Yaşama sevincim,bir tanecik bebeğimin doğum günü bu yıl bir çok şey yaşadık seninle ve bir çok şey atlattık ama en önemlisi birlikte yaş aldık.Sana baktığımız her an içimizde yaşattığın o sıcak duygu -adı her neyse- hiç eksilmedi bebeğim hatta gün geçtikçe artıyor.

Bu yeni yaşında senin için istediğim tek şey sağlık ve huzur...Hep mutlu ol bebeğim çok muylu ol.Annen ve baban seni çok seviyor.İyi ki bizimsin ve iyi ki seni büyütmeyi bize nasip etti mevlam.

Bu yıl doğum gününü okulda kutlamak istedin konseptimiz de gül ve maviydi.

Gelelim detaylara.


        Kendi yaptığım içi çilekli ve fındıklı pastamız ve yanında kavanoz pastalarımız









Çatallarımız ve bardaklarımız.Stickerlarımız ve bardak süslemlerimizin yapılışı 




Doğum günü olmasına rağmen mutsuz hanım karşınızda.



Anneannemiz ile surat asık bayan



Sınıfı arkadaşları..




Ne kadar Lina kendisi ilgi odağı olduğu için mutsuz olsa da akşam "Anne pastam için teşekkür ederim!" dedi bana,sanırım doğum günleri çocuklar belirli bir yaşa gelene kadar kendimiz için yaptığımız ritüeller o yüzden çocuğumuzla geçireceğimiz ve tamamen ona odaklandığımız çılgınlar gibi oynadığımız anlar esas hediyelerimiz onlar için...

Not: Doğum günümüzü 13.12.2013 tarihinden okulda kutladık

Hani derler ya "Mutlu aile,mutlu çocuk!" diye,birde bunun "Bilinçli okul,mutlu çocuk!" olanı var.

Lina Eylül ayında okula başladı.Okula başladığı ilk hafta gayet güzel geçti ama ikinci hafta okula gitmek istememe ve ağlama krizleri başladı, akabinde bu duruma evde şiddetli derece huysuzluk ve sürekli hasta olma hali eklenince ben freni patlamış kamyon gibi yokuş aşağı sürüklenmeye başladım.E tabi bu sürüklenişin bir sonu olacaktı ama esas merak ettiğim şey,sürüklenişin sonunda yavaşlayarak duracak mıydım yoksa duvara mı toslayacaktım.

Gardım düşmüştü.Bu konuda mücadele edemez halde hissediyordum kendimi.Sonrasında aklıma sizlere sormak geldi.Çoğu kişi sabret geçecek dedi.Sonra akıllandım ve öğrendim.

Mükemmel okul yok ve ilk zamanlar mükemmel adapte olan çocuk yoktu.

Çocuğunuz okula başlarken ona alışma sürecinde anlayışlı olacak ve aile ile iş birliği içinde davranacak bir kurum seçin.Varsın masaları çok yeni olmasın,varsın tülleri eski olsun ama yaklaşımı iyi olsun.

Çoğu çocuk okula başlarken ağlar,gitmek istemez ve adapte olamaz.Bu çok normaldir anaokulu/kreş onun evden ciddi manada ilk kopuşu ve başkaları ile yalnız başına kalabileceği ilk ortamdır.Biz yetişkinler bile daha önce hiç tanımadığımız bir ortamda olmaktan imtina ederiz ve kendimizi yabancı hissederiz.Bunu küçücük çocuğumuzun yaşadığını düşünürsek onun itirazlarına anlayışlı olmaktan başka çaremiz yok.

Çocuğunuz okula başladı ve gitmek istemiyor? Size sürekli yapışıyor ve siz kendinizi "Lanet olsun ben bunu çocuğuma neden yapıyorum? Çalışmak zorunda olmak ya da ona bakacak biri olmaması ne berbat bir his! Eğer onu okula bırakırsam benim ondan kurtulmak istediğimi düşünür mü? Ya benden nefret ederse? Ya kendini atılmış,ötelenmiş,yalnız bırakılmış hissederse? Ya ona kötü davranırlarsa,bu davranışlar psikolojisinden dönülmez bir travmaya sebep olursa? vb.................

