SAĞLIK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster


Üst Düzey Hijyen için Dezenfektan Çeşitleri

Mikropların yok edilmesi için kullanılan dezenfektanlar, hijyen koşullarının sürdürülebilir hale gelmesinde son derece etkili bir role sahiptir. Sağlık kuruluşlarında, iş yerlerinde ve evlerde kullanıma uygun olan dezenfektan modelleri birbirinden farklı türlerde tasarlanır. En güvenilir ve özel modellerin bulunduğu Watsons dünyasında sizleri bekleyen seçenekler arasından ihtiyacınıza uygun olan el dezenfektanı ürünlerini güvenle tercih edebilirsiniz.

Dezenfektan Çeşitleri Nelerdir?

El temizleme jeli olarak da tasarlanan dezenfektanlar arasında halojen bazlı, alkol bazlı, perasetik asit bazlı ve yüksek alkali özellikli gibi çok sayıda çeşit vardır. El temizliği için genellikle alkol bazlı dezenfektan modelleri tercih edilir. Bu tür dezenfektan jel çeşitlerinin güçlü formülü sayesinde cildinizi en iyi şekilde temizleyebilir ve dezenfektanları uzun süre boyunca kullanabilirsiniz.
Hızlı bir şekilde etki edebilme özellikleri olan dezenfektan sprey modelleri aynı zamanda cerrahi müdahaleler öncesinde de hijyenik amaçlarla kullanılabilir. Cilt dostu olduğundan dolayı el dezenfektanlarını gün boyunca kullanmanızda herhangi bir sakınca olmaz. Boyasız, kokusuz ve alerji yapmayacak şekilde üretilen dezenfektan çeşitleri sağlık kuruluşları için en iyi hijyen sağlama seçenekleri arasındadır. Dezenfektanlar cildinize ve çevreye dosttur. Ürünlerin aktif maddeleri doğada parçalanma özelliklerine sahiptir.
Dezenfektan çeşitlerinin mikroorganizmalara karşı etki edebilme dereceleri birbirinden farklıdır. İhtiyacınıza uygun olacak şekilde yüksek, orta ya da düşük düzeydeki dezenfeksiyon etkisi olan ürünleri tercih edebilirsiniz. Hastalığa yol açabilen mikroorganizmalara karşı son derece etkili olabilen el dezenfektanları, cildinize zarar vermeyecek şekilde üretilerek sizlere sunulur. Bütün mikroorganizmaları yok etmek istiyorsanız, yüksek düzeyli olan çeşitleri seçebilirsiniz. Güçlü etkiler için parfüm ve boya içermeyen ürünleri de kullanabilirsiniz.
Dezenfektanların Faydaları Nelerdir?
Dezenfektan ürünleri cilt üzerinde oldukça etkilidir. El dezenfektanları içerisinde cildi nemlendirme özelliğine sahip yağlar yer alabilir. Böylelikle cilt üzerinde kuruma ya da tahriş meydana gelme olasılıkları da en aza indirilir. Dermatolojik açıdan çeşitli testlerden geçen el dezenfektanlarını güvenli bir şekilde kullanabilir, bakteri ve mantar oluşumu önlemekle birlikte virüslere karşı da önlem alabilirsiniz.


El dezenfektanlarını seçerken düşük yoğunlukta ve yüksek etkili olan ürünleri tercih etmeniz daha avantajlı duruma geçebilmenizi sağlar. Tahriş etkisi olmayan dezenfektan modelleri tüketicilerin favorileri arasındadır. Ürünlerin kullanımı sonrasında su ve havluya ihtiyaç duyulmaması, pratik bir kullanım imkanını sizlere sunar.
Sevdiklerinizi ve kendinizi farklı türdeki hastalıklardan koruyabilmek için hijyenik özelliklere sahip olan dezenfektanları kullanabilirsiniz. El dezenfektanlarının genel olarak en büyük faydası, cildiniz üzerinde uzun süre boyunca farklı bakterilere karşı güçlü etki sağlamasıdır. Bakterileri yok etmesinin yanı sıra nemlendirici içeriğiyle de dikkat çeken dezenfektanlar cilt kuruluklarını da önler. Değişik özelliklerde üretilen el dezenfektanlarını ister kişisel kullanımınız isterseniz de hasta veya çocuk bakımı için tercih edebilirsiniz.






Cilt Tipinize Uygun Dezenfektan Çeşitleri
Ürün boyutları ve özellikleri gibi detaylar doğrultusunda farklılık gösteren dezenfektan fiyatları ekonomik seçeneklere sahiptir. Gündelik kullanıma uygun olabilecek şekilde üretilen dezenfektan modelleri, antibakteriyel özellikleriyle de beğeni toplar. Toksik etkisi canlı dokular ve mikroorganizmalar üzerinde aktif olan dezenfektanlar zararlı mikropların yok edilmesinde sizlere yardımcı olur. İlaç ve kozmetik sektöründe, laboratuvarlarda, hastanelerde ve daha pek çok farklı alanda kullanılan ürünler cildinizi mikroplardan arındırmak için idealdir.
Farklı markalar tarafından üretilen dezenfektanlar arasında kullanım alanlarına ve türlerine göre farklı türler bulunur. Sizler de geniş kullanım alanlarıyla ilgi gören dezenfektanlara güvenilir şekilde ulaşmak isterseniz geniş ürün yelpazesiyle dikkat çeken Watsons’ı tercih edebilir ve kaliteli markaların ürünlerine kolayca ulaşabilirsiniz.



   Doğduktan sonra ilk beslenme kaynağımız olan süt; bebeklik, çocukluk, ergenlik, yetişkinlik ve yaşlılık olmak üzere hayatımızın her döneminde en kıymetli beslenme kaynağımızdır. Süt, anne sütünden sonra daimi olarak çocuklarımızın beslenme programlarında olmalıdır.

Kemiklerin dostu

   Sağlıklı ve kaliteli bir hayat için çocukların, gençlerin, gebelerin her gün en az 2 bardak süt ve 1 porsiyon süt ürünü, yetişkin ve yaşlıların da ortalama 2 bardak süt içmeleri öneriliyor.

   Gebelik ve emzirme dönemlerinde süt, bebeğin büyümesi ve gelişmesi için gerekli vitamin ve minerallerin vücuda alınmasına ve bebeğin kemik gelişimine yardımcı olur.

