Miniğimin doğum gününün ilk kutlamasını bir önceki yazımda detaylandırmıştımHello Kitty Pasta Yapımı detaylarıyla bir önceki yazımda mevcut ,buda İstanbul'da ki doğum günümüzden detayları ben susuyorum resimler konuşşun

Önce babamızla birlikte hazırlık yaptık


Önce Buğday salatasını koyacağım kaplarımı süsledim.Etrafına süslü kağıdı saracaktım durmadı bende silikon tabancası ile yapıştırsım,böylece daha rahat kürdela takabildim.
 
Kestaneli toplarımıza batıracağımız kürdanlar için sticker hazırladık.Sağolsun eşim yardım etti tırtıklı makasla kestik ve renki kürdanlarımıza silikonladık.Arkaları çirkin durmasın diye yuvarlak etiket kağıdı yapıştırarak kamufle ettik.




Daha sonrasında Hello Kitty konseptimize uygun peçeteliklerimizi yaptı babamız maaşallah yardımlarını esirgemedi.



Kestaneli toplarımızın malzemelerini bir tasa koydum sağolsun annem (kayınvalidem) yoğurdu ve şekil verdi.


Sıra kap kek yapmaya geldi malzemeleri karıştırıp kap keklerimizi bir güzel fırına verdim ama esas iş süslemesinde..

 
Şeker hamurundan da kurabiye yaptım ama kap kek daha oyalayıcıydı sanki,acemilik işte,insan teknik bilmeyince zorlanıyor.


Aslında pastadan bahsetmek bile istemiyorum,Yalova'da ki pastamızın aynısını yapacaktım fakat bir türlü olmadı.İlk yaptığımın içi pişmedi,ikincinin dışı yandı,üçüncü kayınvaldemin elinden yere düştü dağıldı.Pasta kekini bir türlü yapamadık Hello Kitty kalıpta.En sonunda gittim hazır pasta tabanı aldım ve Hello Kitty'den çok domuza benzeyen pastamız böyle meydana çıktı,hemde herkes gelmeden tam bir saat 20 dakika önce.

Veee geçelim genel resimlere

Buğday Salatası


Kestane Topları


Patates Çanağında Kıymalı Yoğurtlu .....



Hello Kitty Kap Kekler
Mahlepli Poağaça (Kuzenim Zeynep Yaptı ve Kuru Patlıcan Dolması (Kayınvaldeciğim Yaptı)

Hello Kitty aşkına
Bal Yanak İki Yaşında Yaşasın........Mumları tüm sevdikleri ile üfledi.
Hediyelerini alırken yorulmuş hanım efendi pepee koltuğunda dinlenirken.




Kızıma güzel bir doğum günü yazısı yazmıştım daha öncesinde bu yazımıda teşekkürle sonlandırayım.Kızımın bu güzel ve özel gününde bizleri yalnız bırakmayan tüm akrabalarıma,arkadaşlarıma ve sevgili arkadaşım Şebnem'e özellikle teşekkür ederim minicik oğluyla üşenmedi taaa Ümraniye'den Bakırköy'e geldi hemde vesaitle geldi.Keşke canım teyzemde aramızda olabilseydi ama biliyorum ki bir yerlerde bir şekilde mevlam ona hissettirdi yaşadıklarımızı...


Hepinizi çok seviyorum iyiki doğdun Bal Yanağım...







Merhaba dostlar,bilenler bilir bir ayağımız Yalova'da bizim,babaannemiz,halalarımızın bir kısmı orda.Bu sefer ki bayram ziyaretimizde gitmişken Lina'nın doğum gününü yapalım dedik,malum babaannemiz küçük halamızın kızına bakıyor,halalarımız çalışıyor hafta sonu çalışan var izinli olan var derken oradakilerin toplanıp istanbula gelmesi zor oluyor,geçen sene olduğu gibi ayrı yapalım dedik ve hazırlıklara başladık.

Yalovadaki doğum günümüz kurban bayramında yapıldığı için,kurban telaşesi,eti,kesmesi,kavurması derken bu sene sadece pasta yapmaya karar verdim.İlk doğum günümüzde iki harika pastamız oldu bu sefer pastayı kendim yapmaya karar verdim.Yaptığım şeker hamuru kurabiyelerinden sonra biraz yüksek bir atlayış oldu ama denemeye değerdi.

Bu sebepten olsa gerek bayram ziyaretine gitmeden önce Eminönü'ne gidildi ve NÜANS'a uğrandı.Sağolsun oradaki Gökhan ağabey sorduğum her soruya titizlikle cevap verdi.Benim gibi bu işi daha önce hiç yapmamış biri için verdiği altın değerinde bilgiler sayesinde sevimli bir pasta çıktı ortaya.

Pasta için Lina'nın ve benim bu aralar en sevdiğimiz karakter olan Hello Kitty temasını belirledik sonrasında pastamız için kalıp aldık (24 tl) ,sonra hazır şeker hamurlarından aldık (her rengi mevcut ) evde yapmak kolay olmadığı ve hazırları harika olduğu için kendim yapmayı tercih etmiyorum.Daha sonrasında pastamızı açabilmek için özel merdane ve pastamızın altına koymak için pasta altı kartonu edindik.Pandispanya için özel un karışımı ve pastacı kreması (krem pattiserie) aldık.Ayrıca aklınıza gelebilecek pastacılığa ait her türlü iş kolaylaştırıcı ekipman burada mecvut (Bu yazdıklarımın herhangi bir reklam amacı yoktur,tamamiyle benim gibi acemi kişilere yol göstermesi amacı ile yazılmıştır)

Ve geçelim pastamızın yapımına:

Öncelikle pastanın altına koyacağım pasta altını,pastamızın rengine uysun diye parlak kap kağıdı ile kapladım.



Sonra hamur karışımını kullanarak pandispanya yaptım fakat üzerinden 700 gr yumurta yazıyordu,ben hem karışımın tamamını kullanmayacağım için hemde 700 gr yumurtanın ne kadar yumurta ettiğini hesapladığımda kabataslak 14 yumurtaya tekabül ettiği için kendi kullanacağım 3 bardaklık un karışına 3 tane yumurta koydum.Anadan kalma tariflerden şaşmayacaksın değil mi ama..Sonrasında kek kalıbımı katı yağ ile güzelce yağladım.Ve 170 derece yaklaşık 40 dk da pandispanyamız hazır oldu.Kek kabardığı için pastamız yamuk olmasın diye düzleştirme işlemi yaptık ve biraz üzerinden kestik. (aslıda o kısmı eşim yaptı)


Daha sonra keki ıslatıp bir kenara ayırdım.Islatırken sadece süt kullandım.Pastayı muzlu ve çikolata parçacıklı yapmaya karar verdiğim için pastanın içinde koyacağım çikolata kaplı çam fıstıklarını yapmak için bir miktar sütlü çikolatayı benmari üsulü erittim,içine fıstıkları batırıp donması için bızdolanına kaldırdım.Pastamızın içine koyacağım kreması pişmiş pastacı kreması gibi oldu bunun içinde Nüans'tan aldığım krema karışımını kullandım.(İtiraf ediyorum kendim yapacaktım ama hazırı olunca işime geldi) Pastamın iki keki arasına krema sürdüm üzerine çikolata kaplı fıstıkları ve muzları dizdim sonra tekrar krema sürüp keki kapadım.Kekin en üst kısmınada krema sürüp beklemesi için buzdolabına kaldırdım (Kekin üzerindeki kremanın dümdüz olması için bıçakla ve mutfak malası ile düzletme yaptık ufak bir püf noktası verirsek kullandığınız düzeltme malzemesini ara ara süte veya suya batırdığımızda düzeltirken hiç yapışma yapmıyor.)





Sonrasında işin en alengirli kısmına geldik hamuru ne kalınlıkta açacağım soru işaretiydi ve hello kitty'i kaplamak için ne kadar hamur kullanacağım,ben hamuru biraz ince tuttum yerken ağzımıza kalın kalın gelmesin diye ama hata etmişim hamurum çabuk eridi ve biz bir gece boyunca onu buzlukta bekletmek zorunda kaldık eridiği içinde azıcık suyu aktı ve yanlarına birşeyler döşemem gerekti.


Şeker hamuru açarken kullanılacak bir sürü malzeme var mesela özellikle açarken açtığınız zemine yapışmaması için pat'lar var ama benim gibi bu işi hobi olarak yapıyorsanız,hamur açacağınız zemine yağlı kağıt koymanız yeterli.Elime göz kararı hamur alıp açmaya başladım,pastanın üzerini kaplayacak kadar olduğunda heyecan bastı zira pastam ayaklı pasta tabağındaydı ve hamuru elime alıp pastanın üzerine götürene kadar hamurumun yırtılmasından korktum ama Allahtan öyle bir sorunla karşılaşmadan hamuru pastanın üzerine oturttum.




Bundan sonrası el maharetine kalmış,pastaya hamuru iyice yedirdim hamur ile pasta arasında hava kalmaması için elimle güzel güzel bastırdım tabi nazikçe...Sonra düz bir bıçak yardımı ile hamurdan arta kalan kısımları kestim

Daha sonrasında da işin incik boncuk kısmı yani süslemesi geldi yaptığım dikdörtgen bir parçayı ortasına doğru katladım ve fiyonk yaptım.Püf Nokta fiyongunuzun kalıp gibi durmasını istiyosanız kanat kısımlarının içine hamurdan yaptığınız minik bir top koyun..Sonra yavaş yavaş göz ve burunda yapınca Hello Kitty meydana çıktı..



Yalovadaki doğum günümüzde başka birşey yapmadık zira kendisi çokkk önce taaa kurban bayramında olduğu için kavurma dolma vs çok yemiştik.

İşte bizden bir kare 




Not :İstanbulda yapılan doğum günümüz için yakında bir yazı daha gelecek :)))











Aaaaaaaaaaaaa "Yeter diyorum vallahi bazen,yemezsen yeme aç kal." diyorum ama ana yüreği kıyamıyorum.Sonra bir bakıyorum elimde bir kitap uzman görüşü almaya çalışıyorum,bu kriz anında ne yapsam diye,sonrasında da  bir çok kez tarif değştiriyorum yöntem değiştiriyorum.E malum Bal Yanak'ta boş durmuyor oda yememek için değişik yöntemler buluyor.

