Sevgili Tarçın Events daveti ile bu akşam Marko Paşa Müzikal'ine gideğiz. Usta tiyatrocu Nejat Uygur'un doğum günü anısına düzenlenen bu müzikal, " Gerek kostüm gerekse müzik kalitesi açısından görülmeye değer!" diyen işin duayenleri insanı meraklandırıyor.


Sanatla yoğurulmuş bir ailede olmak ve hem öğretmeniniz hem babanız adına böyle güzel işlere imza atmak gurur verici olmalı. 

Biz de bu gurura ortak olacağız. Oyun detaylarını buradan öğrenebilir biletix den biletlerini alabilirsiniz.



Çocukken çok girişken değildim, sanırım lise dönemlerinde olmuştu açılmam. Toplum içinde sürekli susan silik tiplerden sayılmazdım ama biri gönlümü kırdığı zaman kendi kendime küser içime atardım. 

Mahallede sevdiğim bir arkadaşım vardı ama o hep beni dışarı çağırır başkaları gelince de beni bırakıp onlarla oynardı. Diyememiştim ona "Neden böyle yapıyorsun, birini bulup birini atıyorsun?" diye. Ne zaman birlikte oynarken bir başkası gelir de beni dışlamaya başlarsa o başkası ile oynamak yerine eve gelir ağlardım. O sebepten midir bilinmez geçen gün Lina aynı şeyi yaşadığında içim buruldu, ruhum ezildi, kabıma sığamadım, sessizce ağladım. Onu hayal kırıklığı yaşarken görmek içimi dağladı. Eşime anlattığımda o da aşırı üzüldü. 

Çocukluğumun geçtiği yazlık muhitte şimdi kuzenimin yazlığı var. Biz de bir hafta kalmak için oraya gittik. Lina ile Bera uyur uyumaz her gündüz havuza kaçtık, eğlendik, yüzdük. Bize bu anlamda çok iyi gelen bir tatil oldu. Eşim de hafta sonları yanımızdaydı. 

Tatilin ilk günü Lina havuzda ilgi odağı oldu. Herkes onu sevdi, kızlar arkadaş olmak istedi, erkekler uzaktan gözlemledi. Hiçbir zaman 4-5 yaşında çocuğu havuzda yalnız bırakacak kadar rahat bir anne olamadığımdan ben de yakın takipteydim ama yaşıtları ile ilişki kurmasına hiç
müdahale etmedim. İlk akşam havuzbaşına indiğimizde saklambaç oynayan çocukları gördü. Sessizce gözlemledi "Ben de oynayayım mı sizinle?" demedi. Sonra okey oynayan amcaları seyretti. Ama aklı hep çocuklardaydı. 

Üçüncü gün öğlen havuzda yüzen bir çocuk yanaştı yanına ben de kenarda yüzüyordum. Lina "Arkadaş olalım mı?" dedi. Çocuk da " Olalım benim adım Poyraz seninki ne?" dedi. Lina kendini tanıttı ve Poyraz'ın su tabancası ile oynadılar. Lina genelde "Arkadaş olalım mı?" diye sormaya çok çekinen bir çocuk olduğun için Poyraz ile arkadaş olmayı çok istediğini fark ettim. O nerede yüzerse orada olmak istiyor sürekli onu takip ediyordu. 

O günün akşamı havuzun üstündeki terasa indik. Lina yine çocukları gözlemliyordu. Yalnız hepsi ile değil Poyraz ile oynamak istiyordu. " Anne sen burada bekle ben kendim aşağı ineceğim, sen sakın gelme!" dedi. "Tamam." dedim. Sessizce aşağı indi, oynayanların yanına yanaştı, onlarla yüksek duvarın oraya çıktı, onlarla merdiven trabzanından atladı ama kendini bir türlü fark ettiremedi. Yüreğim ağzında, yaptıklarını seyrederken sessizce durdum ve gözlemledim. 

Önce Poyraz ile Yiğit'in yanına gitti.


Bir süre yakından ışın kılıcı ile savaşmalarını seyretti. Sonra Yiğit'in uzaklaşmasını bekledi.


Yiğit uzaklaşınca Poyraz'a yaklaştı ve "Birlikte oynayalım mı?" dedi. Ben de o sırada terastan onlara bakıyordum. Poyraz bağırarak ve sinirli bir şekilde "HAYIR!" dedi. Lina bir süre öyle kaldı, bir şey demedi, elini kolunu koyacak yer bulamadı, nefesi hızlandı ve biraz uzaklaştı. Aşırı üzüldüğü 4 metre yukarıdan bile anlaşılıyordu. 



Kenara doğru yürüdü, merdivenlerden çıktı ve terasa doğru yöneldi. İncindiğini, fazlaca incindiğini biliyordum. Milletin içinde ağlamasını istemedim. Ağlayacağını hissetmiştim ama ağlamasa bile ağlaması yönünde telkinde bulunacaktım. 