   Çocukluk ve ergenlik döneminde süt, güçlü kemik ve diş oluşumunu sağlar, kemik yoğunluğu artırır, sağlıklı büyümeye, özellikle de 1-4 yaş döneminde zihinsel gelişime yardımcı olur.

  Yetişkinlerde ve yaşlılarda ise, kemik sağlığının korunmasında etkili rol oynar ve vücudun ihtiyaç duyduğu protein, kalsiyum, fosfor, B2 vitamini gibi birçok besin öğesini içerir.




Dişlerinizin Koruyucusu

Bir bardak sütte (200ml) yaklaşık 200 – 220 mg kalsiyum vardır. Bunun da ötesinde kemik ve diş sağlığı açısından sütte bulunan kalsiyum - fosfor oranı ideal aralıkta olan 1:1 – 1:1,5 sınırındadır. Bu ve benzeri nedenlerden dolayı patolojik bir bozukluk olmadığı müddetçe günlük kalsiyum ihtiyacının karşılanmasında süt en ideal besindir.

Yağlanmayı Önler

   Yüksek protein içerikli diyetler tokluk sağlar. Protein oranının orta düzeyde artırılması ile metabolizma hızlanır ve kas kitlesi korunur. Araştırmalar sütün; kalsiyumdan en zengin besin olmasının yanı sıra içerdiği kaliteli protein ve lioneik asit gibi özel yağ molekülleri ile de ağırlık kaybına neden olduğunu gösteriyor.

A, D, E ve K vitaminlerinin vücuda taşınması sağlanır.

   Yağlı sütler yağ oranı azaltılmamış, enerji miktarı korunmuş sütlerdir. Laktozu vücut için gerekli olan A, D, E ve K vitaminlerinin en iyi şekilde taşınmasını sağlar.

   Kutu sütleri marketlerden güvenle alabilir, çocuğunuza içirebilirsiniz. Light/Yarım Yağlı Sütler hiçbir koruyucu katkı maddesi kullanılmadan üretilir. %1 veya %2 oranında yağ içerir.

Kalp hastaları için Yağsız/Ekstra Light Sütler

   Kilo problemi olanların ve kalp damar hastaların sıfır yağ oranına sahip süt tercih etmesi öneriliyor.

“Sütün yağının azaltılması sütün besin değerini azaltmaz, sadece verdiği enerjinin azalmasına neden olur.”




Hani hep deriz ya; 

Diyetisyene gitmeye vakit mi var. Diyet yapamıyorum. Motivasyonum düşüyor.
Spor salonları bir dünya para. Ona kim zaman ayıracak? Üşeniyorum. 

Artık bahane kalmadı çünkü Form Assist App ile artık Beslenme Uzmanı ve spor eğitmeniniz cebinizde. 

Form Assist Beslenme Uzmanı ve Spor Eğitmeni desteğini aynı anda sunan tek mobil uygulama. Form Assist'i indirdiğinizde uzmanlar sizin kişisel verilerinizi analiz ediyor ve  kişisel hedefleriniz ve beslenme alışkanlıklarınız doğrultusunda bir plan hazırlıyor. 




Değişen önceliklerimiz  ve zamandan  yana duyduğumuz sıkıntı sayesinde her hafta diyetisyene ya da haftada 3 gün spor salonuna gidemiyoruz, bu yüzden de bize anlık destek sağlayacak bir şeylere ihtiyaç duyuyoruz. İşte Form Assist burada devreye giriyor.


Mesela arkadaşlarınızla dışarı çıktınız ve canınız tatlı istedi işte bu noktada diyetisyeniniz ile anında iletişim kurup günün devamındaki beslenme düzeninizi programlayabiliyorsunuz. Aynı zamanda kişisel hedefleriniz doğrultusunda oluşturulan egzersiz programını videolu bir şekilde seyredebiliyor, spor eğitmeniniz size eşlik ederken spor yapabiliyorsunuz.















Tüm aylık verilerinizi aplikasyon içinde depoluyor ay sonunda uzmanınızdan aylık değerlendirme alabiliyorsunuz. 

Ve en önemlisi hepimiz biliyoruz ki kalıcı sağlık yaşam alışkanlığı edinmek, egzersizi bir hayat rutini haline getirmek hiç de kolay değil. Bu yolculukta zaman zaman motivasyonumuz düşebiliyor, zaman zaman yapmak istemiyoruz ve işte burada Form Assit uzmanları sizlerin motivasyonu için destek de sağlıyor.

Lütfen Form Assist ' i indirin ve ücretsiz de faydalanabileceğiniz birçok modülü deneyimleyin. İçinde birbirinden faydalı tarifler, ücretsiz seyredebileceğiniz egzersiz videoları, sağıklı yaşam için sizi motive edecek tüyolar var. 



Biz Form Assitle Ağustos Ayı Boyunca  Şişli Belediyesi  desteği ile Maçka Sanat Parkı'nda olacağız. 

Etkinlik takvimi görselde yer alıyor. Etkinlik ücretsizdir ve tüm herkes davetlidir. Bize katılıp keyifli dakikalar, spor ve bilgi dolu 








Tüp Bebek Nedir, Nasıl Yapılır?

Tüp bebek; bir yıl süresince normal cinsel ilişki ile gebelik elde edemeyen çiftler için hazırlanmış, tıbbi teknolojiler kullanılarak uygulanan yardımcı üreme yöntemlerini kapsar. Yumurta ile spermin laboratuvar ortamında döllenmesinin sağlandığı ve deneyimli embriyologların özel şartlarda oluşturulduğu bir dizi yöntemden oluşan tüp bebek işlemleri, çiftlerin sağlıklı bir gebelik elde etme oranlarını önemli miktarda arttırmaktadır.





1 ) Tüp bebek tedavisi hakkında genel düşünceler nelerdir?

Tüp bebek uygulamalarındaki döllenme aşaması; doğal gebeliğin oluşmadığı durumlarda, laboratuvar ortamında yumurta ile spermin bir araya getirilmesidir. Tüp bebek tedavisi ilk uygulamaya başlandığı zamanlarda ön yargılara maruz kalan bir yöntemdi. Anne ve baba adayları en çok yumurta ya da spermlerin karışmasından ya da dini anlamda etik olmadığını düşündükleri için bu yöntemden uzak durmaktaydı. Bunların gerçekliği yansıtmamaktadır. Tıbbi olarak yapılan doğru bilgilendirmeler ile bu tip düşünceler artık değişmiştir. Tüp bebek yöntemi modern toplumlarda çocuğu olmayan ailelerin de ümit dünyası olmuştur.