Eline kaçık çatal aldığından beri yemeği kendi yemeğe çalışan ve bunu düzgün bir şekilde başaran bir çocuk e tabi yediği nadir anlarda.Bende etrafımdaki öğütleri dinledim ve onu kendi haline bıraktım.

Babaannesindeyken serdik yere bezi "Otur kızım." dedim "Çorbanı kendin iç."  "Tamam anne." dedi.




Önce bir kaç kez kaşıkla yedi sonra baktı aşağıya kayıyor,zapdetmesi zor oluyor,anne bancam anne bancam" dedi.Bende ban dedim ,ye de nasıl yersen ye...

 Sonra yumuldu bizim balyanak et suyuna mercimek çorbasına yedide yedi 5 parmak çorbanın içinde ağzı burnu bulaşık ama "zevk alarak" yedi de yedi..(Maaşallah)


 Sonra ıslak mendilinden istedi ellerini sildi.




Demek oluyor ki her insan gibi çocuklarda kendi keyif aldıkları şekilde yaptıkları zaman mutlu oluyorlar YEDİ Mİ? YEDİ....DOYDU MU DOYDU?   Ohh misssss








      Her çalışan anne gibi bende bundan tam 3 ay önce işe başlarken "Bana bir akıl verin ,ben ne yapmalıyım? diye başlamıştım işe başlama serüvenime..İlk zamanlar sabah uyandığı zaman anne demelerini,sıcacık gıdığına sokulup onu yanıma alışlarımızı çok özlemiştim.Hatta bir hafta sonu "anneanne" diye uyanmasına içerlemedim desem yalan olur.Aradan geçen zaman zarfından kızım beni hiç üzmedi.İl zamanlar gece uykularımız saat 2 lere ötelendi,benimle daha fazla vakit geçirmek istedi,ki bunları gayet doğal buluyorum.Bunların dışında hiç sıkıntı yaratmadı,tabi bunda hafta sonu çalışmamamın payı büyük diye düşünüyorum.Neyse....

Gel zaman git zaman işler değişti.Nasıl mı?

Bu sabah aramızda geçen diyalog ;

__Lina,hadi ben gidiyorum anneciğim.(Sabah ben giderken normalde uyanık olmuyor)
__Anne işe ditme...
__Ama anneciğim gitmem lazım..
__Ama anne amaaaaa..
__Linacığım işe gideceğim,para kazanacağım,sana mama alacağım birtanem.
__Baba ditsin işe,sen ditme.
__Ama o zaman kumbarana atacak para bulamayız (Bu aralar en büyük derdi eve girer girmez hepimizden bozuk para toplamak ve yok dediğimiz zamanda dakikalarca "Anne paya beyyyyyy" demek.
__Hımmm ama anne amaaa ditme işe?

Sonra ben onu öptüm,kokladım "Hadi anneciğim sen bana camdan el salla" dedim ve kapayı kapayıp çıktım..

Belki çalışmak zorunda değilim ama çalışınca daha güzel imkanlarımız olacak diye çalışıyorsak herşey onlar içinse......


Birde giderken gıdığını açıp "Anne öp,ball anne balll,anne şuuudada bayyy ordayda(şurdada var orayıda)  öp." demiyor mu....






   (Bu yazı şu anki bilgisayarım saatine göre tam 18:05 de yayınlanmıştır önemle not düşerim..Miniğimin doğduğu saatte.)

İlk olarak bunları yazmıştım sana,ilk doğum günün ve bloğumun kuruluşuydu.Şimdi ne yazayım diye öylece bekiyorum.Düşündüğümde feci bir yoğunluk oluyor içimde,içim sıkışıyor heyecanlanıyorum ve kelimeler tıkanıyor birden..

Ben çok zor elde ettim seni,bitti bu iş dediğim,umudumu yitirdiği çok an oldu yalan söyleyemem,karnımda kocaman bir tümörle sana kavuşma planlarımızı erteledik önce tüp bebek bölümüne yönlendirdiğimizde bir umut-bin umut kapladı içimi ama bunun yanında kafamızı kurcalayan sorular sorular sorular.Sonra mutlu anların meyvesi olmanı arzu ederken bir petri kabında kavuşmayı bekledin çünkü biz tüp bebeğe başlıyorduk  .Tıpkı benim seni beklediğim gibi sende beni bekledin kardeşlerinden koptuğum gülerin gölgesinde.

 Sonra tedaviydi,iğneydi derken büyük günü bekleyemeden sabırsız annen iş başına geçti.Oldu olacaktı derken artık benimleydin,demek kara günler bitmiş ve artık kavuşmuştuk.Sonunda bende görmüştüm çift çizgiyi.Önce güzel bir plan yapıp babaya söyledik .Sonra kalp atışlarını duymayı bekledik.Ne zaman ki kalbin pıt pıt attı işte o zaman haykırabilirdik.Duyduk duymadık demeyin bizim çocuğumuz olacak.

Yaşana tüm sıkıntılar,o hiç durmadan ağladığım ,hiç isyan etmediğim-şükürler olsun ki- ama içime çok kapandığım o günler senin içime konmanla bir anda yok olmuştu.Bir diş ağısı eşiliğinde gittiğim kontrolümde önce anestezisiz kanal tedavisi olma cesaretini bana yaşatan-ki benim dişçi fobim vardır- yegane varlık sen olabilirdin ancak .Dişçi koltuğundan kalıp seni göreceğim anı öyle çok merak ediyordum ki,ilk tanışmamız çok değişik oldu.GERÇEKTİN..ORADAYDIN..Beni bırakmamıştın ve ben şükürlerimin göz yaşlarına karıştığı bir ilk tanışma geçirdim seninle.

Merakla beklediğim onca zamandan sonra yaşadığım hastalığımın genetik yatkınlığı olur diye ne kadar erkek çocuk istesemde sen minik bir kızmışsın bunu öğrendik.İlk an üzüldüğümü itiraf etmeliyim ama sonrasında doktorumun bana "Sadece kızlar yumurtalık sahibi değil,erkeklerde de yumurtalık var Merve kendine gel."demesiyle sirkelenmem ve senin varlığına şükür etmem bir oldu.

Sonra seninle yaşadığım uzun geçen o 8 ayda bir çok şey yaşadık,en önemlisi merdivenden bile yuvarlandık ama yaşanan onca kaşıntı,alerji,düşme,şeker hastalığı vs. derken ben seni hiç bırakmadım,sende bana sıkı sıkı sarıldın.

Sonra zaman geçti,geçti,geçtiii......Ve sana kavuşma vakti geldi çattı.Herşey mükemmel olmalıydı,hazırlıklar başladı .Ama evdeki hesap çarşıya uymadı.Kontrole gittiğimiz 30.Kasım.2010 saat 14:00'te  sen gelmeye karar vermiştin ve biz seni kucaklamak için hazırlıksız yakalanmıştık.

Kontrol vs derken,saat 17:57'ydi ve ben ameliyathanede seni kucağıma almak için narkozitörden çaldığım son bir dakikada dua ediyordum.

Sonra sen doğdun herkesin ki gibi değil değişik bir doğum hikayemiz vardı bizim

Şimdi geçen 2 yıldan sonra diyebileceğim şu ki "Bu yazıyı okuyorsan bir tanem ve ben hala hayattaysam yanıma gel bana sarıl ama sımsıkı sarıl ve 'Anne seni çok seviyorum' de.Eğer ben ölmüşsem yine yanıma gel 'toprağa doğru eğil ve yine 'Anne seni çok seviyorum de '....Şunu bilki ben bu dünyada var olduğum her an senin o güzel sesini uzakta yada yakında hep duymak isteyeceğim.Ve bu dünyadan gittiğimde de senin sesini duyacağım.Çünkü seni bana nasip eden,bu güzel duyguyu bana yaşatan yüceler yücesi rabbim anneleri evlatlarından ayırmaz."

HAYATIMDA AYNI ANDA HERŞEY OLMAYI BAŞARAN TEK VARLIĞA Sevde Lina'ya...............
İyiki varsın bebeğim.




Not:Bu yazı birden çok bağlantı linki ile yayınlanmıştır sebebi bloğumu açtığım tarihte lina 1 yaşındaydı ve kimsenin yazdıklarımdan haberi yoktu şimdi kaçıranlar için belki okumak isterler diye link ekleyerek yazdım en önemliside kızım senin her anı tekrardan yaşayarak okuman için....



Doğum günümüze bir gün kala bizim için tam bir milattı.Lina'nın süt alerjisi sebebi ile doğduğundan beri inek sütü ağzına değmedi,dün yeter artık dedim kendi kendime,doktorada gitsem "Ufak ufak deneme yapalım,herhangi bir komplikasyon gerçekleşirse haberleşelim." diyecekti.

Organik ürünler satan bir markanın sütünü aldım eve giderken,işten çıktığım için o saatte taze inek sütü bulmam çok zordu.Eve geldim oynadık,yedik,içtik oyalandık ve yatma vakti geldi.Bende Lina'nın mamasının içine (Hipp Organik devam sütü hazır paket ) inek sütü kattım.Oran olarak bahsedecek olursak %20 hipp mamasından %80 inek sütü,doğrudan inek sütü ile başlamadım çünkü tadını sevmezse birden reddeder ve ben bu tarihi denemeyi asla yapamam diye..

Neyse bu süt içme konusundaki miladımız meğer başka değişimlere de gebeymiş.İşten dönerken Lina'ya aldığım doğum günü hediyesinin bir kısmını dayanamayıp tırtıklayınca yatarken okuyacağımız kitabımızda netleşmiş oldu.

Her zaman özenirdim lıkır lıkır sütünü içip annesi hikayesini okuyunca kendi kendine uyuyan çocuklara.İşte tamda bunun hayallerini kurarken bir ışık yandı ...Neden o gün bugün olmasın,zaten yarın anne sütünü keseceğiz ve inek sütü denemesi yapıyoruz,koyayım yatağına kendi kendine uyumaya çalısın dedim.

