korku etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

    Bal Yanağın Hikayesi'ni takip eden neredeyse tüm herkes bilir  bu araç fobisi olayını.Hatta bunun yanında gelişen yüksek sesli şeylere,ani gürültülere ya da olur olmadık bir çok şeye karşı yaşadığımız;zaman zaman içinden çıkılmaz bir hal alan,hayatı zindan eden o fena günleri.

   Anlatamadım bazılarına; "Ne olacak arabaya binmiyorsa hayatın sonu mu!" , "Benim çocuğum olsa hiç nazıyla oynamam eşek gibi biner,ağlarsa da ağlar!" ,"Aman sizde amma büyüttünüz,her çocuk bir şeylerden korkar." "Üstüne titreye titreye siz bu hale getirdiniz." vs vs...anlamadılar.

  Kimsenin içindeki yangını başkası anlamaz zaten, anlayamaz;aynısını yaşaması lazım.Bunun yanında insan empati bekliyor biraz,hadi onu yapamayacak kadar kısır bir insansın,o zaman edep bekliyor.Yok,o da yok bazılarında...

 Öyle böyle derken,bizim için değerli olan evladımızın sadece o anı değil,tüm yaşantısı olduğundan ona psikolojik destekte sağlamıştık ama en sonunda çok zor günlerimiz oldu ve her şeye ama her şeye ara verdik.

O ara da ne mi yaptık.Sadece ve sadece sabrettik ve sevdik;hem de çok daha fazla sevdik ve konudan asla ve asla bahsetmedik.

Sonra 14.Eylül.2013 sabah saat 10'a doğru ekmek almaya gitmek için üzerini giydirirken Lina "Anne neden bana bunları giydiroşuunnn?" diye sordu.Her zaman giydiklerinden nispeten daha kalın bir eşofman giydirdiğim için şaşırdı tabi.Bende "Bebeğim bak artık kış geldi,dün gece çok yağmur yağdı havalar artık serin biraz daha kalın giymek zorunda kalabiliriz." dedim.Lina birden afalladı "Yaaaa,çot soğut bu olcak anne artık hava? diye sordu..Bende başladım abartmaya.Sonrasında aramızda şöyle bir dialog geçti:


__Yaaa, artık kış geldi havalar soğudu,istesek de her yere gidemeyeceğiz biliyor musun.
_Siyah arabamla anne,siyah arabamla gideyizz.
__Ama anneciğim yağmur yağdığında,kar yağdığında arabanın içine dolar.Islanırsın.Gidemeyiz ki.
_Yaa ama anneee gideyiz bence..
__Bence de sen artık arabaya binmelisin yoksa hep evde kalmak zorunda kalacağız hiç arabaya binemeyeceğiz.
      *O sırada yüz ifadesi değişti ve fazlasıyla şaşırdı.Düşünmeye başladı.
__Lina,eğer istersen bu gece babanın arabası ile dedenin kurabiyesinden almaya gidelim,ne dersin?Zaten senin yavaş yavaş arabalara alışman lazım.
_Yaa anne hayıyyy! *İstemiyor ama ağlamıyor ve yumruklarını sıkmıyor anksiyete belirtisi yok.
__Ama anneciğim,bak bence sen bunu bir düşün,bütün kış evde durmak istemezsin.
    *O sırada biraz daha şaşkınlaştı ve kendi içinde muhakeme yapar gibi yüzü şekilden şekile girdi.Birden bir şey beni dürttü ve konuya girdim.
__Lina hadi gel seninle minibüse binelim,dedenin portakallı kurabiyesinden alalım.
_Yaaa anne,ya minibüs hızlı giderse?!
__Yok anneciğim ben söylerim minbüsçü amca yavaş gider,ne dersin gidelim mi.
_Amaaa kucağında anne..

     ama kucağında,ama kucağında,ama kucağında..........

   Bu cümle defalarca beynimde yankılandı,ellerim titredi,gözlerim doldu,kalbim deli gibi atmaya başladı.Duymak için aylardır beklediğim cümle -şu an yazarken bile gözümden yaşlar geliyor- sonunda yavrumun ağzından çıkmıştı.İnanamadım ve sanki büyü bir anda bozulacakmış gibi bir korku kapladı içimi, üzerimde ne varsa öylece,hemen çıktık evden;sadece incecik bir mont aldım yanıma,ev haliyle attım kendimi sokağa.