Günümüzde, tüp bebek tedavisi en önemli üreme yöntemlerinden biri haline gelmiştir.

2 ) Tüp bebek tedavisi nedir?

Tüp bebek tedavisi; kadın üreme hücresi ile erkek üreme hücrelerinin laboratuvar ortamında birleştirilmesi ile döllenme sağlanması, döllenme ile oluşan embriyolar anne adayının rahmine yerleştirilmesidir.

3 ) Tüp bebek tedavisi kimlere uygulanabilir?

Tüp bebek tedavisi bazı endometriozis çeşitleri gebeliğe engel olduğunda, nedeni bilinemeyen kısırlık durumlarında, her iki tarafın da üreme organlarındaki fonksiyon bozuklukları durumunda, doğuştan genel üreme anomalilerinde, alt yöntemlerle gebelik elde edilemediğinde, immünolojik kısırlık durumlarında uygulanabilir.


4 ) Döllenme süreci nasıldır?

Döllenme tamamen laboratuvarda gerçekleşir. Spermler yumurtaların yakınına bırakılıp, spermlerin kendi kendilerine yumurtanın içerisine girip döllemeyi gerçekleştirmesinin beklenmesi şeklindedir. Buna klasik tüp bebek-IVF işlemi denir. Ayrıca mikroskop desteği ile, spermin bir pipet yardımı ile direkt olarak yumurtanın içerisine aktarılması ile döllenmenin gerçekleşmesine de mikroenjeksiyon denir. Özellikle mikroenjeksiyon yöntemi, sperm sayısının çok az olması ve hatta menide hiç sperm bulunmaması durumunda uygulanan devrim niteliğinde bir yöntemdir.

Tüp bebek uzmanları, hangi yöntemi uygulayacağını, çiftlerin durumlarını inceleyerek belirler.

5 ) Tüp bebek tedavisinde hangi ilaçlar kullanılır?

Tüp bebek tedavisinde, kadının yumurtlamasını desteklemek için özel ilaçlar kullanılır. Yumurtlamanın tetiklenmesindeki amaç, embriyoyu meydana getirmek için aday olan çok fazla sayıda yumurta üretebilmektir. Hamilelik oranları, bir embriyo yerleşimi meydana geldiği zaman, ortalama %10, 3 tane embriyo yerleştirildiği zaman ise, %40 ile %50 civarındadır. Ancak ne kadar embriyo transfer edileceği hastanın yaşına ve geçmiş öyküsüne bağlı olarak uzmanlarca karar verilmesi gereken bir durumdur.

Döllenen yumurtalar, embriyo haline gelir. Gelişen embriyolardan seçilenler,  rahmin içine aktarılır. Bu işlem rahim içerisine rahim ağzı yolundan ince bir kateter yardımıyla yapılır. Sonrasında, kadınların yaklaşık %50’sinde hamilelik durumu gözlemlenir. Ancak ortaya çıkan bu hamileliklerin maalesef bir kısmı düşük ile sonlanmakta ve çiftlerin, uygulama başına yaklaşık % 40 civarında çocuk sahibi olabilme durumları gözlemlenmektedir. Bu oran, yapılan birçok tedavi sonucunda ortalama % 70 ile %80 civarına çıkabilmektedir. Bu ortalamanın haricinde geride kalan % 20 ile % 30'luk böm -modern tıbbın bütün olanaklarının kullanılmasına rağmen- bebek sahibi olamamaktadır.


6 ) Tüp bebek tedavisinde hamilelik kesin denebilir mi?

Tüp bebek tedavisi hem maddi, hem de manevi açıdan ciddi oranda fedakârlık gerektirir. Ancak %100' lük net bir başarı, maalesef ki söz konusu değildir. Bu başarı oranını sağlayacağını garanti eden tüp bebek merkezleri konusunda dikkat etmek gerekir. Tüp bebek tedavisinin başarısı anne adayının yaşı, yumurta rezervi, kullanılan tedavi yöntemleri, doktorun uzmanlığı ve deneyimi, embriyolog tecrübesi gibi çok fazla etkene bağlıdır.



Kaynaklar:



Prof. Dr. Fügen Çullu Çokuğraş alerji konusunda bizim şansımız olmuştu.


İkinci çocuğumda da alerji olduğunu anlamam ve acı gerçeklerle yüzleşmem çok fazla zaman alabilirdi ama Bera'nın barsaklarındaki sinyaller bazı şeyleri netleştirmeme yetti. Kan vardı! Hem de bariz bir şekilde kan vardı. Artık "Bebeğim alerjik mi?" demiyordum bile. Emindim, bebeğim alerjikti. Lina'da olduğu gibi doktor doktor dolaşmak istemiyordum. Bir doktor bulmayı ve kafamdaki tüm soru işaretlerini silmiş olmayı istiyordum. Doktordan çıkıp yine google'da alerji konusunda araştırma yapmak en son istediğim şeydi. Araştırmalarım doğrultusunda tüm kapılar Prof. Dr. Fügen Çullu Çokuğraş'a çıktı. Asıl branşı Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları aynı zamanda Çocuk Gastroentereloji Hepatoloji ve Beslenme Uzmanı..



Alerji, deneyimli isteyen bir hastalık

Çevremde görüştüğüm herkesin bir şekilde yolu Fügen hanıma çıkınca bizde zar zor da olsa randevu alabildik. Ben, doktorumuza gitmek için beklediğimiz süre zarfında süt ürünlerini, alerjen özelliği yüksek olan yiyecekleri kestim çünkü çocuğumu emzirmeye devam etmek istiyordum ve ben yedikçe ona dokunuyordu.