Bu noktada kendinize şunu sorun: Kuruma genel hatları ile güveniyor musunuz? Eğer cevabınız evet ise çocuğunuzun oryantasyon sürecinden sonra adaptasyon sorunu yaşamayacağına ,o kurumda eğlenebileceği ve hoşuna gidebileceği şeyler yapabileceğine inanıyorsanız okula devam edin!

"E peki iyi de çocuk kendini bu kadar kötü hissederken kaldı ki bende kendimi kötü hissederken bunu nasıl yapacağız?" diyorsanız.İşte kendi hayatımızdan yaşadıklarımızı yazarak,size bizim çözümümüzü anlatayım.

Öncelikle kuruma güveniyordum.Gelen bir çok veli okul müdürüne sarılıyor çocukları güvenle teslim ediyordu.Küçük bir aile ortamı vardı.Lina'yı sınıfa güç bela teslim ettikten sonra müdiremiz Gülhan hanımın odasında dakikalarca kameradan Lina'yı seyrettim -o dönemde bekleme salonundaki çocuklarımızı seyretmemiz için konulan televizyon bakımdaydı.-Bu süreçte Gülhan hanımla konuşma fırsatımız oluyordu.

Gülhan Hanım, "Çocukların hepsinin alışma sürecinde farklılık gösterdiğini,Lina'nın şu anki tepkilerinin gayet normal olduğunu,ona alışması için zaman tanımamız gerektiğini,diğer çocukların düzeni bozulmasın diye Lina'yı bu katta beklemem gerektiğini,sınıfa çıkarsam bunun sınıfın tüm düzenini bozacağını anlattı.Bazen eğer çocuk bunu kotarabilecekse bırakıp gitmenin bazende nazı veliye geçiryor diye bir başkasının bırakmakta yardımcı olabileceğini anlattı.Bazen yaşı küçükler için oryantasyon süreci gerekebilir dedi. Ve ekledi :Bunların yanında Lina'ya özgür zaman bırakalım okulda istediği kadar vakit geçirsin,öğretmeni ara ara sorar ya da biz sorarız "Lina sınıfa çıkmak istiyor musun?" diye,eğer kendi isterse çıkar,istemezse okulda beklesin alışsın ortalığa baksın ve vakit geçirsin." dedi.

Senelik iznimi yarım gün yarım gün kullanıp 2 hafta boyunca Lina'yı okula ben bırakacaktım ve bu şekilde alıştıracaktık,yalnız benim gelemediğim 1-2 gün Lina'nın annemden daha kolay koptuğu ve sınıfa daha rahat çıktığını gözlemledik.O noktada Lina'ya iş yerinden aldığım iznin bittiğini artık onu anneannesinin bırakacağını söyledim.

İlk zamanlar Lina okulun girişinde bekleme salonunda bekliyor,zamanla açılıyor ve ortalıkta dolaşıyordu.Sonrasında etrafı merak etmeye başlayınca biraz etrafı geziyor canı sıkılınca öğretmeni aşağıya iniyor  "Lina bizimle sınıfta oyun oynamak ister misin diyor."  ya da başka bir şeyler söyleyip onun kucağına alıyor ve sınıfa çıkıyorlardı.

Zamanla Lina'nın okul içinde alışmak için geçirdiği zamanlar azaldı ve okula geldikleri zaman Lina biraz dolaşıyordu ve öğretmenine haber veriliyordu okula girdikten 5-10 dk sonra öğretmeni Lina'yı almaya geliyor ve Lina "Anneanne beni bırakıp gitme!" diyerek yukarı sınıfına çıkıyordu.Lina canı her görmek istediğinde ya da merak ettiğinde inip bekleme salonunda anneannesini görebiliyordu.

Sonrasında "Anneannesi "Dedesi gelince aç kalmasın." diye yemek yapmaya,ona kalemtraş almaya vb. gibi sebeplerden dışarı çıkmaya başladı okul başlayalı 3 hafta olmuştu araya 1 hafta hastalık 10 günlük bayram tatili girmişti ama yine de bu taktikle toplamda 3 hafta devam ettik.