Lina'yı yatağına koydum,biberonu eline verdim ,o mama-süt karışımını içerken ben bir yandan Paytak Penguenler  adlı kitabı okuyordum.Mama-süt karışımını bitirince "Anne,bitiğdim." dedi.Bende "Tamam ,anneciğim hadi ver biberonunu bana şimdi sen yat,ben sana hikaye okuyacağım." dedim.Sükunetle "Tamam." deyip yan dönemesi ve "Anne,ört üstümü.." demesi beni ayrıca şaşırttı.



 Lina hareketsizce yatıyor,bende kitabı okumaya devam ediyordum.Bir yandan da içimden "Allahım ne olur anafilaktik şok falan geçirmesin,babası fuarda,telefonuna bile bakamayacak kadar yoğun,ben böyle bir günde denemek için hata mı yaptım,ama olsun denedik bir kere,inşallah bir şey çıkmaz." gibi düşüncelerle boğuşurken,Lina uyku nefesine geçmişti bile.Kendimce hayrete düşmüştüm,her kitap okuma denememizde uykusu daha da açılan kızımın bu seferki müthiş performansı gözlerimi yaşartmıştı

Hem inek sütü içtik hemde kendi kendimize hikaye dinleyerek uyuduk,hemde hiç sallanmadan ve meme emmeden..Kocaman bir Maaşallah..

2 yaşına girmeye bir gün kala büyüdü mü ne benim kızım?....Zaman ne çabuk geçiyor.










Bu arada benim gibi çocuğu süt ve yumurta alerjisi olan anneler nacizane bir kaç tavsiyem olacak.

 -Bu işte en önemli nokta iyi gözlem yapan bir anne.

-Bunun yanında alerji meselesi çocuk doktorlarının değilde,"çocuk alerjisi uzmanlarının" detaylandıracağı bir hadise.

-İyi bir doktor ve iyi gözlemden sonra uzun gıda rejimi dönemleri,dışkı takipleri,kan testleri,anne emziriyorsa eğer anneninde uygulayacağı gıda rejimleri vs derken zorlu bir süreç sizi bekliyor.Bu süreci en az zararla atlatmak için tüm kurallara  uymalı ve tüm gerekli,test ilaç vs. müdahalesi yapılmalı.Örnek verecek olursak Lina'nın 2 düzey inek sütü alerjisi vardı yani o aşırı fena olan ,anafilaksi yaşayan boyutta değildi,bunun yanında yumurta sarısı ve beyazına; ayrıca köpek epiteline ve yer fıstığına; ama yinede ben,içinde peynir altı suyu var diye ona çubuk kraker bile vermedim.

-Ayrıca 3 yaşından önce çocuklara alerji testi yapılmaz diyorlar ama bence yapılır nedenine gelince; prick test denilen iğne batırılarak yapılan testler mazide kaldı artık,bir miktar kan ile ;bakınız dikattinizi çekerim bir tüp değil bir miktar kan ile herşey ortaya çıkıyor,biraz maaliyetli ama gerekli.3 yaşından önce yapılmamasının sebebi çocuğunuzun "..........." 'ya/ye alerjisi yoksa  bu gerçektende olmadığı anlamına gelmiyor,bazen alerji olsada çıkamayabiliyor;ama eğer bir şeye alerjisi varsa bu kesin o şeye alerjisi olduğu anlamına geliyor ki buda bence önemli,Bu noktada  bilemediklerimiz için yaptırmayacağımıza bilebileceklerimiz için yaptırma durumu ön plana çıkıyor.

-Sonrasında uzun süren gıda rejimlerinin yanında içilen ilaçlarında desteği ile kademeli olarak alerjik reaksiyon verdiren gıdalar deneniyor,öncelikle karıştırmadan hepsini tek tek denemekte fayda var.Örneğin: Lina gibi hem yumruta hem süt alerjisi olan bir çocuğa,peynirli yumurta yaparsan ve alerjik reaksiyon verirse,bunun hangisinden yada ikisinde mi kaynaklandığı anlayamazsınız.
-En önemlisi de zamanla bu rahatsızlık geçiyor sadece önemli olan dikkat etmek ve çocuğa duruma güzelce açıklamak.Takdir edersiniz ki çocuk bunu yiyemezsin bu sana dokunuyor dendiğinde en çok iç acıtan yaş grubu ve bu olguyu anlamdırması bazı yaşlarda (0-3) çok zor.Bu sizin onunla aranızdaki iletişim becerisinden geçiyor.Ben Lina'ya hep "Anneciğim bu büyük maması bunu büyüdüğün zaman yiyeceksin şeklinde açıkladım .çok küçük olduğu için hastalık piskolojisine girsin istemedim.

Not:Bu yazıyı uzun uzadıya yazmamın sebebi benim gibi çocuğu alerji olan annelere bir ışık olabilemek belki bir fikir verebilmek belkide umut olabilmek bu yazıyı yazdığım an itibari ile (29.11.2012 Saat 11:59) Lina'da herhangi bir alerjik reaksiyon belirtisi yok...

GEÇTİ GİTTİ İNŞALLAH MİNİĞİM BUNUDA ATLATTIN İNŞALLAH.....

Alerjiyi nasıl anladık neler yaşadık bilmek isterseniz.Aşağıdaki Linklere tık tık lütfen..




Lina,takip edenlerin bildiği üzere kronik iştahsız bir çocuk ve severek yediği tek şey balık,hem bu sebeple hemde uzmanların haftada iki kere balık yiyin önerisi doğrultusunda Lina'ya her hafta en az bir kere balık alıyorum.Genelde kızartma seviyor,çoğunlukla da dil balığı tercih ediyoruz.Onun yanı sıra levrek,çinekop fileto mezgit,Çipura ve dilimlenmiş palamut seviyor..

Bizde dün anneannemizle evde balık yapmaya üşendik gidelim bir yerde yiyelim dedik.Bekledik vs derken balıklar geldi,bıçakla yemeyeyim elimle ayıklayayım,kılçıkları boğzına kaçmasın demeye kalmadan daha Lina'ya ikinci lokmayı vermiştim ki çocuk kızarmaya ve ağlamaya başladı.Annem!! Annem!! diyor başka birşey demiyor.Çırpınarak kucağıma fırladı,öğürmekten gözleri patlayacaktı.

Annem panik oldu her zaman ki gibi çığlıkla ayağa fırladı,bense tüm rutin zamanlardaki halimi bırakarak böyle kriz anlarında gayet soğuk kanlı olabiliyorum.

Neyse baktım çocuk elden gidecek - Allah korudu- hemen parmağımı soktum boğazına kadar," Lina sakin ol anneciğim,tamam bebeğim,geçecek,bak bu ekmeği ye,yada su iç bir tanem."  desemde elimle kılçığı alana kadar önerilerimin hiçbirini yerine getiremedi.

Sonrasında ağlamaya devam etti ve ben başka kılçık var mı diye düşürken ekmek yemek istedi.Neyse ki bu krizi zayiatsız  atlattık.

Peki bu yaşadığım minik çaplı kılçık yutma sorunundan sonra şunu anlıyorum ki:

  • Her türlü çarpma,vurma,düşme,boğulma gibi anlarda ilk kurtarıcı sakin olmak.
  • Sonrasında etrafta biri var,vay efendim ben yapamam falan demeden en acil müdahaleyi yapmak.Örn:İşaret parmağımı Lina'nın küçük dilinden aşağıya sokmam.
  • Sonrasında yanınızda panikleyen biri varsa o kişiyi etkisiz hale getirmek yada ondan uzaklaşmak.
  • Veeeeee balık yedirirken daha daha daha çookk dikkatli ayıklamak özelliklede bizim gibi levrek yiyorsanız. 

Uzmanlara göre balık bebeklere en risksiz şekilde çorba olarak sunuluyor, balık çorbası nasıl yapılıyor kısmına gelirsek;

  • Tercih ettiğiniz balıktan,ben levrek yada dil tercih ediyorum,eğer levrekse 1 adet,dilse 3-4 adet balığı  4 bardak su ile haşlıyorum,ayrıca içine bir miktarda soğan ve sarımsak atıyorum.Burada püf nokta haşlama suyuna mutfak filesi ile balığın kemiğinide koymak..(Haşlanınca kemiği içinden alıyoruz.)
  •  Balık haşlandıktan sonra -üzgünüm ama ölçüsü yok-göz kararı unu tereyağ ile kavurup çorbanın içine bocalıyorum 
  • Sonrasında bir miktarda limon sıkıyorum,blenderdan da geçirdik mi tamamdır.

 Ayrıca itiraf etmeliyim ki olay anındaki soğuk kanlı olsamda,geçince elim ayağım boşaldı ne yemek yiyebildim,nede yedirebildim,zaten zavallı yavrum balığı görmek bile istemedi,kuru ekmek yedi...

Bununla geçmiş olsun bari verdiğimiz sadakalar hürmetine rabbim yüzümüzü güldürdü resmen....

He birde görsel yok kusura bakmayın.....Sevgiler.....

Dip Not :Balıkçım balığı ayıklıyor hemde kılçığından bile bana sadece kalın kemiğini veriyor.Sizin böyle bir imkanınız yoksa balığı tümüyle haşlayıp ayıklayıp çorbaya katabilirsiniz...



Merhaba değerli dostlar bu aralar bir şeye fena takmış durumdayım neredeyse 1 aydır html kodları ile boğuşuyorum.Bloğumu ilk önce blogger'ın basit şablonlarından biriyle yayına başlatmıştım ama sonra çok çozukça geldi.Daha sonra şu anki güzel hakine getiren,fırçasının değdiği her yerde harikalar yaratan sevgili blogger dostum Değmesin Yağlı Boya Sevgi el attı bloğuma hemde taaa Yunanistan'lardan..