Odaya girdiğimizde Fügen hanım Bera ile sohbet etti. Bera ne kadar o dönemde konuşamayacak kadar minik olsa da sevecen birinin kendi ile iletişim kurmak istediğini anlamıştı. Fügen hanım sabırla hikayemizi dinledi ve Bera'yı tamamen soyup muayene etmek istediğini söyledi. Hani tepeden tırnağa derler ya aynen öyle inceledi Bera'yı. Her yerine dokundu. Saç diplerinden ayak tırnaklarına kadar her yerini muayene etti. Alerji konusundan birçok doktora gitmiştim ama bu zamana kadar ilk defa diz kapağı arkalarına, saç diplerine, kulak arkalarına bakılmıştı.

Gittiğimiz zaman klinik tablomuz şu şekildeydi.
  • Makatta çatlak
  • Popoda geçmeyen yara şeklinde pişik
  • El bileklerinde kuruluk ve pul pul kabarma
  • Saç diplerinde konak
  • Diz arkalarında kuruluk
  • Hırlama 
  • Ayakta ve yatarak reflü
  • Kakada mukus
  • Kakada kan

Prof. Dr. Fügen hanım Bera'yı muayene ettikten sonra herhangi bir teste gerek olmadığını ve eliminasyon diyeti ile başlayacağımızı, aynı diyeti benim de yapmam gerektiğini söyledi. Diğer doktorların aksine Fügen hanım yiyebileceklerinizin listesini veriyordu. En azıdan nasıl bir yol izleyeceğim belliydi ve kafamdaki soru işaretleri kalkmıştı.

Tedavide izleyeceğimiz yol şu şekildeydi; önce Bera'nın hasar gören yerlerini onaracaktık sonra kademeli olarak yemek listemizin çeşidi artacaktı. Her muayene arası 1,5 - 2 ay olacak ve biz bu süre zarfında doktorun dediği listeyi uygulayacaktık. Zaten listeler bu süreye göre verilmişti. Olası bir aksi durumda haberleşmek üzere muayenehaneden ayrıldık.

Doktorumuzdan bahsetmem gerekirse; çocuk ruhundan anlayan, son derece tatlı, çocuğu hakkıyla muayene eden, verdiği bilgiler açıklayıcı ve kafada soru işareti kalmasına mahal vermeyen, alerji konusundan deneyimli ve neredeyse çocuğun öyküsünü bir kez muayene ettiğinde kendi anlatacak kadar iyi gözlem yapan bir doktor.

Birçok kişi eliminasyon diyeti yapmak zor geldiği için bu tarz yaklaşımları olan doktorları, çocukları ya da anneleri aç bırakmakla suçluyor. Ben buna kesinlikle katılmıyorum. Mesela; çocuğunuzun diyelim ki limona alerjisi yok ama inek sütüne alerjisi var. Bir süre alerjen ürünlere maruz kalmaktan bedenin içinde ya da dışında bazı sıkıntılar yaşamış. Bera, ben peynir yiyorum diye sıkıntı çekiyordu ya da süt içtim diye barsakları hasar görüp kanama yapacak raddeye gelmişti. Ben zaten hasarlı olan barsak üzerine bir de limon gibi asitli bir besini tüketsem barsak daha çok hasar görebilir ya da süt ürününü kessem bile barsağın iyileşmesi yavaşlayabilirdi. Bu sebeple alerjisi olmasa dahi çocuğun bedeni akut vaziyetteyken genel alerjen sınıfına giren şeylerden de uzak durmak bana göre en mantıklısı. Doktorumuzun da mantığı bu şekildeydi.

Bana her şey mantıklı gelmişti. Bir süre bu şekilde deneyecektik. Lina'da yaşadığım gibi elime "Yasaklı ürünler listesi" tutuşturulmamıştı. Adım adım ne yapacağım belliydi. Kendimi perişan ve ne yapacağımı şaşırmış halde hissetmiyordum. Alerji zaten başlı başına zorken kendini yenik hissederek tedaviye başlamak yerine zor bir yola girmiş olsak da kayıp değildi bu benim için. Bunda şüphesiz en büyük etki doktorumun verdiği güvendi. Siz de alerji konusunda doğru bir yol almak istiyorsanız kendi doktorumuz memnuniyetle tavsiye ediyorum.

Prof Dr. Fügen Çullu Çokuğraş muayenehane telefon :  0 212 291 29 39

Aynı zamanda Fügen hocanın eşi Prof. Dr. Haluk Çokuğraş'da Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı aynı zamanda Çocuk Alerjileri, Göğüs Hastalıkları, Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı.








Herkes kendi çocuğuna gelince gayet hassas ama ya başkalarının çocukları ? Başkalarının çocukları içinde hassas davranabiliyor muyuz?

Başımdan geçen iki olayı anlatacağım size, o zaman neden böyle bir girizgah yaptığımı anlayacaksınız.

Geçenlerde Lina ile anne kız günü yaptık.Koca bir gün dolu dolu geçirdik.Günün sonunda "Başka bir şey yapmak ister misin? diye sorduğumda."Top havuzuuuuu!!" dedi.Aslında mikrop yuvası olduğu için ben top havuzlarını pek sevmiyorum; ama Lina aşırı seviyor.Neyse güzel bir gün geçirdik çocuğun keyfi kaçmasın diye top havuzuna da "Tamam. dedim.

Lina kendine bir arkadaş buldu mutlu mutlu oynarken bir çocuk geldi.Annesinin kucağında 3-4 yaşlarında bir çocuk.Yeğeni top havuzundaymış annesi ona baktırıyordu,haliyle çocuk da girmek istedi.Kadın ısrarla çocuğuna "Bak Doruk kimseyi ısırmak yok tamam mı? Orada küçük kardeşler var bak sakın!" dedi.Yalnız Doruk'un o an düşündüğü tek şey top havuzuna girmek olduğu için komut alacak durumda değildi.

Neyse Doruk top havuzuna girdiği andan itibaren terör estirmeye başladı.Lina'nın iki kere üstüne atladı,saçını çekti.Onu iterek önüne geçti en sonunda kaydırağın Lina'ya çarpmasına sebep oldu.Sonuç, çocuğum dilini ısırdı ve kan dolu ağızla ağlamaya başladı.

Bu kadar zaman zarfında Doruk'un annesi -elinde sürekli telefon -bilmem kimlerin açılışı için sepet seçmek ile meşgul babası da ne yesek diye AVM'nin yemek firmalarını araştırmakta.Ben Doruk her Lina'yı rahatsız ettiğinde "Canım bak o küçük yapma! Kızım gel sen bu tarafta oyna! Kızım gel annem sen kenara doğru!" gibi uyarılarda bulunuyorum ama yok Doruk hala faaliyetlerine devam ediyor ama annesi ve babasında tık yok.