Okula başlamasından toplamda 73 gün geçti ve bunun tatilleri ve hastalıkları çıkardığımızda kalan 45 günü Lina okuldaydı.Şimdi ki süreçte okuluna gidiyor,öğretmeni alıp sınıfa çıkıyor.Tabi bu noktada en büyük belirtecim Lina'nın okula gitmek için yola çıkarken çok ağlamaması,okula girince "Çıkarın beni buradan!" dememesi yani okulda olmak istemesi ama bizden de kopmak istememesi oldu.Ayrıca 3 yaş için erken diyen dostlarıma kulak tıkadım çünkü;Lina evde sıkılıyor annem ona yetişemiyordu ve kaygılı bir anneanne olduğu için kaygıları Lina'ya geçiyordu.Okula başlama kararının pedagogumuzun yönlendirmesi ile vermiştik.Ayrıca 3 erken olsa bile 4 yaşında da bu sorunu yaşayabilir,adapte olurken sıkıntı çekebilirdik.İlkokulda bile bunları yaşayanlar olduğu düşünülürse sabretmek en güzeliydi.Lina okulu sevdiğinin sinyallerini veriyor ama dediğim gibi bizlerden ayrılmak istemiyordu.

MAAŞALLAH bu konuda uzun süre sıkıntı çekmedik.Araya hafta sonu girince ya da sabahları 'gitmeyeceğim' arızaları arada bizde de çıkıyor ama genel hattıyla okula alıştı Lina.



Genel olarak özetleyecek olursak:


  • Çocuğunuzu en iyi siz tanırsınız adaptasyon sürecinde nasıl bir yol izlemeniz gerektiğine siz karar verin
  • Eğer bu konuda kararsızsanız bir bilene danışın.
  • Onun orada mutlu olacağına inanıyorsanız okuldan almadan,alıştırmaya çalışın.Sonuçta hayatının bir evresinde okula başlayacak
  • Sizin düşüncelerinize ve yaklaşımınıza önem veren bir kurum bulun.
  • İstediklerinizi ve çocuğunuzun alışma sürecinde izleyeceğiniz yolu detayları ile kurum yöneticisine ve öğretmenlerine anlatın.
  • Kurum bizim politikamız bu başka yöntem uygulayamayız diyorsa koşarak uzaklaşın.
  • Öğrenilmiş çaresizlik ile oryantasyon süreci arasında ince bir çizgi var buna dikkat edin.
  • Okuldan almaya geldiğinizdeki tavrı size belirteç olsun
  • Onun her türlü duygusunu anladığını gösterin asla azarlamayın ve ağlarken okula bırakıp gitmeyin
  • Bazı çocuklar okul konusunda çok zordur alışmaz,içe kapanır ve durumu giderek kötüleşir bu durumda aileye bağlı mı-bağımlı mı araştırmak için uzmana başvurun.

Bu süreci kolaylaştırmak bizimde elimizde bunu sakın unutmayın.Onlar zaten küçük yürekleri ile yeni bir ortamdan korktukları için mücadele ediyorlar.Onları anladığımızı hissettirmek ve yanlarında olduğumuzu anlatmak en önemli kazanım.
Ve daha da önemlisi bu sürecin meyvesini toplamak çok güzel.

Biz de bu süreçte sabır gösteren ve güven veren okulumuz Pembe Ufuklar 'a müdiremiz Gülhan hanıma yardımcısı sevgili Ceren'e ve sınıf öğretmenimiz Filiz hanıma kocaman teşekkürler..


İlk zamanlar sınıfa çıkmaz,çıksa bile öğretmenine yapışık şekilde gezerdi.O dönemlerde diğer çocuklar uyurken yardımcı öğretmen uyku odasında bekler Filiz öğretmen Lina ile birebir ilgilenirdi.



Sonrasında gördüm ki her an herkes mutlu Lina mutsuz suratı asık ağlamaklı ..Sordum ona "Okula gitmek istemiyor musun?" "Evet!" dedi "Neden?" dedim "Sen de gel!" dedi.Ama zaman,sabır ve anlayış ile bakın neler oldu.



Maaşallah arada tek tük sorunlar oluyor ama alışıyorlar ..

Yeni yıl için muhteşem bir tatlı şeçeneği!