Sevgi aynı zamanda bloğunda blog tasarımı konusunda hem ayrdımcı oluyor hemde header şablon vs gibi konularda asla el emeğini karşılamayak cüzzi bir fiyata size tasarımda yapıyor,yüce gönlü sayesinde bazen hediye ediyor.Hatta bazı bloglar kendini onun eline öyle bir teslim etmiş ki bir bakıyorlar Sevgi girmiş değiştirmiş,güzelleştirmiş.

Şimdi bende kızıma hatıra olsun diye yazdığım arada kendi dülşüncelerime yer verdiğim toplumsal etkileşimler sonuncu  gümden konusunda da bir şeyler anlattığım bloğuma kendim şablon tasarlamaya karar verdim..O'na tamamen benim emeğim olan bir şey bırakmak için..

Önce Sevgi'nin yazdıklarını okudum,sonra blog düzenleme konusunda artık üstad sayılacak Blog Hocam imdadıma yetişti...Sağolsun gece gündüz demedi sorduğum sorulara güzel güzel cevap verdi hatta sorduğum bir konu hakkında yazı bile hazırladı.

Şimdi bu engin denizde boğulmadan birşeyler yapmaya çalışıyorum ve şunu anladım ki öğrenmekle okumakla bitmiyor...

Şimdi esas değinmek istediğim konuya gelince...

Sizce, "blog" dediğiniz  nasıl olmalı,içerik en önemli konu ama bu alanda birşeyler yapmaya çalışıyorsak görsellikte fazlasıya önemli..

Bana yardımcı olur musunuz? Size bir blogda görsel olarak neler çekiyor,neler itiyor...





      Bu aralar "again please" modundayız.Oyun hamurlarımız,legolarımız,boyama kalemleri ile boyama yapmak.Başka birşey yok.Miniğim artık benim yaptığım saçma sapan şekillerden sıkılmış olacak ki geçen gün babasının yaptığı lego adamı pek bir sevdi.



   Artık benim kendime bile vakit ayıramayışım zavallı çocuğumunda hep aynı şeylerle meşgul olmasına sebep oluyor.Vallahi bu 80.000 çeşit aktivite yapıp sonra müze,tiyatro,sergi,seminer gezip sonra gelip mutfakta harikalar yaratan kadınlarıda görünce dedim yahu bende bir acayiplik mi var?

 Açıkça söylemek gerekirse ben yetişemem vallahi buların maddi manevi getirisine,bu kadar gezip tozup cici anne olmak,üstüne üslük bunları çalışırken yapmak,hiç benim harcım değil kaldı ki bunları yapmam için evde bir cici mutfak ve temizlik teyzesi,birde oyun ablası olması lazım..He yanlış anlaşılmasın yapana da saygım var kıskanmak asla değil gıpta etmişliğimde var ama hala akıl sır erdiremiyorum bu garip enerjiye.

Benim bu aralar yaptığımsa,eve gel,soyun giyin,yıkan paklan,yemek ye,Lina'yı yedir,azıcık oyun haydin yatağa...Pazar günlerine gelince verimli  kullanmak istiyorum ama eşim haftanın sadece bir günü sabah uyuma fırsatı buluyor,ona kıyamıyorum,uyudu kalktı kahvaltı,mutfak vs derken saat oluyor 3..O saatten sonra giyin dışarı çık İstanbul trafiğinde uzak olmasın ama yakın olsun akşama maç var derken evimize en yakın AVM de buluyoruz kendimizi..

Böyle oluncada hem üzülüyorum bir şey yapamıyoruz hep aynı diye,hemde bir yerlere gidince de dinlenemedik diye..

Yok mu şöyle hem trafik çekmeden gidilecek,hem çok aşırı pahalı olmayacak,hem çocukla rahat edilecek,hemdeeeeee ........


Sanırım çok şey istedim....Ben susar....

    Birgün bu cümleleri yazabileceğim hiç aklıma gelmezdi çünkü imkansızlıklarla başladı bizim buluşmamız.Lina doğduğunda daha aızıcık emzirmeden nefes alamama problemi yaşadı ve 11 gün yoğun bakımda kaldı.O zamanlar yazmıştım yaşadığım  yoğun bakım sürecini sonrasında sana geç kavuşmanın verdiği acemilikle yaşadıklarım vardı,emememen ve benim yaşadığım türlü sıkıntılar onlarda ayrı bir yazıya konu olmuştu.Derken ben 1 yıl boyunca göğüs kalkanı taktım ve sen meme emmeye alıştın.

  Her anne ister bu duyuguyu yaşamayı,evladını besleme iç güdüsü ile daha kendine gelemeden yapmak istediği,hatta doğuma girerken bile kendini koşulladığı bir duygudur emzirmek.İlk dönemler sütüm yetmediği için yaşadığımız sarılık sıkıntısından sonra ne kadar mama takviyesi yapsakta istediğim tek şey seni iki yaşına kadar emzirmekti..




  


         İki yaşına 1 hafta kaldı benim aldığım bir kararla sadece akşamları yatarken emiyorsun ama "Anneciğim,bak sen artık abla oldun dediğimde,biraccıç veeeyy anne biraccıç veyyy." demen beni benden alıyor,dayanamayıp arada veriyorum.Aslında,ne kadar nasıl keseceğim düşüncesi kafamı kurcalasada,memeye hiçbir zaman delicesine bağlı olmaman,genelde başın sıkıştığı zaman meme emmek istemen,doymak değilde rahatlama aracı olarak kullanman bu süreci zorlanmadan atlatabileceğimizi düşündürüyor bana.Biz seninle geçiş evrelerinde hiç zorlanmadık zaten.Sanırım biraz huzursuz geçecek ama hazırsın sen "büyük abla" olmaya.

   Peki ya ben,ya ben hazırmıyım o aramızdaki bize özel olan yegane bağı bırakmaya...Sanki ellerimden kayıyor,gidiyor gibi hissetmem anormal mi acaba? Düşünüyorumda,aramızda sadece ikimize ait olan sadece ve sadece bizim kalan şey olmayacak artık...Çünkü seni herkes öpebiliyor,herkes sarılıyor,herkes seviyor ama herkes bunu yapamıyor...

Bu özel olayı senin zihninde hep özel kalması için elimden geleni yapacağım,ilaç krem,bant,boya,acı,ekşi vs hiç birşey araya katmadan büyümenin bir getirisi olduğunu sana güzellikle anlacağım ama ben kendimi buna nasıl hazırlyacağım...İşte o noktada kitleniyorum....

Ve aklıma geldi de keşke insan duygularını hapsedecek bir mekanizma bulunsa,arada taksak istediğimiz duyguyu seçsek ve onu hissetsek... Hatta adını bile koydum "duygumatik"...Nasıl ama...?


Yorgunum,yoruluyorum....Bazen kimse beni anlamıyor gibi geliyor.İçimden bir anda infilak etmek yok olup, defolup ditmek geliyor.Şöyle çok uzağa değil yakına ama kimsenin aramadığı ve ulaşamayacağı bir yere.Omzuma yüklediklerim,biriktirdiklerim ezdi beni artık,taşıyamıyorum.

Kendime defalarca sorduğum anlar oldu "Bende bir sorun mu var? Ben mi kendimi doğru ifade edemiyorum acaba?" diye..Ama yok..En yakınım olanlar,en çok beni anlar diye düşündüklerim anlamaz oldu beni..

Şu cümlede anlaşılamayacak ne var?

Anne Lina öğlen 12'ye kadar uyumasın,sonra akşam erken yatmıyor.Ve bir öğlen ararım çocuk saat 12'de hala uyuyor.

Ya da bu cümlede?

Anne biliyorsun Lina bu aralar hazımsızlık sorunu yaşıyor mamasını değiştirdim,bir süre hipp olanı verelim milupa aptamil vermeyelim olur mu.Ama öğlen bir telefon gelir "Lina'nın diğer maması nerde ben onu vereceğim." Neden anne vermeyeceğiz demiştik ya. "Ben biiliyorum o mamada birşey yok ben onu vereceğim." Lina hipp mamasınıda bu kadar iştahla içerken ve diğer mama verilmesin dememe rağmen neden vermekte diretir bir insan anlamam..

Neler var daha saymak istemediğim,bir zaman gelipte annem benden önce göçüp giderse,okuduğumda pişman olacağım,başımda olsada daha beterini yapsa diyeceğimi bildiğim için,daha saymak istemediğim.......


Ama ben çok yoruldum dostlar her gece 2'ye kadar ayağımda çocuk sallamaktan,sırf o erken kaldırılmıyor diye geç yatmaktan başka suçu olmayan yavruma bağırmaktan,daha sonra anneme ve çocuğuma bağırdığım için ağlayıp pişmanlık duymaktan,çok yoruldum..

Beni en çok yoranda onun benim hayatta en değer verdiğim kişi olması "ANNEM" olması..Neden herşeyi inadıma yaptığına,neden hep dediğimin tam tersini yaptığına ve neden bu kadar fikri sabit olduğuna bir anlam veremiyorum..

Sinirlenmek,bağırmak,içime atmak...Bunlarn hepsi ama hepsinin bir geri dönüşü olduğunuda biliyorum kafaya taka taka 26 yaşımda kanser oldum ben..

Konuşmak,uzak durmak,mesafe koymak,küsmek,doktora gitmek hepsi ama hepsi çözüm olmadı..Şimdi benim sadece gidesim var .Çocuğumu,eşimi bile yanımda istemeyecek kadar doluyum,tek başıma bir yerlere gidesim var....

Miniğim sen artık tatlı tatlı konuşmaya başladın,geç konuşacak galiba bu kız çıtı çıkmıyor derken dillendin de dilllendin......

Özellikle gece yatmamak için verdiğin mücadele takdire şayan
__Anne bap,anneanne tapıyı tapadı,eee eee daptı.
__Anne bap,baba eee eee daptı.
__Anne sü sü anne süüü.
__Anne çıtartdım anne çıtartdım bap. (çoraplarını çıkardığın zaman)

__Lina, hadi uyuyalım anneciğim.

__Anne hayııyy,anne aşağaaa aşağaaa. (hayıylar hala devam ediyor)

__Aaaaaa anne pisi pisi!! Bağaccam anne bağaccam.

__Anneciğim pisi pisi uyumuş şimdi göremezsin.


Mesela yeni öğrendiğin bir "iş bap anne iş bap" çıktı

Geçen gün Lina mutfakta lavabonun altındaki dolabı açıp sıvı yağı düşürme girişimlerinde bulunuyordu,bende "Kızım sen ne yapıyorusun orda?" diye sorduğumda."Nana iş daptı anne,nana iş daptı." diye cevap verince ne kadar şaşırdım.