En son artık çocuğun ağzından kan gelince hızlıca çocuğumu oradan almaya çalışıyorum, o sırada Doruk ısrarla Lina'yı itmeye çalışıyor ve ben patlıyorum."Bakar mısın? Lütfen itme! Yeterince canını yaktın çocuğumun!" Veee bunu dememle o başka alemlerde olan Doruk'un annesi ve babası atmaca kesilip "Bayan sorun nedir? Ne oluyor? Çocuğumuzu bu şekilde uyaramazsınız diyor?"

Pardon!!!!

Lina'nın ağzını silmeye çalışırken kadınla adama dönerek "Kusura bakmayın ama çocuğunuz defalarca çocuğumu taciz etti.Kızım diğer kişilerle eğleniyor diye çıkmak istemedi yoksa ben onu sizin çocuğunuz girdiği andan beş dakika sonra alırdım.Sizin çocuğunuz hem kızımı hem de başka çocukları hırpalıyor kızımı itti ve çocuğumun ağzını kaydırağa vurmasına sebep oldu.Nazikçe yapmaması gerektiğini defalarca söylerken duymadınız da şimdi bu dediğimi mi duydunuz? Sonuçta bunlar çocuk birbirlerini yeri gelip itebilirler ama defalarca olması ve sizin buna olan umursamaz tavrınız çok çirkin." dedim Buna karşılık çocuğun babası "Hanım efendi taciz derken ne alaka ya,çocuk bunlar,delirdiniz mi o nasıl kelime?" deyince."Çok enteresan gerçekten,ben sizin yerinizde olsam en azından üzüldüğümü dile getirirdim." diyebildim ve öyle bir aileye sahip olduğu için Doruk'a acıdım,.

İkinci olaya gelince

Lina'nın okulu çocukların yediğine içtiğine son derece dikkat eden bir okul.Ivır zıvır yok, her şey okulda yapılıyor.Bitki çayları bile özel toplanan kuru bitkilerden ya da mevsim meyvelerinden okulun aşçısı tarafından hazırlanıyor; ama gel gelelim Lina'nın dilinde "Anne ben bugün okulda çikolata yedim." "Anne bugün okula cips getirdiler." vb. gibi cümleler.

E madem okul bu kadar dikkat ediyor nereden geliyor bu sevimli (!) atıştırmalıklar diye düşünürken sorunun cevabı ayağıma geldi.Bir ara Lina'yı almaya gittiğimde Lina serbest oyun odasında biraz daha kalmak istedi.O sırada öğretmeni çocuğunu almaya gelen bir veliye çocuğunu teslim etmeye gitti.Diğer öğretmeninden su istedik, derken çocuğunu almaya gelen benim gibi bir başka veli de sınıfta otururken hoop çantasında minik tadellelerden çıkardı.İlk defa karşılaşıyoruz diye ses etmedim. Lina çikolatayı oyun oynamak için kenara bıraktığı an aldım ve unutturdum.Okulumuza bu konuyu açtıklarında sürekli uyarıda bulunduklarında ve  ricam üzerine velileri okula çocuklar için zararlı olan yiyecekleri getirmemeleri,kendilerinden izinsiz ikramda bulunmamaları konusunda bir kez daha uyaracaklarını söylediler ve uyardılar.

Öncelikle şunu belirteyim, benimde çocuğum zaman zaman bir başkasının çocuğunu rahatsız etmiş olabilir,çocuktur kendi aralarında hallederler.Her anına her hareketine müdahale etmek doğru değil.Kaynaşmak ve birbirleri ile iletişim içinde olmak için bu da bir gereklilik;ama bir başkasının çocuğunun defalarca canı yanarken susmak niye? Ben Lina böyle bir şey yapmaya yeltendiği an uyarıyorum.

Bunun yanında benim çocuğum da çok izole yetişmiyor,ben de paketli gıdalardan zaman zaman yediriyorum ama kızımın gıda alerjisi var ve yedikleri şeyleri denetlemek zorundayız.Yiyecek ikram ettiğimiz kişi şeker hastası da olabilir.Mesela biz Lina'nın -çok seviyor diye- çikolata yemesine izin veriyoruz.Onu da haftada bir olarak belirledik ama okulda veya bilmediğimiz bir yerde verilince genelde "Benim alerjim var." diyor;fakat bu şekilde reddetmesi canının çekmediği anlamına gelmiyor ya da bazı zaman nefsine yenik düşüp alıyor.Çocuk alerjisi olan şeyleri yediğinde tıkanıyor,nefes alamıyor,kaşınıyor,kabız oluyor vs.

Çocuklarımız ile ilgilenelim, sadece onların başına bir şey geldiğinde değil onlar bir şey yaptığında da. Ayrıca çocuklarımıza cici (!) yiyecekler alarak sevgi ifade etmeyi öğretmeyelim.Unutmayalım ki onlar bizim aynamız, biz onlara davranışlarımız ile rol model oluyoruz.Yarın öbür gün bir şey yaptırmak istediklerinde bir şeyler vermeyi  ya da sevimli gözükmek için başkalarını bir şeylerle kandırmayı öğrenirlerse bunun sorumlusu biziz.

 Son olarak sözüm sana kendi-kişisel-mutluluğu-için-başkalarının-ne-yaşayacağını-düşünmeyen-kişi lütfen çocuğun başkasına zarar verirken ya da başkasının çocuğuna yiyecek ikram ederken,dikkat!!





Lina çok minikti ilk fark ettiğimde,ek gıdaya yeni geçtiğimiz hafif hafif yoğurt yemeye başladığı dönemde ağzının kenarları kabarık kabarık oluyor,daha bir kaşık yoğurt yanağına değer değmez o minik kabarıklar yayılmaya başlıyordu.

Sonrasında,yoğurt yediği her günün gecesi nezle gibi burnu akıyor,aksırıp duruyor ve biz devamlı onu hasta zannettiğimiz için doktora koşuyorduk.İlaçlar,tedaviler ama bir sonuç alamıyorduk.

Ta ki artık canıma tak edipte bunda bir anormallik var dediğim noktada araştırmaya başladım.Belki de blog alemiyle tanışmam bu sayede oldu.