Durağa doğru yürürken içimden  "Allah'ım ne olur vazgeçmesin,ne olur korkmasın yarabbim,sana şükürler olsun bu da bir şeydir!" diye milyon kez geçirdim.Gergin,mutlu,heyecanlı, acayip bir hal içindeydim o anki stresle çocuğun elini nasıl sıktıysam "Anne elim acıyor dedi" de öyle kendime geldim.

  Sonunda durağa geldik.Minibüsçü amca ile konuştuk,sakın hızlı gitme dedik.Bu sırada ben şoföre ayrıca tembih ettim.

   Lina'yı kucağıma aldım ve cam kenarına oturduk.Yine içimden defalarca "Allah'ım ne olur ağlamasın,inmek istemesin vs." diye geçiriyordum.Sakinleşmesine yardımcı olmak için cepten bir oyun açtım ama elimi,yüzümü sımsıkı tutuyor,ne kadar başka şeylerle ilgilense de sürekli etrafı kolaçan ediyordu.

    Derken minibüs hareket etmeye başladı ve ben kesin yanımdaki kadın duyuyordur dediğim kalp atışlarımı sırtımda dahi hissetmeye ve daha fazla kendimi tutamayarak ağlamaya başladım.Aslında böğüre böğüre ağlamak geliyordu içimden ama çocuğumu tedirgin etmek istemiyordum.Yol boyunca temkinli bir şekilde etrafa baktı,elimi sımsıkı tuttu ve sakinliğini korudu."Anneciğim bak arabalardan korkulacak bir şey yokmuş değil mi?" diye sorduğumda "Evet anne ben arabalardan boşuna korkmuşum." dedi.

   Size o anki heyecanımı şöyle tarif edeyim:Ben ne yüzüme kansersiniz dediklerind, ne hamile kaldığımda ,ne doğum yaptığımda ,ne Lina yoğun bakımdayken -ki çıkacağına adım gibi emindim,o sıra bir loğusa gücü gelmişti herhalde bana- ne de Lina ameliyata girerken böyle bir heyecan yaşadım;bu duygulara yakın yaşadığım tek an teyzeciğimin öldüğünü yoğun bakımın kapısında yüzüme söyledikleri andı ki,bu ondan bile daha çok heyecanlanmama sebep olmuştu.Benim içim o an çocuğum sadece arabaya binmiyordu onu huzursuz eden bu illetti alt ediyordu.




   Bakırköy meydana kadar minibüsle gittik.İndiğimiz yerde söz verdiğim gibi ne isterse alacaktım ama o sadece ve sadece toka istedi.Zaten apar topar çıktığımız için yanımda çanta cüzdan vs yoktu ve sadece 40 liram vardı. Tokacıya gittik,istediği tüm tokaları aldık.Tokacı ablası sürekli oradan aldığımız için Lina'yı tanıyor diye  2 saniye ilgilenir misiniz dedim ve dükkanın kenarına doğru geçip bağıra bağıra ağladım.Lina duymadı tabi.Kadıncağız dükkandan çıkarken  "Ölüm haberi mi aldınız? dedi,yok dedim sevinçten.


   Biraz dolaştık kurabiye aldık.Bu sefer dönüş için ya arabaya binmezse eve kadar kucağımda nasıl taşıyacağım sorusu belirdi ama neyse ki korktuğum olmadı.Sonra geri dönüş için biraz numara yaptım

Lina,benim çok tuvaletim geldi ne yapacağız?
Aman anneeee!! Tut tut ,sakın kaçırma,dur bulalım bir tuvalet sana.
Ay anneciğim hadi gel şu taksiye binelim de hemen eve gidelim
Hadi anne koş,binelim..

    Allah' ım ya,o an haykırmak istedim,sevinçten çığlıklar atmak istedim.Yine milyon kez şükrettim rabbime.Ve hemen ailedekilere haber verdim.