Önceleri hece hece başlayan serüvenimizde her eklenen kelime neşe oldu,hadi anneciğim bunu de şunu de zorlamalarımızı,her direnişimizde olduğu gibi sen kazandın.Bizde tipik bir yay burcu olmandan yola çıkarak seni baskı altına almamaya karar verdik.Ve sonuç 5 para ver konuştur 10 para ver sustur.

Sevdiğim şeylere "menim" demen."Annem,menim annem" diye bana sarılman son zamanlardaki en sevdiğim hallerin.

Onun dışında kronik iştahsız bir çocuk olmandan sebep öğrendiğin "doydum" kelimesini bir o kadar yerli yersiz zamanda konuşmanda da pek tatlı.

__Lina çikolata yiyelim mi anneciğim ?
__Abiş (evet demek istiyor)
__Lina çorba içelim mi kızım?
__Doydum anne doydum.

Sinek kovalarken bizi gördüğümde "Dit oluummm ditt " diye sineği kovalaman.Sonra da bizim yaptığımız gibi duvara elini vurup "Anne bap öldüğdüm." demen.

Birde işine gelmediği bir şey yaptırdığım zaman "Anne dit işe dit işe." demen. ve daha niceleri.

Ayrıca babanın tüm fenerli sülalesine karşı sana "En büyük kim" diye sorduğumda verdiğin "Dombom" (Cimbom) cevabı.

Onun dışında 23,5 aylık konuşma demelerinden tarihe not düşmek istediğim bir kaç kelime.

Bap=Bak
Şeşe=Dayı
Otuğdum=Oturdum
Dombom=Cimbom
Alla Alla=Allah Allah (Birşey olmadığında yada beklediği gibi olmadığında kullandığın ünlem)

Birde uzun uzun kuruduğum ve ne kadar normal olsa da bizi şaşkınlığa düşüren cümlelerin.

Anne bap aydede ditti ee baptı meme emdi anne işe ditti mama baba işe ditti mama
Meali  :Anne,aydede meme emdi uyudu.Sabah annesi işe gitti babası işe gitti mama alacaklar.

Bu arada sayı saylamarımız meşhur..Bi iti uçç döytt beş
Lina saat kaç anneciğim:Uçç-beş ( Trakyalı mı ne :)  )

Ayrıca bebeğini ayağına alıp anne bap bebiş eee eee ...
Pişşş pişşş bebiş aaaaa Alla Alla..diye bebeğine kızmaların yok mu

Bu arada adını soruyorum debde (Sevde) 
Diğer adın ne anneciğim ? Nana (Lina)
Soyadımız değişken demin delim menin vs gibi türevleri var ama asla selim olmadı :))

Şimdi bir anne deyişinle içi titreyen annen senin bu kelimelerin cümlelerin karşısında ne yapsın...Canım kızım seni çok seviyorum ve bana bu duyguyu yaşatan Allah'ıma her gün her an şükrediyorum..Rabbim isteyen herkese nasip etsin inşallah.



















Çocuklarımız en büyük miraslarımız ya hani,hani biz onları hep yediği ,giydiği ile her anıyla düşünüyoruz ya.Peki onlara huyu,suyu,davranışları dışında kalıcı neler verebiliyoruz?

Geçen gün bir dost meclisinde,bir komşuyu,bir ölümü yad ediyorduk,kuranlar okundu ve hafız bir hanım sohbet yaptı.Bir çok şey aklımda kaldı ama en vurucu,en sarsıcı olanı kız annesi olmamdan mütevellit şu söz oldu "Erkek anneleri evlat yetiştirir,kız anneleri nesil yetişirir". Ne kadar önemli bir misyonumuz olduğunu farkında mısınız dostlar?

Hani hep kayınvaldesinden memnun olmayan,kocalarını şikayet eden kadınlar aslında unutmamalıdır ki en çok biz suçluyuz bu konuda,evlatlarımız yetiştirken onların gereksiz şımarıklıklarına göz yumarken,bunların bir gün bir başka can için ızdırap olacağını akıl edemiyor muyuz,yoksa etmek mi istemiyoruz bilinmez ama olay kadın nesilde bitiyor... Proje çocuk yetiştirmek derdinde değilimde,vicdanlı insan yetiştirmek önemli bu noktada.

Ne buyuruyor alemlerin resulü Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) :

  "Çocuklarınız dile gelir gelmez,yani konuşmaya başlar başlamaz,onlara "La İlahe İllalah" demeyi öğretin." (Ramuz el-Ehadis 33/3)

Herşeyi dikkate alan güzel dostlar çocuklarımıza atamızı,ülkemizi,tarihimizi anlattığımız gibi dinimizde anlatalım şüphesiz ki dinin öğrenildiği en güzel yer insanın evi,ailesidir.

Çocuklarımıza bu konuda güzel örnek olup "Aman 3 yaşından sonra dil eğitimi alsın,aman geri kalmasın." diye düşünürken varoluş amacımıza anlam yüklemeyi unutmayalım.

Unutmayalım ki "Kullu nefsin zâikatul mevti summe ileynâ turceûn"....Bir gün ona döndüreleceğiz.

CUMANIZ MÜBAREK OLSUN DOSTLAR......Dua ile....................





  

Çok fena canım sıkılıyor bu duruma,iştahsızlığın dibine vurduğunu bloğumuzu okuyanlar bilir,tabi bilenler benim senin bir lokma yemen için ne çabalar verdiğimide bilir ya neyse.Ama sen ısrarla "hayıy modunda olduğun için" kilo alma konusunda da bir arpa boyu yol kat edemezsin.

Aslında ailecek derdimiz senin kilodan ziyade dünya nimetlerinden faydalanman ama yok,sen yemiyorsun anacım.Ev yapımı doğal hazırlanan ürünlerin yanında belki bir fark vardır diye hazırları teker teker denedik emme akibetimiz budur vesselam..

Pırasa bacaklı bal yanağım ileride bunları okuduğunda sakın gülem yoksa seni ısırırım..Millet nimet bulamıyor sen bulup yemiyorsun..




Bazen bir şeyler söylüyorum ama anlamıyorlar.
Yemek vaktini hiç sevmiyorum,kaşığı çatalı itesim geliyor.
Annemde anlamıyor bazen beni.
Mesela,banyo yaparken suyun yüzümden aşağıya akmasından nefret ediyorum,yada erken yatmam için zorlanmaktan.
Yoğurt sevmiyorum birde ben.
Kucağa alınmaktan,sevilip okşanmaktan hiç bıkmam.
Hep annem olsun isterim yanımda.
Olmadığında mutsuzum.
Tırnaklarımın kesilmesini sevmiyorum birde, ne olurdu sanki uzun kalsalar.
Annem her kesmek istediğinde ağlar gibi yapıyorum.
Ağlar gibi derken,bunu da yeni öğrendim, ağlar gibi yaptığımda hemen istediğim oluyor.
Hatta olmadığında daha çok tepinip,ayaklarımı yere vuruyorum.
Annem kararlıdır aslında ama anneannemle babam hiç kıyamaz.
Hımm unuttum,en gıcık olduğum şeyi bezlenmekten nefret ediyorum,annem çıkarınca altımdan hemen tutup yere savuruyorum.
Popomda bir bezle durmak sıkıyor beni ama tuvaletimin geldiğini de tam söyleyemiyorum.
Çikolata yemek istiyorum devamlı,annemden istiyorum ama vermiyor.Babam arada kaçırıyor,bayılıyorum.

Ben şimdi iki yaşıma girmek üzereyim,bir ay sonra 2 yaşında olacağım.Konuşuyorum ama büyük insan gibi değil.Kendimi ifade edebildiğim tek şey isyanlarım.O zaman anlıyorlar beni,bazen hırçınlaşıyorum,bazen küsüp kenara çekiliyorum.Bizde kimse küsmez ama ben yeni keşfettim küsmeyi,istediklerimi yaptırmamda etkili oluyor.

İşte böyle teyzelerim sürekli bir infial halindeyim...İki yaş sendromu diyorlar.Aslında bilmiyorlar bu beni kendimi ifade şeklim....Biraz sabır,biraz sevgi...Hepsinin çözümü belli.....



Annelik yaradılış itibariyle insanın içinden gelen,güdülerek yaptırılamayan en özel,en özverili şey."Şey" diyorum çünkü karşılığını bulamıyorum..

"Anneler çocuklarını severler ve her şeylerini bilirler,babalar da çocuklarını severler ama her şeylerini bilmezler." özdeyişinde de olduğu gibi,anne olmak insana böyle bir anlam yüklüyor.

Annelik çocuğunun her şeyini bilmek,ona yetişmek,her anınla onunla olmak,hastalandığında,düştüğünde,sana muhtaç olduğu her anda hiç karşılıksız ona varlığını hissettirmektir.

Anne kişi asla yorulmamalıdır zira çocuğun ihtiyaç duyduğu tüm zamanlarda ona yetebilmek yorgunluk kabul etmez.Hele çalışan anneysen bittin,eve gelinecek tüm zamanını seni özlemekle geçiren minik dört gözle senden ilgi beklerken,sen,yemek çamaşır,mutfak vs. gibi seni bekleyen iş yığını içerisinde boğulduğunda,sığınacak tek liman anlayışlı bir eştir.

Allah razı olsun haklarını ödeyemem,eşim çok destek olur bana,ama ne kadar yapmak istese de onunda tıkandığı,yorgunum dediği,evladıyla ne kadar çok vakit geçirmek istese de dinlenme isteğinin ağır bastığı dönemler olmuyor değil.

Hatta bazen sanki bir görevmiş gibi aramızda "Aşkım sen Lina'ya şunu yapar mısın? Aşkım uzandım,beni kaldırma sen yap." diye geçen diyaloglar yaşandığı da olmuştur.