Terasın girişinde onu karşıladım. Boncuk gözleri dolmuş, beyazları kıpkırmızı olmuştu. Merdivene oturdum ve kollarımı açıp "Gel buraya tatlım, sarılalım." dedim. Direkt ağlamaya başladı ve şunları söyledi: Hani arkadaş olmak güzel bir şeydi? Bak, ben arkadaş olmak istedim Poyraz bana bağırdı. Bundan sonra kimse ile arkadaş olmayacağım!  Poyraz bana "Arkadaş olalım mı?" derse ben de ona "Hayır!" diyeceğim!" 

Mizaç olarak, çocuğunu yapamadığı şeyler için azarlayan bir ebeveyn değiliz ya da hayal kırıklığı yaşadığında gözardı edebilen. Onu mümkün olduğu her konuda desteklemeye çalışıyoruz. Bu konuda çokça okuyorum, araştırıyorum, eşimle de paylaşıyorum. Ne kadar ben de onunla hayal kırıklığına uğrasam da sakinliğimi korudum. Ve onu anlamaya çalıştım.

"Şu an kendini hayal kırıklığına uğramış hissediyorsun değil mi? 
Hayal kırıklığı ne demek anne? 
Hani Poyraz sana "Hayır!" diye bağırdı ya o an ne hissettin? 
Mutsuz hissettim. 
İşte o an yaşadığın mutsuzluğun adı hayal kırıklığı, sen Poyraz ile oynamayı hayal etmiştin ama o senin hayallerini kırdı. 
Evet kırdı. Bir daha asla onunla oynamam. Asla! 
Ona çok kızmış olmalısın? 
Evet çok kızdım hem de çok. Bir de bana bağırdı. Bu yüzden daha da kızgınım. 
Bu yaşadığın şeyler çok normal Linacığım çünkü insan heves ettiği bir şey olmayınca ve karşısındaki insan ona kaba davranınca çok üzülür. Seni anlıyorum. Ama bu senin başkaları ile arkadaş olma isteğini kırmasın, demek ki Poyraz senin arkadaşlığını hak etmiyor." dedim.*
Ama anne şu an çok üzgünüm bunu sana anlatamam öyle üzgünüm ki." dedi.

O an daha fazla dayanamadım ve ben de ağlamaya başladım. Bir süre sonra kendimi toparladım ve "Bak sana ne anlatacağım." dedim. 

Küçükken benim de oyunlarına beni almayan bir arkadaşım vardı. Sürekli onunla oynamak isterdim ama o beni istemezdi. Ona kızıp oyun oynamaktan vazgeçmek yerine kendi kendime oynamaya başladım. Mahalledeki çiçeklerin yaprakları ile yemek yapıyor bebeğime yediriyordum. Bir süre sonra onunla oynayan arkadaşları benimle oynamaya başladılar. Zamanla o da yanımıza gelip "Ben de sizinle oynayabilir miyim? dedi. Ben de o sırada "Sen beni hep oyunlarına almazdın ama ben seni alacağım, yalnız kalmak çok kötü bir şey sende kimseye yapma öyle." dedim."Anne sen de o zaman kendini çok kötü hissetmişmiydin?" dedi. "Evet tatlım kötü hissetmiştim ama hayattaki her zor şeyde pes edersek mutlu olamayız." dedim.**

Yüzü bana dönük kucağımda oturuyordu sımsıkı göğsüme yaslandı ve hüngür hüngür ağladı. Ben de onunla ağladım. Saçlarını sevdim, başından öptüm sonra da diğer kişilerin yanında gittik. 

* Empati
**Aynalama

Tam da "ÇOCUKLARINIZIN NE YAPTIĞINA DEĞİL NE HİSSETTİĞİNE ÖNEM VERİN!" diyen bir psikoloğun kitabını okurken ne güzel bir öğreti oldu bize. 

Ben "Aman oynamazsa oynamasın! Dünyanın sonu mu? Buna mı ağlıyorsun? Sen de onunla oynama? Neden ezik gibi ağlıyorsun? O Poyraz'a sorarım ben!" gibi şeyler söyleseydim hem Lina kendini yalnız hissedecekti hem de çok üzülecekti. Benim desteğimi arkasında hissetmeyecek ve bir daha arkadaşlık kurmak için güç bulamayacaktı. Anlaşılmadığını düşünecekti. Dünyada bir tek bunu o yaşamış gibi hissedecekti. 

Çoğumuz hayat koşturmacası içinde çocuklarımıza karşı anlayışlı olamıyoruz. Her zaman çocuğu karşımıza alıp tane tane anlatamıyoruz. Hepimiz etten kemikten yapıldık ve zaman zaman yersiz çıkışlarımız olabiliyor. Elimizden geldiği kadarını yapabilirsek, empati ile yaklaşıp çocuğa duygularını bir ayna gibi yansıtabilirsek kriz anları azalıyor ve çocuk çok daha sorunsuz büyüyor. 

Kitap:  Anne Baba Çocuk arasında Dr Haim G. Ginnot

Sevgiler 
 

MARI themes

Blogger tarafından desteklenmektedir.