    Takside ilk sefer yine sımsıkı elimi tutsa sa sonradan dışarıdaki şeyleri göstermeye başladı,eli gevşedi ve bir süre sonra kucağımdan inmese de elimi bıraktı.Sonra eve geldik içim içimi yedi acaba babasının arabasına binecek miydi.Denemeden bilemezdik,vur değince öldürmeye bayılırım da ben :)

  Akşam oldu babası geldi kapıdan girer girmez sarılıp ağlaştık.Kendimizi bu zamana kadar ne kadar sıktığımızı,bu olayın bizi ne kadar mahvettiğini işte o an anladım.Sinirlerimiz boşalmıştı resmen.Burada söz konusu her yere yürüyerek gitmek,aylardır semt dışında gezememek değil.Burada ki esas konu şu:Çocuğunuz bir şeyden ölesiye ama kelimin tam anlamı ile ölesiye korkuyor ve sizin elinizden hiçbir şey gelmiyor.Biraz abartıyorum gibi gelebilir ama bunu yaşamayan bilemez.

  Neyse önce babasının arabasına binmek istemedi ağlar gibi oldu ama onu nutella karşılığında ikna ettim.Ve bizim araca uzun bir aradan sonra binme hikayemiz böyle gerçekleşti.

Bu konudan öğrendiğim şeylere gelirsek eğer,korku hayatınızın bir parçası ise:


  • Çok sabırlı olmak zorundasınız.Gün içinde yürüdüğüm kilometreleri ve onu mutlu etmek için her yere götürdüğümü de var sayarsak çok zordu ama sabrettim
  • Onu anlamaya çalışın ve korkularını küçümsemeyin
  • Mutlaka uzman desteği alın
  • Bu durumun hayatınızı devam ettirmenize engel olmasına izin vermeyin
  • Eğer içinizden öyle geliyorsa dibe vurun ama planınız asla sürekli orada kalmak olmasın.
  • Geçeceğine inanın
  • Aile desteği alın Ben bu süreçte gerçek ailem,gerçek dostum ve esas düşmanlarımı çok iyi gördüm.
  • Ve esas önemli nokta şu:Hayatınızın odağı haline getirdiğiniz o şey asla düzelmiyor ne zaman ikinci plana atılıyor işte o zaman her şey rayına giriyor.
Tabi ki şu an bazı korkularımız devam ediyor ama buna şükür,ne olur sizde maaşallah diyin olur mu ödüm kopuyor eskiye döneceğiz diye...Rabbim hepimizin çocuklarına ruh ve beden sağlığı versin....











Bu minibüsü ömrüm 
boyunca unutmam artık.



















Ve tabi ki çocuk ürkmesin diye tin tin giden, Lina arabaya bindi diye sevindiği yüzünden okunan minibüs şoförümüzü de.Hatta resmini çekemesem de 34 TAY 60 plakalı taksiyi de .















Bir önceki yazımda bahsetmiştim zor günler yaşadık ama yaşanan zorluklar bana şunu öğretti ki her şey insanın elinde.Yaşanan olumsuz şeyleri lehine çevirmek istemezsen büyüyor büyüyor ve üzerine çullanıp seni altından kalkamaz hale getiriyor.


Ailelerimiz iyi ki var..

Tam böyle her şey üst üste geldi,delirecektik,ailelerimize koştuk demiştim ya..Bayramda yaptığımız  ziyarette eşimin ailesine her şeyi anlattık.Büyük görümcem her zaman bir abla gibidir bir şey olsa ilk onu ararım.Maaşallah Allah bozmasın diğer görümcelerim de öyledir.Velhasıl biz odur budur gözyaşları içinde anlatınca onlarda gözyaşlarına boğulunca,Dilek ablam acil önlem planı alıyor."Şimdi siz İstanbul'a döner dönmez biz toparlanıyoruz ve İstanbul'a geliyoruz.Hem siz biraz nefes alın,hem annen dinlensin, hem de Lina kuzenleri ile oynasın" diyor.Hemen ertesi akşam geliyorlar,Lina çok mutlu ,keyfine diyecek yok.Maaile gelen destek timi çocuğu kendine getiriyor.Bu süreçte ısrar yok,inatlaşma yok.Relax mode...

Neyse onlar gidiyor kısa bir zaman sonra diğer görümcem geliyor Lina yine kuzenleri ile mutlu-mesut vakit geçiriyor.Rutinin olmayan hali iyice bozuldu ama koy gitsin.Çocuk mutlu biz mutlu.