Cookshop'un meşhur magnolia'sını herkes bilir, benim de çok severek yediğim bir tatlı.Aslında "Bunda ne var puding üzerine bisküvi." diyebilirsiniz ama tam olarak öyle değil , farklı; daha akışkan ,daha hafif, bir o kadar lezzetli ve tadı damakta kalan bir lezzet.

Bende bir huy vardır sevdiğim lezzetleri evde denemeyi aynısını yapamasam da benzetmeyi ,o yemekle uğraşmayı,güzel bir şekilde sunmayı çok severim.Bu sebepten nette magnolia tarifi aramaya başladım hepsinde farklı tarifler vardı.Bazı tariflerde çiğ krema,bazı tariflerde labne,bazı tariflerde toz şanti,bazısında ise toz pasta kreması yazıyordu..

Ben başka bir şey uydurdum ama sonuç gayet başarılı oldu..


Magnolia için malzemeler:


1 litre süt
2 adet yumurta sarısı
1 çay bardağı toz şeker
3 tepeleme yemek kaşığı buğday nişastası
1 paket vanilya
1 paket Dr. Oetker vanilyalı pasta kreması (toz)
1 paket bebe bisküvisi sade (Eti cicibebe)
2-3 adet muz

Not :İsteğe göre burçak bisküvi ile yapabilir.Muz yerine çilek veya sevdiğiniz herhangi bir meyveyi koyabilirsiniz.


Yapılışı:



Süt,yumurta sarısı,toz şeker,nişasta ve vanilyayı tencereye alın,ocağı yakmadan bu karışımı homojen bir hale getirin,sonrasında ocağı açın ve puding kıvamına gelene kadar pişirin.

Yapacağınız puding biraz sıvı olabilir,endişe etmeyin,olması gereken bu.Daha sonra pudingi oda ısısında soğumaya bırakın.Pudinginiz soğuyunca içine pasta kremasını -toz halinde- ekleyin ve mikserle çırpın bu işlem için toz krema puding ile bütünleşince blenderdan yardım alın ki ,puding tamamen akışkan ama bir o kadar kendini toplayan bir kıvam alsın.

Sonra pudinginize arzuya göre çilek veya muz parçaları ekleyin yaptığınız bu karşımı servis ederken üzerine blenderdan geçirdiğiniz bisküvilerinizi koyun..




Püf noktalar:



  • Nişasta topaklanma yapmaz ama siz yinede tüm puding malzemelerini ateşe koymadan önce karıştırın.
  • Eğer magnolianızı muzlu yapacaksanız ve çok şekerli sevmiyorsanız toz şeker miktarını azaltın.
  • Pudinge katacağınız toz kremayı sütle çırpmayacaksınız direk toz olarak puding karışımına katacaksınız.
  • Toz kremayı puding ile karıştırıp mikserle çırpınca pütürlü bir görünümü oluyor blenderdan geçirmeniz  pürüzsüz bir puding elde etmenizi sağlar.
  • Servis yapmadan çok önce bisküvileri koymayın ki pudingin ıslaklığı ile bisküviler yumuşamasın.
  • Pudinginiz soğuk servis edilirse daha lezzetli olur

Afiyet olsun.









Zaman zaman hepimizin serzenişleri oluyor,hepimizin ayrı dertleri var.Kimiz çocuğumuzdan,eşimizden kimimiz ailemizden,arkadaşlarımızdan dertliyiz.Eşimizin eskisi gibi bize vakit ayırmadığından ya da çocuğumuzun çok hırçın ve söz dinlemez olduğundan yakınırız.Son zamanlarda hangi yakın dostumuzu aradığımızı hatırlamamıza rağmen sanalda dakikalarca vakit geçirir belki bu durumdan dolayı esas hayatımızdan vazgeçeriz

 Bunları farkında olmak ve harekete geçmek tabi ki önemli bunun yanında hayatının belirli bir kısmı elinden kaymış ,eşi ile arasında olan sıkıntının farkında bile olmadan sanal dünyada kendine mutluluk arayan ya da çocuğu ile birlikte oynamak yerine eline İpad'i tutuşturup onun oyuncakla oynamayıp İpad kullanmayı iyi bilmesini zeka belirteci sanan ve çocuğunu çizgi filmle susturan bir grup insanda var.