Ama anne asla yorulmazmış,uykusu gelemezmiş,çocuğu açken tok olmazmış gibi programlığından,her şeyi öyle mükemmel yapar ki;kendi ilgilenirken bile ,baba kişide "Nasıl olsa bir yandan da annesi takip ediyordur." rahatlığı çöker kalır.

İşte Bayram koşturmasında,sevgili küçük görümcemle,çocuklarımızı eşlerimize emanet ettiğimiz nadir dakikalarda,çocuklarımızın ve eşlerimizin vaziyet-i ahvalleri budur.

Babaannemizin evi.... Yalova..."Pas" aşkına ....

Gerisi yorumlara açık dostlar sizde durum nedir?







Hepinize merhaba,


Blog yazmak hepimizin sevdiği bir uğraş.Bazılarımız hobilerimiz için bazılarımız çocuğu için,bazılarımız da sadece içindekileri dökmek için yazıyor. 

Sen de “Her konuda yazarım;ama en çok ‘Anne Çocuk ‘ konusunda yazıyorum.” diyorsan aramıza katıl.Bal Yanağın Hikayesi “Anne-Çocuk bloglarını bir arada topluyor.

Sen de bu konuda röportaj yapmak ve bloğunda bu oluşumu duyurmak istersen yapman gereken bu yazıya “katılmak istiyorum” diye yorum bırakmak.       
Katılmayı kabul edince sana sorular gönderiyorum sen de sorulara cevap verip bir kaç görselle birlikte           bana geri gönderiyorsun.

        
Sonrasında sen bloğunda "Anne ve Çocuk Blogları" bir arada adlı bir yazı  yazıyorsun.Bu oluşumu                 duyuruyorsun.balyanaginhikayesi.com'da da senin röportajını yayınlıyor.

     
 Aynı zamanda balyanağınhikayesi.com'da bulunan logo sayesinde anneler, anne çocuk bloglarının                  yazılarını bir arada okuma fırsatı buluyor ve seni tanımış oluyorlar.

Arkadaşlık,kardeşlik ne güzel şey...Sevgili Merve "İncim ve Biz" bloğunun sahibesi benim değerli arkadaşımla 5 yaşından beri arkadaşız ve evlenmemize rağmen hiç kopmadık.Babaannesi ile yürürken görmüştüm ilk Merve'yi.Annemle babaannesi konuşuyorlarken bizimde aramızda 5 yaş çocuklarının sıradan tanışma replikleri geçiyordu.

__Adın ne ?
__Merve.
__Aaa benim adımda Merve...

Bu şekilde başlayan konuşmalarımız zamanla samimiyete dönüştü annelerimiz kapı komşusu olması sebebi ilede sık sık görüşürdük.Bunun yanında yine aynı katta oturan Neslihan ve Nagihan vardı.Onlarda hala değerli dostlarımız.

Merve hiç yemek yemezdi,annesi tepsi hazırlar bize gönderirdi ve o,benim annem yaptı zannedip kendi annesinin yaptığı ve evlerinde bir lokma almadığı yemekleri silip sürürürdü.

Dışarı çok çıkmazdık çocukken,çıkıncada ip atlar,lastik oynar,birde iki mermer arasında kremit kırardık.Bunlarla dolu dolu geçerdi vakitlerimiz.Başka bir şey aramayan uyumlu çocuklardık.Ne kadar Merve birini bulunca ötekini atma huyuna sahiptiysede en büyüğümüz olan Nagihan durumu dengelerdi.

Balkondan birşeyler atardık birbirimize..Kendi kendimize oyunlar icad ederdik.Mutluyduk çocukken,çocuğuna değer veren,önceliklerini önemseyen,istediklerine ulaşabilen ama yoktan durdan anlayan çocuklardık.

Şimdi büyüdük,evlendik ANNE olduk.Birbiri ile anlaşan eşlerimiz var. Buda bizim için büyük bir şans.Eskiden konuştuğumuz,yaşadığımız her şey daha anlamlı artık.Şimdi miniklerimizin renklerdiği yaşamımızda deneyimlerimizi paylaşıyoruz.Ben iki yaş büyük olmama rağmen Merve benden daha önce anne oldu.Şimdi İnci'nin geçtiği yollardan Sevde Lina geçiyor..

Miniklerimiz evde büyüyor,bizler çalışıyoruz,onlar anne anneannelerine emanet.Bu yoğun zamanlarda bir silkelendik,koşturmaca,iş güç derken çocuklarımızla şöyle uzun bir gün ayıramadığımızı farkedince  buluşalım onlarla gezelim dolaşım dedik ve düştük yollara.



 Önce meşhur cumartesi pazarını gezdik alışveriş yaptık,daha sonrasında Marmara Forum AVM'de yemek yedik,minikler koşturdu,karınlarını doyurduk,sonrasında Bakırköy sahilinde ki Kahve dünyasına gittik.

Benim miniğim en sonunda uyuya kaldı ama İnci cingöz cingöz gezindi.Annesinin tüm itirazlarına rağmen çikolata komasına girecek kadar çikolata yedi.

Zavallı Merveciğim "Ya kızlar hayır yemesin,çok faydalı değil." diye didinsede,ondan azıcık, bundan azıcık derken,İnci bol bol çikolata yedi.

Gelelim resimlere.


                       

                           Öncelikle buluşma kaynaşma,Neslihan ablamızı beklemece.





                                                          Sonrasında yemek yemece.









Ailelerimizin bizlere bakıp "Hey gidi günler." dediği gibi umarım bizde bir gün evlatlarımıza bakıp aynı şeyi söyleriz.Zaman öyle çabuk geçiyor ki.Rabbim herkese sevdiklerinin güzel günlerini,büyüdüklerini ve sağlıkla yaşadıklarını göstersin.....




  1. Tuba Anne........................canlioglu_tuba@hotmail.com
  2. Kız Annesi .......................esicanmerve@gmail.com
  3. Undenied..........................et_hotmeyil.com@hotmail.com
  4. Ceyliş...............................muhlisceyda@hotmail.com
  5. Fuşya...............................sabireyilmaz1@hotmail.com
  6. Uğur Böceği.....................kadriye30@gmail.com
  7. Pelin.................................ppelin.77@hotmail.com
  8. Tefafuk_Tuba...................tefafuk_tuba@hotmail.com
  9. Suzan7814 ......................suzan7814@hotmail.com
  10. Wisnetw...........................abakanermin@hotmail.com
  11. Sihirli Mavi.......................worldsameworld@hotmail.com
  12. Pembe Günlük..................kozmet2010@hotmail.com
  13. Nimet...............................gulenaygul@hotmail.com
  14. Durucu Yaşamak..............durucayasamak@hotmail.com
  15. Kaliteyi Tanıyalım.............pinarlamoda@hotmail.com
  16. Arwen.............................arwenfiliz@hotmail.com




       Öncelikle Bal Yanağın Hikayesine yeni katılan dostlarıma HOŞGELDİNİZ demek istiyorum.Umarım bu çekiliş sayesinde buluşmamız daimi olur bende hepinizin bloglarını teker teker ziyaret edeceğim.Biz kızımla bir yola çıktık,bu yolda bizi takip eden ,destek veren ,yorum bırakan tüm değerli dostlarıma teşekkür etmek istiyorum...

Sevgiler


Sıra çekiliş sonucuna gelirse kitabı göndereceğim kişi





Tefafuk_Tuba..........Umarım senin için faydalı olur.........Güle Güle Oku..........




Tracy Hogg bilgeliğini yanıbaşınızda hissetmeye ve mucizelerine kendi gözlerinizle tanık olmaya hazır mısınız?

Geceleri deliksiz uyuyan, gündüzleri iştahla yemeğini yiyen,

Kendi başına sıkılmadan oyun oynayabilen,

Ne zaman ne istediğini anlayabildiğiniz bir bebek büyütmek...

Kulağa erişilmesi güç bir hayal gibi geliyor değil mi?

'Bebek Bakım Sorunlarına Mucize Çözümler' adlı gerçekten mucize kitabıyla yazar Tracy Hogg'un yardımıyla, bu hayali gerçeğe dönüştürebilirsiniz.

Doğumdan üç yaşına kadar geçen süreçte beslenme , uyku alışkanlıkları, tuvalet eğitimi, duygu ve davranış sorunlarına kalıcı, akılcı ve uzlaşmacı çözüm yolları sunan bu kitap anne ve babalara bebekleriyle birlikte bir kez daha büyüme ve hayattan keyif alma şansı tanıyor.

(Tanıtım Bülteninden)





Eğer sizinde bu çağlarda bebeğiniz varsa yada kazanıp hediye etmek istiyorsanız kaçırmayın derim.Anneciğim almıştı,ben okudum,yer yer uyguladım, faydalandım.Sizlerde faydalanmak istyorsanız,yurt içine ücretsiz kargo ile bu kitabı kazanabilirsiniz?


Kazanma koşulları takip et,duyur,link ve mail adresini yorum bırak.


Not :Çekiliş random.org üzerinden yapılacaktır.




Sevgiler...

Doktor :Hemofili
Ben:A'mı hocam?
Doktor:Evet A
Ben:Faktör takviyesi gerecek mi?
Doktor:Şimdilik hayır.

Benim kafamdan inen kaynar sular ve doktorun şaşkınlıkla yüzüme bakışı.

Doktor:Pardon!! Siz bu kadar şeyi nerden biliyor sunuz?
 Ben:Hissetmiştim......

Sadece bunu diyebildim ve kafam uğuldamaya başladı,doktorun sözleri bir uğultu halinde geliyordu,gözlerime dolan yaşları dökmemek için kendimi sıkarak dinlemeye devam ettim.Araştırmıştım,gözlemlemiştim,hissetmiştim ama yinede dikkatimi toplayabildiğim kadar dinledim.