Sevgili Nihan'ın  oğlu Demir'de yaşadığı inek sütü alerjisi ile ilgili yazısı çıktı karşıma.Bloğu kurcaladıkça "Hehhh diyordum aynı biz." Sonra Nihan'a mail attım oda sağolsun hemen cevapladı.Ona göre Lina vaziyeti vahim olanlardan değildi ama hassasiyeti açıktı ve baktırmamın faydalı olacağını söyledi.Bir kaç doktor tavsiyesi aldıktan sonra Lina'yı acilen doktora götürmeye karar vermiştik.

Nihan'ın tavsiye ettiği doktordan ya çok uzun zaman sonraya randevu alınabiliyordu yada yurt dışındaydı hatırlamıyorum ama ben yeni bir doktor arayışına girmek zorunda kalmıştım.Yakın bir arkadaşımın ablasının kızı ciddi derecede alerji sıkıntısı yaşıyordu ve doktorları Bakırköy'deydi,olası bir durumda yürüyerek bile gideceğimiz mesafede alerji doktoru bulmak beni çok mutlu etti.

Tam alerji doktoruna gideceğimiz dönemde başlayan nefes alamama ve uykuda nefes tutma sorunu sayesinde kendimiz K.B.B. uzmanında bulduk.Doktordan çıkınca öğrendiklerimiz bizi şok etti.

Yaşadığımız o sıkıntıdan sonra hem alerji doktoru hem de biz koordineli bir şekilde ilerledik.Önce ameliyat işini hallettik.Sonra gıda rejimine devam ettik.Bazen görüp alamadıklarımıza üzüldük ama alerjiyi öğrendik ve savaştık.

Alerjik bir çocuğa sahip olduğunuzu,onun yaşamının belirsiz bir döneminde bir çok yiyecekten mahrum kalması gerekeceğini hatta emzirirken sizinde bu yiyeceklerden tüketmemeniz gerektiğini düşünmek tabi ki çok üzücü.İnsan o anda "Ben bu çocuğa şimdi ne yedireceğim,her şeyin içinde yenmemesi gereken bir şey var!" düşüncesinden kendini alamıyor.

Alerji doğrudan immün sistemi etkileyen bir rahatsızlık olduğu için alerjik çocukların sürekli hasta olması kaçınılmaz.Bunun yanı sıra toz,parfüm,deterjan,kozmetik,bazı ilaçlar,peluş oyuncaklar,halı,kilim vs gibi bir çok şey alerjinin gıda dışındaki başlıca tetikleyicileri.

İnsan ilk başına geldiğinde çok çaresiz hissediyor bu noktada en iyi yol gösterici başvurduğunuz uzman.Doktorunuzun önerilerini kesinlikle dinlemek gerek.Doğru uygulanan  bir tedavi ile alerji hafifletilecek hatta geçebilecek bir rahatsızlık ama bu sizin alerjik bir bünyeye sahip olduğunuz gerçeğini değiştirmiyor.

Biz bu noktada neler mi yaptık:


  • Öncelikle kendimize güvenebileceğimiz bir uzman belirledik
  • Sonrasında Lina'nın alerji sebebi ile ciddi derecede kabaran geniz eti ve sürekli enfekte olan bademcikleri alındı.(14,5 aylıktı)
  • Daha sonra alerjinin teşhisi için bir kaç kan testi yaptırdık.Ufak bir kanla ama yüksek maliyetle yapılan testler maalesef.
Bu noktaya önemle değinmek istedim.Alerji testleri yüksek maliyeti ve 3 yaşın altındaki çocuklarda kesin sonuç vermediği için aileler tarafından yaptırılmıyor ve çocuklar gelişimlerinin en önemli çağına bir çok gıdadan gereksiz yere mahrum kalıyor.Alerji testlerinde çıkan bir şeye mutlaka hassasiyetiniz vardır ama çıkmayanlara alerjiniz olmadığı anlamına gelmez.Bu sebepten bu test yaptırılmak istendiğinde "Nasıl olsa doğru sonuç vermiyor niye yaptırayım!"  demeyin.Özetle: Bir şeye alerjiniz varsa,vardır;yoksa,bu tamamen alerjiniz olmadığı anlamına gelmez.Bu noktada kesin olarak alerji yaptığı kanıtlanmış besinlerden uzak durmak ve geri kalan alerji yapma potansiyeli yüksek besinleri temkinli yemek yapılacak en doğru hareket.

  • Sonrasında alerjimizin çıktığı,inek sütü,yumurta,köpek epiteli,yer fıstığı gibi besinlerden ben ve kızım uzak durdu.
  • Ben emzirdiğim 25 ayın 15 ayında bu gıdaları temkinli yedim,sadece 1 aylık bir zaman diliminde hiç tüketmedim ki bunun 1 ay olmasının sebebi Lina'nın anafilaktik şok geçirecek boyutta bir alerjik reaksiyon göstermiyor oluşu idi.Ben yediğimde onu etkilemiyor sadece kendi yediğinde döküntü, kaşıntı,kızarıklık ve  huzursuzluk oluyordu.
  • Yaklaşık 2 yaşına kadar bu tarz gıdaları dikkatlice tükettik,ilk zamanlar içinde peynir altı suyu olan besinleri yemiyorken zamanla yemeye başladık.
  • Sonra bir kaç ayran ve yoğurt denememiz oldu,keçi,manda vs ama hepsi reaksiyona sebep olunca ara verdik.
  • 2 yaşını geçtikten sonra haftada bir kez yoğurt vermeye başladık.
Burada püf nokta şu:Alerjik bir besinin etkisini deniyorsanız onun yanında alerji yapma ihtimali olan hiç bir besin denemeyin ki herhangi bir reaksiyon durumunda hangisinin yaptığını anlayın.