2012 yılında Amerika'nın Utah Valley Üniversitesinde yapılan araştırmaya göre Facebook kullanma oranınızla mutsuz olma oranınız aynı doğrultuda,sebebine gelince:Kişiler kendilerinden daha iyi imkanlara sahip olan ve çok daha fazla mutlu kişileri gördükçe kendilerini daha fazla çıkmazda ve neden mutlu olmadıklarını sorgular halde buluyorlar.

Sanal dünyanın bunun yanında hepimize bir çok olumlu etkileri de mevcut.Sanal dünyada; tanışıp iş kuran,yuva kuran,birlikte yol arkadaşı olan bazı kişileri tanıdıkça daha fazla ortama girip daha da fazla insan tanıyan, bilmediği bir çok şeyi bilenine sorma fırsatı yakalayan,yeri geldiğinde yalnız olmadığını hisseden ya da yeri geldiğinde tartışan,kitleselleşen hatta yeri geldiğinde ihtiyacı olana yardım eden ,hastasına ilik bulan,toplanıp dizi seyreden vb bunlar gibi saymakla bitmeyecek konuda kazanım elde etmiş kişiler var.

Peki siz,siz hangisisiniz? Ya da sanal alem ne kadar içinizde ?

Ne zaman uyurken eşinize sımsıkı sarıldınız.Ne zaman yatarken son yaptığınız şey cep telefonunuza bildirim gelip gelmediğini kontrol etmemek oldu?

Sevdiklerinizle bir yere gittiğinizde ne zaman tam anlamıyla yaptığınız şeye konsantre oldunuz?

Yaptığınız arkadaş sohbetlerinde ne zaman elinize hiç telefon almadan biriyle yazışmadan,bir şey paylaşmadan vakit geçirdiğiniz oldu?

Eşinizle ya da sevdiğinizle ne zaman aklınızda paylaşayım duygusu geçmeden vakit geçirdiniz?

Çocuğunuz ne zaman yaşadığı anın tadını çıkararak eline herhangi bir sosyal medya aracı almadan keyifli vakit geçirdi?

Ne zaman kadın kadına sadece muhabbet ederek oturdunuz ve elinize telefon almadınız?

Arkadaşlarınızla toplu halde dışarı çıktığınızda elinize hiç sosyal medya aracı almadığınız,paylaşım yapmadığınız sadece anı yaşadığınız bir an oldu mu?

Gittiğiniz tiyatro,konser,sinema gibi yerlerde check-in yapmada, paylaşım yapmadan sadece sahneye konsantre olmayalı ne kadar oldu?

Hayatımıza değer katan insanların en özel günlerinde gözlerinin içine bakıp mutluluklarını paylaşmaktansa kayıt altına alıp fotoğraf çekme uğruna ne kadar çok önemli anı  heba ettiniz?

Ve eşinizle paylaşacağınız en özel anlarınızda bile o size sarılıp sizi özlediğini ifade ederken siz ne zaman elinizden telefonu bıraktınız?



Eğer bunlardan bir ya da bir kaçına "Evet!" diyorsanız kendinizi görmek için "Yok ya ben o kadar da değilim." diyorsanız "Emin misiniz?" sorusunun cevabı için gerçekten bunu yapmıyorsanız yapanların dışarıdan nasıl gözüktüğüne bir kez daha şahit olmak için bu videoyu seyredin!




Evet belki bu devirde sosyal medya araçlarını kullanmak bir gereklilik gibi gözüküyor hele ki kurum,oluşum,tanınmış kişi,bloggersanız hatta sade vatandaşsanız bile bu zorunlu hale gelebiliyor ama bu hayatımızda bizim için çok değerli olan zamanın akıp gitmesine seyirci kalırken kaybettiklerimizi yerine getirebilir mi?

Televizyon çıktığında derdik ya "Muhabbet öldü!" elektrikler kesilince bunu daha iyi anlıyoruz diye.Şimdi tam tersi cep telefonlarımız evde kalınca bunalıma giriyoruz.Bize kalan zamanın farkında bile değiliz.Kaçımız çocuğumuzdan zaman çalmıyoruz ya da o uyurken bunları yapıyorsak eşlerimizden zaman çalıyor olmuyor muyuz?Sanal alemde geçirdiğimiz vaktin yüzde kaçını kendimiz için ayırıyoruz?