Doktor:Merve Hanım hemofili kandaki pıthılaşma sorunudur,diğer insanlardan daha fazla kanamaz ama daha uzun süre kanar,çocuk ufak bir darbe aldığında bile şiddetli kanama yaşayabilir,hemofilikler durumları ciddileştiği zaman kanda eksik olan maddeyi takviye alarak iyileşirler,hastalık genetik geçişlidir,doğumdan itibaren varolur ve dış etkenlerle oluşmaz,bilimsel olarak bulumuş tek çaresi faktör takviyesidir,hastalığı tamamen ortadan kaldıracak bir çaresi yoktur,yeme içme herhangi bir durum bu olguyu tetiklemez,ama bu olgu yeme içme ve gelişim gibi durumları sekteye uğratabilir.Siz hastalıktan nasıl şüphelendiniz?

Ben:Hocam ben kızım çok iştahsız diye genel bir tarama istemiştim,kızımın yaşadığı en ufak bir çarpma sonrasında uzun süre geçmeyen morarıklıkları vardı ayrıca kan verdiğimiz zaman kanı hastalığın tam aksine bir anda pıhtılaşıyordu.Geçtiğimiz aylarda teyzemi kaybettim onda da bu pıhtılaşma sorunu olunca size belirttim ve paratrombin bakılmasını istedim,sizde ek olarak bu tahlilleri istediniz.

Doktor:Merve hanım kızınızın hemofili durumu A olarak sınfılanıyor çünkü kanında faktör 8 dene şey eksik,şu an dışarıdan faktör alınmasını gerektirecek bir durumda değil,kanamasının artmasına sebep olacak miktarda bir eksiklik yok.Bir gün olur mu yada hiç olmaz mı bunu şimdiden kestiremiyoruz önlem olarak senede bir kere takip yapacağız.Hastalık şu an sizi endişelendirecek boyutlarda değil fakat ileride bu boyuta gelebileceği göz önünde bulundurularak,kızınızın bir sağlık güvencesi altına alınması lazım.Zira bu hastalığın tedavisi ciddi maddi külfet demektir.Sizin hastalığınızın o boyuta gelmemesini temenni ediyorum şunuda unutmayın siz anladığım kadarı ile çok dikkatli,ilgili ve araştırmacı bir annesiniz bu hastalık bu evrede asla teşhis edilmez genelde bir çok insan hemofili A olarak yaşar ve bunu bilmeden de ölür.Şu an için endişe edilecek bir durum yok takip edeceğiz.Yalnız düşme,çarpma,kesici delici aletlerle oynama gibi durumlarda önemle dikkat edin tetikte olun,tedbirli olun.Ve lütfen üzülmeyin.

Ben:Hocam peki bu iştahsızlık,kilo almama durumu ne olacak?

Doktor:Bakın Merve hanım kendinizi yıpratmayın Hemofili başlıbaşına iştahsızlık sebebidir,çocuğunuzu yemedi diye üzmeyin,bırakın neyi ne zaman yiyorsa o zaman yesin bırakın boyu az uzasın,az yediklerini daha kaliteli hale getirmeye çalışın...Kendiniz üzmeyin,kendiniz üzmeyin,kendizi üzmeyinnn.........


Doktorun dedikleri kafamda uğulduyordu hala,ne kadar vaziyeti şu an vahim olmasada,ileride ne olacağını kestiremediğimiz,dış müdahale ile kontrol altına alıncak bir önlemi olmayan,ömür boyu yaşayacağımız bir hastalığımız var bizim.

Eve gidince çocuğuma sarıldım ağlamamak için kendimi zor tuttum,yemediği için ona kızdığım,nadirde olsa bağırdığım,onu üzdüğüm,zorla yedirirken ağlattığım zamanlar gelince aklıma....Şimdi bile aklıma gelince nefret ediyorum kendimden,bunları yazarken nasıl içim acıyor..(İleride okduğunda bana kızma olur mu yavrum sadece senin iyiliğin içindi.Yinede ÖZÜR DİLERİM)

Kendinizi üzmeyin.....Nasıl üzülmeyeyim,ben dememişmiydim bu çocuk anormal bir şekilde iştahsız diye,dememişmiydim altında kesin bir sebep vardır diye,ben dememişmiydim bu çocuk gelişmiyor diye..

Şimdi bana evham yapıyor diyen aptallar ordusu "ANNELER HİSSEDER"............Nokta.........................


Bebek rahmine düşünce başlar annelik telaşı,önce boş bir keseye deli gibi sevinmeler,usg kağıdına bakıp ağlamalarla başlar sonra testleri,yediğindi içtiğindi devam eder,daha o zamandan başlarsın komplo teorileri üretmeye.Banyodan çıkarken ıslak zemine imtina ile basar,merdiven inerken tutunmaya başlarsın,emniyet kemeri daha bir anlamlı olmuştur artık.

Hurafeler sayesinde saçlar rapunzel şeklindedir, kimsenin gülünü koklamayayım,aman kimsenin zeytinini gizli yemeyeyim,sakın ciğer yapmayayımlar izler hamilelik hallerini.Maazallah kestin mi saçı,ömrü kısalır çocuğun,aman izinsiz zeytin aldın mı birinin dolabından,elini sürdüğün yerde zeytin izi çıkar ve daha kim bilir ne kadar değişik,denemiş,saçma gelen ama yaşanmış hikayeler.

Göbek artık eşle senin arandadır,kardeş kardeş geçen gecelerde tekme eşliğinde gelen her uyanma gülümsetir.Göbekle konuşma sanatı oluşmuştur artık erkekte.O da artık daha bir dikkatli daha,bir ilgilidir.

Sonrasında doktor git gelleri sıklaşır doğum yaklaşmıştır aman bir avazda mı doğacak yoksa bir bıçakta mı diye düşünmekten uykular harap olur.Yatakta dönmek için vinç lazım geldiğini çoğu anneler belirtir  zira sağa dönerken bir çaba sola dönerken bir çaba.Beklenen gün geldiğinde,odası,oyuncağı,kıyafeti,,çantası,pompası,biberonu,emziği,arabası her şeyi,hazır nazır bekler anne adayı.

Bebek doğduğunda emmesi,uyuması,gazı,banyosu,emziği başlar daha sonrasında da döndü,süründü,oturdu emekledi vs vs..Acemi anne bunalımı tamda bu zamanda devreye girer,her kafadan bir ses çıkar.Etrafta en güvendiğiniz,asla karışmaz dediğinin kişiler bile her işe burnunu sokmaya başlamıştır.Kayınvalide ve anne ikilemi arasında gidip gelen yeni nesil anne "Uzmanlara göre doğrusu bu." diye başlayan bir çok cümle kurmak zorunda bırakılsa da her zaman "Bizim zamanımızda böylemiydi" ile başlayan defans cümleleri ile karşı karşıya kalır ve çıldırma noktasına gelir.

Ek gıdaya geçiş dönemi ayrı bir tebessüm anıdır,bu zamana kadar 8.347.843 kere mercimek çorbası yapmış olan anne birden kendini internetten "Bebekler için mercimek çorbası" tarifleri yazan siteleri okurken bulur.Artık herşey sorgulanmaya başlamıştır,organiği,gdo'su,hormonu,tarım ilacı vs derken en ufak bir yemek öğünü septik şoklara "burada delice şüphelenme manasında kullanışmıştır :) " gebe kalır.Sorular akıldan geçer durur "Acaba bu ay hangi besinlerİ yiyebiliyor,acaba bugün ona ne yapsam,sebze çorbası yemiyor,muhallebi sevmiyor vs vs......He unutmadan benimki gibi iştahsız ve tükürmeye bayılan bir yavrunuz varsa en yakın dostunuz kullan at önlüklerdir.

Çocuk bebeklikten çıkıp artık ayaklandığı dönemde anne tam bir "komplo teorisi üretme makinesine" dönüşür.Ocakta bir şey yaparken tavanın kulbu mutfağa doğru olmasın aman yetişir üzerine döker,deterjan gözlerinin kulplarına bilimum önlemler alınır Allah korusun, açar,içer falan.Tuvaletin kapağı mutlaka kapalı olur,ilaç vs gibi şeyler ortalıktan ve bücürün boyunun yetiştiği yerlerden kaldırılır.

Artık evin her yerinden oyuncaklar fışkırmaktadır, "Hadi itiraf et sende benim gibi çok oyuncak almayacağım." diyenlerdensin ama yinede evin her yeri oyuncak dolu dimi.Hem zaten o oyuncakların bir çoğu hediye (!) ne yapalım yani.

Oyuncak belası zaman zaman toplamaya üşenilen bir yığın,zaman zaman ayağa bacağa batan,acıtan birer nesne,zaman zaman da eğer sesli ise çocuğu tam uyuttuğunuz zaman hatta kesin uyutmak için en zorlandığınız zamanlarda avazı çıktığı kadar bağıran ve kapama tuşu bir türlü bulunamayan şeydir sizin için..He unutmadan oynayan çocuk için iyi bir oyalayıcı olduğuna deyinmeden geçersek hakkını yemiş oluruz.

Artık anne algıları değişmiştir,çocuk devamlı göztilmesi gereken bir küçük insan babada peşinden toplamaya üşenilen hatta artık toplamaya fırsat bulunamayandır.Çoğu zaman babaların işten gelmesi eski bekleyişini ve heyecanını yitirip çocuğu azıcık oyalasa da çamaşırları atsam,bulaşıkları makineye dizsem,bir duşa girsem düşüncesine yerini bırakmış,babalar ikinci plana atılmıştır bile.

Hele anne çalışıyorsa akşam eve gelince, "Ben bugün çok yoruldum bak eve gelince dinlenmek istiyorum" düşüncesine isyan içinde bağıran ve "Bende çalıştım ama evde de hala çalışıyorum." serzenişlerinin birbirine karıştığı diyaoglar bütünü gerçekleşir akşamları.

İşte benim yaşadığım kısma kadar olanları bu malum Bal Yanak daha 21,5 aylık tatlı konuşma denemeleri yeni yeni kurmaya başladığı üç kelimeli cümlelerimiz kendince uyduruğu danslarımız var..Zaman takip ettiğiniz bir  şey olunca çabuk geçiyor.

Bakalım yaşadıklarımız hangi yaşayacaklarımızı getirecek bize.