  • Zamanla yoğurt haftada 2-3 derken gün aşırı olmaya başladı.Yoğurt verdiğimiz gün yumurta,yumurta verdiğimiz gün yoğurt vermedik.
  • Sonra yavaş yavaş süte geçelim dedik.Biz lera fresca kullanıyoruz.Mamanın,önceleri haftada bir gün %10'luk kısmına süt kattık.Örneğin:100 ml mama içiyorsa 90 ml mama 10 ml süt olacak şekilde.Sonra bu oranı kademli bir şekilde arttırdık.
  • Zamanla sadece süte geçince yumurtayı her gün değil gün aşırıya döndürdük ki süt yumurta ile etkileşim yapıp fazla zarar vermesin..
Burada da püf nokta şu:Doktorunuzun sizi iyi yönlendirmesi ve besinleri çok iyi tanıması gerekiyor.Hangi besin hangi besinle aynı ekolden geliyor,hangi besini hangi besinin yanında yenirse alerji yapma etkisi artıyor vs gibi bilgilendirmeleri doktorunuzun çok iyi yapması lazım.Bunun yanında sizin de besin ekollerini araştırmanız gerekiyor.

  • Sonrasında kademeli olarak her şeyi vermeye ve etkisini denetlemeye başladık.Örneğin bir gün yumurta süt,bir gün yumurta yer fıstığı,bir gün yer fıstığı süt vs vs...


Sonunda ne mi oldu...Bir engeli daha aştık sabrımızla.......Sonunda bitti..!! 


Tarihe not:Sevde Lina 2,5 Yaşındayken ,30 aylıkken,136 haftalıkken mama katılmadan sadece ve sadece inek sütü içmeye başladı....






Anacım bizim neyimize organik süt,organik yumurta.Malum hem süt ve süt ürünlerine hemde yumurta ve yumurta içeren gıdalara alerjimiz mevcut.Çocuğum zaten bu sebepten 2 yaşına kadar ağzına inek sütü sürmedi.Hatta ameliyat bile oldu..Bende hazır bu alerji mevzusu ortadan kalktı kuzum mamadan kurtulacak diye sevdindim.Önce mamamızın içine %10 artırarak gitmek suretiyle süt kattım sonra direk süte geçtim.Baktım azıcık döküntü oldu yarı mama yarı süt şeklinde devam ettik.

Yaklaşık bir ay önce Lina banyoda düşmesinin akabinde sırtım ağrıyor dedikçe bilenleriniz vardır doktor doktor gezdik.Bu arada alerji doktorunada uğradık.Doktor amcamız bize alerji  bitmiş sütte vermişsiniz  birşey olmadıysa bu iş tamamdır demişti.Ben, "Azıcık döküntüler oluyor." dediysemde,doktorumuz "İnek sütü alerjisi öyle azıcık döküntü yapmaz,yaptım mı tam yapar,bu sadece hassasiyet alerjimiz geçmiş." dedi.

Bizde bu sevinçle hemen organik süt ve yumurtamızın siperişini verdik,gelen mis gibi yumurta mis gibi süt bize eziyet oldu desem yeridir.Lina belirli bir süre sonra nasıl fena oldu anlatamam.Sırtında öyle döktüler oldu ki teni görünmüyordu.Meğer sabimin "Anne belim acıyor." dediği şey sırtındaki kaşıntıymış.

Biz şimdi tekrar alerji ilacı kullanmaya ve gıda rejimi uygulamaya başladık.Yumurta ve türevleri,süt ve türevleri yok.E peki ne yiyecek bu çocuk..Sebze sebze bööö geldi zaten..

Meğersem o minik döküntüler fırtına öncesi sessizlikmiş.Kuzum kaışınıp duruyormuşta haberim yokmuş.Bende nasıl seviniyorum süt içebilecek diye.

Gerçi doktorlarımızın (3 adet) hem fikir olduğu bir konu var yoğurt yiyorsa süt vermene gerek yok.Hatta verme bile.Ama yoğurtta yasak.

Biz tekrar hortlayan alerjimizle şimdilik hiçbirine el uzatamıyoruz ama yakında bu illetten kurtulmak dileğiyle..






Doğum günümüze bir gün kala bizim için tam bir milattı.Lina'nın süt alerjisi sebebi ile doğduğundan beri inek sütü ağzına değmedi,dün yeter artık dedim kendi kendime,doktorada gitsem "Ufak ufak deneme yapalım,herhangi bir komplikasyon gerçekleşirse haberleşelim." diyecekti.

Organik ürünler satan bir markanın sütünü aldım eve giderken,işten çıktığım için o saatte taze inek sütü bulmam çok zordu.Eve geldim oynadık,yedik,içtik oyalandık ve yatma vakti geldi.Bende Lina'nın mamasının içine (Hipp Organik devam sütü hazır paket ) inek sütü kattım.Oran olarak bahsedecek olursak %20 hipp mamasından %80 inek sütü,doğrudan inek sütü ile başlamadım çünkü tadını sevmezse birden reddeder ve ben bu tarihi denemeyi asla yapamam diye..

Neyse bu süt içme konusundaki miladımız meğer başka değişimlere de gebeymiş.İşten dönerken Lina'ya aldığım doğum günü hediyesinin bir kısmını dayanamayıp tırtıklayınca yatarken okuyacağımız kitabımızda netleşmiş oldu.

Her zaman özenirdim lıkır lıkır sütünü içip annesi hikayesini okuyunca kendi kendine uyuyan çocuklara.İşte tamda bunun hayallerini kurarken bir ışık yandı ...Neden o gün bugün olmasın,zaten yarın anne sütünü keseceğiz ve inek sütü denemesi yapıyoruz,koyayım yatağına kendi kendine uyumaya çalısın dedim.

Lina'yı yatağına koydum,biberonu eline verdim ,o mama-süt karışımını içerken ben bir yandan Paytak Penguenler  adlı kitabı okuyordum.Mama-süt karışımını bitirince "Anne,bitiğdim." dedi.Bende "Tamam ,anneciğim hadi ver biberonunu bana şimdi sen yat,ben sana hikaye okuyacağım." dedim.Sükunetle "Tamam." deyip yan dönemesi ve "Anne,ört üstümü.." demesi beni ayrıca şaşırttı.



 Lina hareketsizce yatıyor,bende kitabı okumaya devam ediyordum.Bir yandan da içimden "Allahım ne olur anafilaktik şok falan geçirmesin,babası fuarda,telefonuna bile bakamayacak kadar yoğun,ben böyle bir günde denemek için hata mı yaptım,ama olsun denedik bir kere,inşallah bir şey çıkmaz." gibi düşüncelerle boğuşurken,Lina uyku nefesine geçmişti bile.Kendimce hayrete düşmüştüm,her kitap okuma denememizde uykusu daha da açılan kızımın bu seferki müthiş performansı gözlerimi yaşartmıştı

Hem inek sütü içtik hemde kendi kendimize hikaye dinleyerek uyuduk,hemde hiç sallanmadan ve meme emmeden..Kocaman bir Maaşallah..