Başka gözle bakanlar bizi silkeledi.

Bu dönemde bende her şeyden elimi eteğimi çekiyorum ful enerji Lina ile ilgileniyoruz.Sonrasında biri çocuk gelişimi mezunu olan görümcelerim şunları söylüyor:

Annen ne kadar anlaşamasanız da çocuğa sizden daha iyi bakıyor.Tabi bunda sizin yıpranan sinirlerinizin payı büyük.Öncelikle araba mevzusunu rafa kaldırıyoruz.Çocuğa araba konusunda bir kelime dahi edilmeyecek.Kendi konuyu açtığı zaman "Hımmm tamam,hımmm öyle mi..." gibi konu kapatılacak.Bu zamana kadar denemediğimiz bir bu kaldı,bunu da deneyelim. Çocukla inatlaşmadan,hayatı tehlike olmadığı sürece her şeyini özgür bırakacak şekilde yaklaşın.Beze mi yapmak istiyor yapsın.Lazımlığa mı yapacak yapsın.Yemeyecek mi,yemesin! Uyumayacak mı.uyumasın! E dedim ipin ucu kaçarsa nasıl düzene girecek?Bu ipin kontrolünü ele almak için sıkmaktan olmadı mı bunlar,bırak kaçsın nereye kaçacaksa,herkes azıcık soluk alsın dedi..

Bizde aynen uygulamaya başlıyoruz.




Oluruna bıraktık.

Bu sefer beni bir sonraki yazımın konusu olacak düşünceler aldı.Nerelerde çok rahatsam Lina başarılı,nerelerde çok kontrolcüysem Lina başarısız oluyordu.

Bizde bu direktifler doğrultusunda kararlar aldık.Öncelikle pedagoga ara verecektik.Ablalarımızın dediği gibi araba mevzusunu açmayacaktık ve Lina'yı kendi haline bırakacaktık.



Tuvalet eğitimi mi? Gıcık olduğumu söylemiş miydim eğitim lafına..

Lina kendi isteğiyle daha küçücükken tuvalete yapardı kakasını-çişini ama söyleyemezdi ben geldiği anlardım.Şimdilerde ısrarla denemeye çalıştığım tuvalet eğitimi işi 3000 kez çuvallamama sebep oldu ve ben işi oluruna bıraktım.Gündüzleri ve gündüz uykusunda bezsiz geceleri ve kakası geldiğinde bezli olmak suretiyle yola devam ediyoruz.Çocuğa bir kere bezi bıraktırdım ama asla bağlamamalıyım diye işkence ettiğim dönemler beynim neredeymiş acaba? Sanki ömür boyu beze yapacak ahh bu mahalle baskısı yok mu kendimi bu konuda aşırı suçlu hissediyorum.Şimdilik halimizden memnunuz..



Her dakikamızı birlikte geçirdik

Sabahları kalkıyoruz ohh birlikte mutfağa giriyoruz,sofrayı kurmaktan yumurta çırpmaya kadar her işin içine Lina'yı da dahil ediyorum.Öyle mutlu ve huzurlu ki mesuliyet almaya bayılıyor.Arada yumurta yere düşüyor kırılıyor halı yumurta akı oluyor ama bende tık yok.Dedim ya relax mode sinirlerimi aldırdım.Bu rahatlık ona geçince oda çok mutlu oluyor.Yumurtayı yere düşürünce önce bir duruyor bana bakıyor kızmadığımı ama dikkatli olması gerektiğini söylüyorum ve rahatlıyor.Sofraya çatalları düzgün koyduğunu,peçeteleri yerleştirdiğini görünce gözlerim doluyor,içim eriyor...E tabi sonra hep birlikte sofrayı topluyoruz.

Arkadaşlarımızdan da destek aldık.

Bu dönemde bol bol çocukluk arkadaşım Merve ile görüştük yaşıt kızlarımız birlikte bol bol vakit geçirdi.İnsanın yaşıtı ile vakit geçirmesi çok rahatlatıcı bir şey.Lina evde çok sıkıldığı için arkadaşıyla bol bol vakit geçirsin diye akşamları Bakırköy Botanik Parkı'na gittik yada Merve'ler bize geldiler bu sayede Lina'nın da kafası dağıldı bizimde.Aynı zamanda yaşıtları ile daha fazla vakit geçirsin mutlu olsun diye okul arayışlarımız başladı sağolsun yine hızır acil Tüten imdadıma yetişti.Olacak gibi okul işleri bakalım.