GÜZEL GÜNLER GÖRMEMİZ DİLEĞİYLE

NOT:Büyüdükçe dertleride büyüyor diyorlar ama bakalım yaşayıp göreceğiz.....





Diyeceklerim çok ağır olmasın diye sakinleşmeyi bekledim.Ne de olsa kızım için yazmaya başladığım bir blog burası,güzel anları yazmak için ama bu aralar yaşadıklarım tam bir sinir harbi yazmasam ,anlatmasam nasıl boşalır içimdekiler bilmiyorum.

Sürekli insanların burası Türkiye ,burada olur böyle şeyler demelerini kınardım ama haklılarmış.Baştan başlayayım yazmaya,isteyen okusun, isteyen okumasın ama inanın yazmazsam çatlayacağım.

Hafta başında kızımı doktora götürmeye karar verdik,durmadan özele götürüp bir ton para verdiğimiz için bu sefer bir devlet hastanesine gidelim,sıkıntılarımızı anlatalım ,genel bir bakılmasını isteyelim dedik.Aslında sorunumuz genele yayılmış bir durumdu, Lina'da devam eden iştahsızlık,acıkmama, yemek yemek istememe gibi durumların altında herhangi bir sorun olup olmadığı yada bunun onun yaradılış hali olup olmadığı hep kafamızı kurcalamıştı.Bende işe başlamadan bu işi halledip bir baktırmak istedim, bu sebeple gittik bizim oradaki ssk'ya.

Doktora kızımın sıkıntılarını ve benim daha önceden yaşadığım kanser geçmişimi anlattım ve genel bir tarama istedim.Oda ne var ne yok bütün tahlilleri yazdı.Yalnız çinko testi burada yapılmıyor çocuğun kolu iki kere delinmesin siz Samatya Hastanesine gidin orada bir sefer kan verin olsun bitsin dedi.

Hastaneye gittik,dış labratuvar bölümüne uğradık,görevli çinko testinin girişini yaptı,oradan barkod döktü ve çöpe attı,sen  hepsi için yukarı çık hepsini orada yapacaklar dedi.Çocuğum aç,oradan oraya koştururken öğlen arası oldu mu,Lina hanımın acıkmaması ilk defa işe yaradı,ben oradaki görevliye ,çocuğum sabahtan beri aç,siz buradasınız alsanız ya kanını" dedim.Barkodun nerede dedi.Bende aşağıdan gönderdiler barkod vermedi yukarıdan bütün işlemler dedi çöpe attı dedim.Eğer aşağıdaki salak iş güzarlık yapıp barkodu atmasa kan verebilecektik.Neyse çalışanların öğle tatilinden gelmesini bekledik.

Hemşire,oturun çocuğu kucağınıza alın,kolunu açın dedi.Yedi tüp kan alacaksınız,çocuk nasıl zapedilsin kucağımda sedyeye yatıralım dedim iyi sen bilirsin dedi.Nitekim sedyede bile babası,hemşire ve ben zor zapdettik Lina'yı.Diğer hemşirede kanın almaya çalıştı ama alamayınca iğneyi koluna taktı,eline taktı vs vs çoğu yeri delindi zavallımın.Sonrasında kan pıhtılaşma yapıyor diye damlatarak aldı,dakikalarca bastırdı, arada birde çocuğum ağladığında gözün çıkmasın kız sus bakayım demesin mi.Hey Allahım...

Neyse çıktık oradan,geldik eve,sonuçlar yarına,çıkacaktı bir tanesi pazartesi gününe kalacaktı ertesi gün sonuçları alıp doktora gittim.Kızımın iki tümör belirteci yüksek çıkmıştı,meraktan ölecektim resmen..Neyse girdim doktorun odasına ,ocuk doktoruna zaten kanın pıhtılaşmasından bir çok tahlilin yapılamadığını söyledim ,gerçi çıkanları da pek yorumlayamadı ya..

Önce ca 19-9 tahlilinin sonucuna çok anlamlı değil dedi, karsino embriyonik antijenin yüksek çıkmasına da şu yorumda bulundu.Bu sonuç çok anlamlı değil,hem zaten buradaki değerler yetişkin değerleri ben bunun çocuklarda olması gereken değerini bilmiyorum bir netten bakayım.....  ve üzerinden geçen yarım saat boyunca dışarıdaki hastaların serzenişlerine aldırmadan netten bulmaya,çalıştı en sonunda pes etti...Siz şimdi gidin Cuma günü gelin,benim labratuvar kitabım evde kalmış,bu devamlı istediğimiz bir tahlil olmadığı için çocuklardaki olması gereken sonucunu bilmiyorum dedi.

Baktık bu doktorla olacak gibi değil içimize düşen kurtlarımızı kucaklayıp döndük eve, e iki gün boyunca bekleyip bu doktora geri gidecek değilik tabi hemen Medical Park'ta başka bir doktor bulduk kendi doktorumuz yurt dışında olduğu için bekleyemedik.

Yeni doktora gittik sıkıntılarımızı anlattık, oda diğer doktor gibi bu tahliller tek başına anlamlı değil dedi ve başka testler istedi,nedendir,niçindir gibi sorular sormadı sadece dinledi ve sustu..


Şimdi ben şunu anlayamıyorum devletin çok sevgili doktoru neden herhangir bir tahlilin çocuklardaki referans aralığını bilmez.

Kendisine götürülen tahlil sonuçlarına bakıp sadece anlamlı değil demenin karşılığı nedir.

Bir anneye bazı şeyleri anlatmak insanlık namına açıklama yapmak çok mu zordur.

Devlete sırtını dayayıp aman nasıl olsa memuruz işimiz garanti diye bastığı evrakı atıp vatandaşı oradan oraya sürüklemekte neyin nesidir?

Bu ülkede hiç mi bir şey denetlenmez,kızıma yapılan idrar testinde ,idrarı bana şu kaba boşalt bakayım şurada diye herkesin içinde boşalttıran zihtiyetin hayattan beklentisi mi kalmamıştır acaba?

Yani ne bileyim denetleme olmazsa iyileşme olmaz gibi geliyor çünkü biz milletçe dürtülmeden düzelmeyiz...Hadi devlet elden gitmiş,özel sektörde bir alem....Kötü  bir şey olmadan adam olamıyoruz maalesef..

Rabbim iyiliklerle terbiye etsin inşallah....

NOT:Merak edenler olursa bu yaşadıklarımız geçen hafta geçti,özeldeki tahlilerimizin sonucu dün çıktı,ben baktım ciddi bir sıkıntı yok gibi ama hafta sonu doktora gideceğiz eğer bu seferde ANLAMLI DEĞİL derse vallahi benden iyi bir 3. sayfa haberi çıkar ona göre....Demedi demeyin...







   Çalışan annelerin yaşadığı sıkıntıları hep okudum.Kızım 21 aylık olmak üzere ve ben bir teklif aldım.Yalnız çalışmalımıyım,çalışmamalımıyım bilmiyorum.Kızıma anneannesi bakacak,anneciğim çok ilgilidir ama altından kalkabilecek mi bilmiyorum.Ben kızımı nasıl bırakacağım bilmiyorum.Daha küçükken yapmış olsaydım belki onun için daha kolay olurdu.Şimdi 2 yaş döneminde,memeyi keseceğiz,tuvalet eğitimi derken zor bir sürece giriyoruz.Bazen ben bile yetişemiyorum ona.Ayrıca annem ablasını kaybettiği için bu aralar leyla gibi kafası çok dalgın.

Aslında bunların hepsi bahane sanırım ben kendimi hazır hissetmiyorum ve bildiğim bir şey varsa  ben Lina 10 yaşına bile gelse hazır hissetmem kendimi...

Şimdi ben ne yapacağım bu işi yaşayanlar anneler,nasıl kendimi hazırlayacağım,onu nasıl bırakacağım....


Uzmanlara göre çocuklarımıza HAYIR'ın manasını öğretmemiz ve onları şımartmamak için her istediklerine evet demememiz gerekiyormuş.Bu düsturdan hareketle bende Lina'ya yapmaması gereken bir şey olduğu zaman hep HAYIR dedim.

Örnek verecek olursak:

_Anneciğim düşersin oraya çıkma HAYIR bebeğim.
_Mam.(Tamam demek istiyor.)

_HAYIR Lina bu büyük maması sen bundan yiyemezsin.
_Mam.

_Anneciğim HAYIR başka bir şey alamayız.
_Mam

Bir şeyi gereksiz tutturduğunda HAYIR Lina...

vs vs.. ile devam eden ve ona yapmaması gereken şeyleri ifade ettiğim içinde, kenarında köşesinde HAYIR geçen bir çok cümlemiz var bizim.Bu sebepten olsa gerek Lina HAYIR olayını pek bir benimsedi..Sözümü dinledi üzmedi beni..

Yalnııızzzzzzz bir farkla,şimdi ben ona değil o bana HAYIR diyor..Uzmanlara buradan kocaman bir nanik yapıyorum HAYIR meselesini kızımın gözüne sokmama sebep oldukları için....

Değişen rollerde konuşma diyaloglarımız şu şekilde;

_Lina çorba içelim mi anneciğim?
_ AYIIIYYYYY

_Lina gel anneciğim yatalım artık.
_AYIIIYYYYY

_Lina hadi  oyuncaklarını toplayalım annem.
_AYIIIYYYY

_Lina kitap okuyalım mı?
_AYIIIYYYY

_Lina su ister misin?
_AYIIIYYYY

_Lina dişlerimizi fırçalayalım mı anneciğim_
_AYIIIYYYY

vs vs.......Mütemadiyen AYIIIYYYY diyoruz .....

Hadi bakalım ayıklasın pirincin taşını sevgili uzmanlar... Çocuğa HAYIR'ı bu kadar öğretirsen olacağı bu...

Bir resimle yazımızı sonlandıralım efem SEVGİLER...


Bu resimde "Kızım merdivende boyama yapma.Boyama kalemlerinle boyama kitabını boya annem." dediğimde AYIIYYY  yanıtını aldığım anlardan bir kare....









MARI themes

Blogger tarafından desteklenmektedir.