Pek tabi ki bu bir gereklilik,yaşamımızda her konuda olduğu gibi bu konuda da sınırları bilip ona göre davranmak gerekir.Sonra kimse öfke dolu bir toplum olduk,boşanmalar arttı,çocuğum benimle konuşmuyor,birbirimizi anlamıyoruz,sürekli bir yarış halindeyiz,kimse kimseyi çekemiyor,herkes anlayışsız demesin.

Sanal dünya dozunda olduğu sürece insanı rahatlatan ve çok farklı dostluklar elde edilebilecek bir yer ama ne olur bu videodaki gibi bir hal almayalım!



Not:Videoyu paylaşan sevgili ağabeyime bazı şeyleri bilmeme rağmen daha çok farkında olmamı sağladığı için teşekkür ediyorum.





Sevgili Serap'ı Aylin vasıtası ile tanımıştım üzerinde pudra pembesi bir etek ve pudra pembesi bir hırka vardı.İçimden ay ne tatlı bir kadın masaldan fırlamış gibi diye geçirmiştim.Sonra sıcacık konuşması ,insanda sanki yıllar öncesinden tanıyormuş hissi veren sahici samimiyeti ve güler yüzü ile sürekli görüşmek istediğim bir kişi haline geldi.


Zamanla birbirimizin sıkı takipçisi olduk.Hatta bir kaç buluşmada görüşecektik ama kısmet bunaymış..


26.Ekim 'de buluştuk Lina evden çıkarken bayağı problem çıkardı,ilk defa metrobüs yolculuğu ile böyle uzak bir yere gittik ama değdi..Serap her zamanki sıcak gülümsemesi ile beni kapıda karşıladı.Sonrasında bizim kızların yanına geçtim..


La Vie En Rose çok şeker bir mekan zaten resimlerden de göreceğiniz sevimli dekoru insanı hemen içine alıyor..Romantizm yaşamak isteyen çiftler için harika bir mekan hatta sitesine girince bile insanın içi açılıyor.Sağvolsunlar bizlere bir çok ikram hazırlamışlar hepsi birbirinden lezizdi.Bu mekanda bulunmamıza vesile olan Mekanist'e de sonsuz teşekkürler 




Normalde insanlar bu tarz etkinliklere aman gideyim, yiyip içeyim,varsa hediyelerimi alayım ,sonrada iki satır yazı yazarım olur gözüyle bakıyor ama bendeki mantığı asla bu değil.Öncelikle etkinliği Serap'ın düzenlemesi başlıca gitme sebebim bunun yanında "anne blogger" çevresinin dışında aynı zamanda anne olan ve başka şekilde blog yazan arkadaşlarımız ile de tanışmak.

Bu amaçla gelmiş olmamdan da sebep diğer masadaki blogger ile de tanıştım.Hepsi alanlarında kendilerini yetiştirmiş bloggerlar söylemeden edemeyeceğim bu make up,lifestyle ve moda bloggerlarının her daim bakımlı olmalarına çok imreniyorum :)


Etkinlik çocuklara düzenlenmiş bir etkinlik değildi ama ortamın sakinliği çocuklarımızın da rahatça oynamasına vesile oldu..




Bu da Sosyal Anneler olarak (bir eksikle) bizim resmimiz 




Gün sonunda etkinlik bitmesine rağmen masalarımızdan kalkamadık hatta koyu muhabbetlere kahve falları eşlik etti..



Kendi adıma söyleyeyim çok keyifli bir gün geçirdim yeni tanıdığım arkadaşlara ve sevgili Serap'a tekrar teşekkürler.

Etkinlik sonunda Serap'ın bizler için hazırladığı güzel hediyelerimizi alıp damağımızda o günkü hoş sohbetin tadı evlerimizin yolunu tuttuk.



Hediyeleri desteği için Lila KutuMarrakesh,  AvonNiveaFonex KozmetikArweyTanaçan Kozmetik'e teşekkür ederim. 


MARI themes

Blogger tarafından desteklenmektedir.