Çabalayınca oluyor.

Akşam yemeğindes sonra mutfak olduğu gibi kalıyor,isterse şey götürsün umurumda değil ful Lina ile ilgileniyorum.Saklambaç,zıplama,kovalamaca,gülmece vs aklınıza ne gelirse ama bunu yaparken asla ve asla yapmak zorunda olduğum için değil onunla eğlenmeye çalışarak yapıyorum.Çünkü çocuk anne ve babanın onlarla ne zaman gerçekten olayın içine girerek oynadığını anlıyor.Üstün körü yapılan aktivitelerden sonra çocuk mutsuz oluyor.Şimdilerde hepimizde paylaşma çılgınlığı.Çocukla bir aktivite yapacağız "Ay aman üzeri şöyle olsun,ay şu halini çekeyim,ay arkadan yerdeki çoraplar gözüküyor." derken aktivite eğlenceden çok azap oluyor.Bu yüzden çocuk saygı görmek ve onunla gerçekten eğlenen biriyle oynamak istiyor.Bende çocuğumla tüm sosyal medyadan uzak deliler gibi oyun oynuyorum ve eğleniyorum da.İnsanın çocuğu gülerken mutsuz olması mümkün mü.Sağlık olsun gerisi boş,hem beden hem ruh sağlığı.


Yemek olayının kendi haline bıraktık.

Lina aşırı iştahsız bir çocuktu pedagogumuz bu konuyu fazlaca esnek bırakın üzerine gitmeyin dedi ama öyle yemeği verip 30 dk sonra peşinde gezmekten bahsetmiyorum.Yemiyorsa gerçekten kaldırmaktan ve bir sonraki öğünü beklemekten.Bunu da yaptık şimdi yemek yemiyor mu,meyve yiyor,yada yoğurt hiç olmazsa ayran içiyor.Ne var yani ? Ha ayran ha yayla çorbası ohh miss diyorum,geçiyorum.Çocuk mutlu ben mutlu...

Biz kendimizi rahat bıraktıkça bunun yanında Lina'yı da rahat bıraktıkça çocuğun kaybolan öz güveni yerine geldi.Hatta geçenlerde ona bakkal amcasının söylediği "Sen hiç yemeklerini yemiyor musun,çok zayıfsın,yemeğini yemeyen kızlar çirkin olur!" dayatmasına karşı gösterdiğim başarının ta kendisidir bu aşağıdaki video.Yemediği zaman bebeğine çirkin olursun diyordu şimdi "Yemeyeceğim yok!Yemek istiyorsan yemek zamanında ye!" diyor..Baktı bebeği yemeğini yemiyor "Acıkınca söyle olur mu Aliş!" diyor.Önceden bir ton acayip şey söylüyordu.Tabi bu arada video da yemezsek kakamızı yapamayız lafı aşırı iştahsız dönemlerinde yaşadığı kabız ve makat çatlama döneminden kalma travmalar zamanla onlarda silinecek.Ayrıca bu aralar anneanne elinde köstebekgiller saçmalığı seyrettiği de böylece ortaya çıktı çünkü annem Digitürk'de ki Disney junior'da olan ve Lina'nın seyretmesine izin verdiğimiz kanaları açtığında Türkçe dublaj yapmayı bir türlü beceremiyor.Alem kadın :)





Off ya komşu teyze!

