok ve en önemlisi peşinde gezme ya da ısrar etme yok..

Bu bilinci elde etmem uzun zamanımı aldı öncelikle Carlos Gonzales'in "Çocuğum Yemek Yemiyor" adlı kitabını okudum sonra da Lina'yı serbest bıraktım şimdi yemek yemediği zamanlar ye diye ısrar etmiyorum bazen akşam olan yemeği yemek istemiyor ona makarna yapıyorum bazende sadece meyve yiyip yatıyor ya da sadece yoğurt ..Sonuçta o mutlu ben mutlu.

Demem o ki çocuğunuzun patolojik herhangi bir rahatsızlığı yoksa yememesi konusunda rahat olmaya çalışın evet bu çok zor bir şey ama onları kendi haline bırakmak,ara öğünde ıvır zıvır vermemek,düzenli sofra kurmak ve asla cezalandırmamak lazım...

MARI themes

Blogger tarafından desteklenmektedir.