2 yaşına girmeye bir gün kala büyüdü mü ne benim kızım?....Zaman ne çabuk geçiyor.










Bu arada benim gibi çocuğu süt ve yumurta alerjisi olan anneler nacizane bir kaç tavsiyem olacak.

 -Bu işte en önemli nokta iyi gözlem yapan bir anne.

-Bunun yanında alerji meselesi çocuk doktorlarının değilde,"çocuk alerjisi uzmanlarının" detaylandıracağı bir hadise.

-İyi bir doktor ve iyi gözlemden sonra uzun gıda rejimi dönemleri,dışkı takipleri,kan testleri,anne emziriyorsa eğer anneninde uygulayacağı gıda rejimleri vs derken zorlu bir süreç sizi bekliyor.Bu süreci en az zararla atlatmak için tüm kurallara  uymalı ve tüm gerekli,test ilaç vs. müdahalesi yapılmalı.Örnek verecek olursak Lina'nın 2 düzey inek sütü alerjisi vardı yani o aşırı fena olan ,anafilaksi yaşayan boyutta değildi,bunun yanında yumurta sarısı ve beyazına; ayrıca köpek epiteline ve yer fıstığına; ama yinede ben,içinde peynir altı suyu var diye ona çubuk kraker bile vermedim.

-Ayrıca 3 yaşından önce çocuklara alerji testi yapılmaz diyorlar ama bence yapılır nedenine gelince; prick test denilen iğne batırılarak yapılan testler mazide kaldı artık,bir miktar kan ile ;bakınız dikattinizi çekerim bir tüp değil bir miktar kan ile herşey ortaya çıkıyor,biraz maaliyetli ama gerekli.3 yaşından önce yapılmamasının sebebi çocuğunuzun "..........." 'ya/ye alerjisi yoksa  bu gerçektende olmadığı anlamına gelmiyor,bazen alerji olsada çıkamayabiliyor;ama eğer bir şeye alerjisi varsa bu kesin o şeye alerjisi olduğu anlamına geliyor ki buda bence önemli,Bu noktada  bilemediklerimiz için yaptırmayacağımıza bilebileceklerimiz için yaptırma durumu ön plana çıkıyor.

-Sonrasında uzun süren gıda rejimlerinin yanında içilen ilaçlarında desteği ile kademeli olarak alerjik reaksiyon verdiren gıdalar deneniyor,öncelikle karıştırmadan hepsini tek tek denemekte fayda var.Örneğin: Lina gibi hem yumruta hem süt alerjisi olan bir çocuğa,peynirli yumurta yaparsan ve alerjik reaksiyon verirse,bunun hangisinden yada ikisinde mi kaynaklandığı anlayamazsınız.
-En önemlisi de zamanla bu rahatsızlık geçiyor sadece önemli olan dikkat etmek ve çocuğa duruma güzelce açıklamak.Takdir edersiniz ki çocuk bunu yiyemezsin bu sana dokunuyor dendiğinde en çok iç acıtan yaş grubu ve bu olguyu anlamdırması bazı yaşlarda (0-3) çok zor.Bu sizin onunla aranızdaki iletişim becerisinden geçiyor.Ben Lina'ya hep "Anneciğim bu büyük maması bunu büyüdüğün zaman yiyeceksin şeklinde açıkladım .çok küçük olduğu için hastalık piskolojisine girsin istemedim.

Not:Bu yazıyı uzun uzadıya yazmamın sebebi benim gibi çocuğu alerji olan annelere bir ışık olabilemek belki bir fikir verebilmek belkide umut olabilmek bu yazıyı yazdığım an itibari ile (29.11.2012 Saat 11:59) Lina'da herhangi bir alerjik reaksiyon belirtisi yok...

GEÇTİ GİTTİ İNŞALLAH MİNİĞİM BUNUDA ATLATTIN İNŞALLAH.....

Alerjiyi nasıl anladık neler yaşadık bilmek isterseniz.Aşağıdaki Linklere tık tık lütfen..





   Armutlu'da ömrümde yemediğim kadar dondurma yedim her zamanda en sevdiğim çeşit olan karadut ve fıstık kondu külahımın tepesine ve her seferinde de canın çekmesin diye senin uyuduğun zamanlarda yemeyi tercih ettim malum süt alerjimizden dolayı dondurma yasaktı...

   Yalnız dondurmacı amcanın yanından geçerken dondurma görmen ve her seferinde "anne anne anne "diye seslenerek istediğini belli etmen babanın ve benim canımıza tak etti.Bir an birbirimize baktık ve şeytana uymaya karar verdik..Aldık bir top sade dondurma Allah'tan Armutlu'da da Mado var..Sen bir yudum iki yudum derken şapır şupur yedin vallahi..Bizde ses etmedik yemene izin verdik.Bir günlük beyliğin beylik olsun değil mi canımmm...







Afiyet olsun kuzuma ohh bal şeker olsun inşallah..




Hamilelikte alerji 


Son zamanlarda şiddetli bir kaşıntı yaşıyorum.Bebeğimle birlikte genişleyen vücudum duruma adapte olabilecek kadar rahat gerilsin diye sürdüğüm yağdan mı,yoksa yediğim bir şeyden mi bilmiyorum ama fena kaşınıyorum.Kaşıntılar artık dayanılmaz hale gelince iş yerinde duramaz oldum.En sonunda bilinen bir çatlak kremi de aldım ama nafile,kendimi  Dr Can hanımda buldum.Sonuç ciltte gebeliğe bağlı aşırı kuruma ve gerilme.Dr Can hanım  lipoderm adında su bazlı losyon ve yıkanırken kullanacağı babe'nin omega içeren yıkama yağını verdi.

Düzenli kullanımla ciddi derecede rahatladım.

Bu yeteri kadar su alamama ve cilt yapısı ile alakalı bir durum benim üst derim ince olduğu için su kaybında pul pul dökülmeye ve alerjiye müsait maalesef.Benim gibi olanlar dikkat etmeli.






MARI themes

Blogger tarafından desteklenmektedir.