Bunun yanında Lina gürültülü bir kaç aletin çalıştığı tadilat işlerine maruz kaldığı için -komşudaki- sesler onu çok rahatsız ediyor seslerden,çok rahatsız olduğu için hayatımızda zindan oluyor/oluyordu.Oluyordu diyorum,çünkü ben buna kendi adıma bir çözüm buldum.Komşumuz bir şeyi çekiyor diyelim Lina hemen bacağıma yapışıyor ağlıyor yada yine bir önceki yazıda bahsettiğim gibi çocuk apartmandaki şeyden öyle bir korkuyor ki yarı çıplak sokağa atıyoruz kendimizi.Şimdi ne yapıyoruz,komşumuzdan bir gürültü geliyor dimi,Lina tam bacağıma yapışıp çığlık atıp ağlamaklı olunca "Aaaaaa bu ne yahu!! Bu saatte böyle gürültü olur mu? Lina komşu teyze hiç dikkat etmiyor canım..Neden böyle yapıyor.Bak ben sana çok gürültü oldu anneciğim ses yapmayalım dediğimde işte başkalarına böyle ses gidiyor,gördün mü?" diyorum.Hemen dikkati başka yöne kayıyor konu değişiyor vs ve artık gürültüler onu daha az rahatsız eder hale geliyor.Gürültü konusunda onu terbiye etmek ve alıştırmak için bol bol müzik dinlediğimiz,yüksek sesle bağırarak şarkı söylediğimiz ve şarjlı matkap kullandığımız zamanlarda olmadı değil.


Bir hayali arkadaşlarımız eksikti dedik ama iyi ki varmış..Sen misin uyku terörü uykumuzu bölen, yeneceğiz seni!

Tam bu dönemlerde bir de hayali arkadaşlarımız çıktı daha öncede çıkmıştı ama önemsememiştim,işte o noktada tamam dedim,çocuk kafayı yiyor.Peki onda ne yaptık?Pedagog önerisi şuydu; hayali arkadaşlar normaldir ve oyuna çok fazla dahil olmadan katılın konuyu siz açmayın açtığında dahil olun yeter.Aslında çok güzel bir zamanda çıkmışlar hayali arkadaşlar,onların sayesinde onun ağzından korkuları ile ilgili laf alabilirsiniz.Bunu lehinize çevirmek sizin elinizde...Şimdi biz araç fobisi mevzusuna girmeme kararı aldığımız için kesinlikle o konuyu açmadık ama geceleri yaşadığı uyku teröründe çok işe yaradı.Gece yataktan ağlayarak fırlayan ve saatlerce ağlayan çaresiz çocuklar insanı çok yıpratıyor..Bu noktada aklıma Aletha Solter in kitabında okuduklarım geldi.Önceleri dayanamayıp sarılıyordum ama o daha çok hiddetleniyordu.Sonra ona ağlaması ve içini boşaltması için fırsat verdim ama onu o halde bırakmak ve ağlamasını seyretmek insanın içini parçalıyor.Sonunda şunu yapmak en doğrusu: Ağlamasını bekle,arada "Sarılmak ister misin,seni almamı ister misin?" diye sor istemiyorsa üsteleme ve sakın bağırma,azarlama!Bende aynen böyle yaptım ama beni görünce cin çarpıyormuş gibi hiddetlenip ağlayınca uzaklaştım,sakinleşti ve kendi kendine uyudu.Bunu aralıklarla 3 gece yaşadık,3. de biz ses etmedik o direk ağladı ve kucağıma gelmek istedi,sonra da sızdı.Sabah olduğunda "Aaaa anne ayı ile aslan gelmiş!" dedi.-Ayı ile aslan hayali arkadaşları-.."Aaa öyle mi?Dün gece senin ağladığını görmüşler çok üzülmüşler aynı zamanda da çok merak etmişler neden ağladığını? dedim.Çocuk çok şaşırdı "Ben dün gece ağladım mı anne ?" dedi.Konuyu geçiştirmiyor basbayağı şokta,öyle bir şey yaşadığını zerre kadar hatırlamıyor.

Pedagog Aytül hanım kesinlikle uyku terörü dedi.İlk başlarda altında başka sebep mi var dedik,korkuları böyle mi dışa vuruyor dedik,korktuk.Tabi ki onunla da bağlantılı ama en azından ağır nevroz içeren bazı vakalarda olanlar gibi değil çünkü 2,5 saat soluksuz ağladığı oldu ne yapacağımızı şaşırdık.

"En önemli püf nokta çocuğa sor istemiyorsa yapma ve -zor ama- sabırla sakinleşmesini bekle.Kendine zarar vermediği sürece müdahale etme!"


Genel olarak özetlersek

Yani demem o ki..İşin özü şu biraz zaman biraz sabır. Onlar yazar Harvey Karp'ın dediği gibi küçük mağara adamları biz onların ilkel dünyasına inmeli ve onları anlamaya çalışmalıyız.Mahallenin en mutlu yumurcağı kitabı bu arada bana çok yardımcı oldu değinmeden geçemeyeceğim.


Kendinizi suçlamaktan vazgeçin

Önceleri bunun bizim hatamız olduğunu düşündük,kendimizi suçladık.İşte annemle kavgalarımız ,bazı işler için çocuğumu ihmal etmem vs derken neden böyle oldu diye kendimizi yedik durduk ama sonra şunu anladık ki bunun ne Lina'ya nede bize faydası yok.Ek olarak:Az önce twitter'da konuştuğumuz ve çocukları benzer şekilde korku yaşan annelerden birine sevgili Tüten toparlayabildiğim kadarı ile cümleleri tam böyle değildi ama şunu söyledi:Yapamadıklarına bakıp kendini suçlama, yaptıklarına bakıp, yapmak istediklerin için güç topla.Ne güzel demiş değil mi...


Eşinizin desteği çok önemli

Bu zorlu süreçte sürekli yanımda olan,delirdiğim çılgınlar gibi ağladığım ve Lina'ya istemeden de olsa kızdığım her anda hemen halimi anlayıp onu yanımdan alan,bakmaya çalışan,uyutan,kriz noktalarında yanımda olan.Her aşamada  "Bir anne gibi hissetmeyebilirim ama seni anlamaya çalışıyorum,ben bile bu kadar üzülüyorsam senin halin nasıldır kim bilir. " diyebilen.Beni her düştüğümde yükselten eşime minnettarım...İnsanın babası olacaksa senin gibi olmalı...

Herşey bir anda olmuyor 

Her şeyin bir anda olmasını beklemeyin.Bende ilk zamanlar delirecek gibi olup intiharın eşiğine gelmiştim bu deneyimlediklerimi elde etmem zaman aldı,dile kolay bugün tam 4 ay oldu...Biraz biraz düzeliyoruz...Daha hala arabaya binmiyor ve kat etmemiz gereken çok yol var...



Aslında yapılması gereken çok basit.

  • Korkuları asla hafife almayın.
  • Dünyanız başınıza yıkılmış gibi gelir ama değil,her derdin bir devası var.
  • Sadece sizin başınıza gelmiyor.
  • Her şeyi onun seviyesinden düşünün.
  • Olabilecek her türlü kişiden -akraba,eş,dost- destek alın.
  • Asla bağırmayın
  • Asla şiddet uygulamayın
  • "Sen ne akılsız çocuksun bundan korkulur mu?" gibi şeyler demeyin.
  • Uzman desteği alın.
  • Sabırlı olun
  • Geçeceğini bilerek kendinizi sakinleştirin
  • Umutsuzluğa kapılmayın.
  • Eşinizle ortak hareket edin
  • Ve onu her zamankinden daha çok sevdiğinizi hissettirin
  • Kendinize çocuk uyuduğu zaman rahatlatıcı şeyler bulun bu ister ibadet,ister yoga,ne isterseniz o olsun.
  • Hayat bir şekilde devam ediyor,bunu hep hatırlayın.

Unutmayın hafife alınan korkular yükselir ve büyür...Her şey ama her şeyin bir sonu var.Çocuğunuz devamlı korkularla yaşamayacak.Ve şunu bilin uzman desteği almak çok önemli ve gerekli,bazı zaman oluyor ki "Ya acaba bunu yaptık böyle mi oldu,bak şöyle yapsak daha mı iyiydi?" diye aşırı derecede sorgulamanıza sebep oluyorsa ve siz zaten olayın özünü kapmışsanız biraz oluruna bırakın...ve bol bol gülün..



Gülmek için sebep bulmanıza gerek yok saçma sapan oyunlar icat edebilirsiniz,bizim gibi :))))

Çocuklarımıza bir şey olmasın tüm dünyadaki çocuklar hep mutlu olsun hem maddi açıdan hemde ruhsal açıdan..Hepsi hep sağlıklı olsun...Hiç kıyamam...




MARI themes

Blogger tarafından desteklenmektedir.