sarılık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster




Bebeğin kanında bulunan bilirubin adlı madde doğumdan önce anne karaciğeri tarafından temizlenir. Bebek doğduktan sonra karaciğeri vücutta biriken bilirubini temizleyemezse kanda bilirubin seviyesi artar ve cilt sarı renkli olmaya başlar.

Yenidoğan bebeklerin büyük bir çoğunluğunda görülen bu durumun hemen müdehale edilmesi gereken bir durum olduğu unutulmamalıdır. Kanda aşırı derece yükselen bilirubin tedavi edilmezse beyinde hasara yol açabilir. 

Genellikle yenidoğanın 3 veya 5 günlükken ortaya çıkan sarılık 2. gününde en yüksek seviyeye ulaşır.    Sarılık olan bebek halsiz gibidir ve cildi sararmaya başlar. Önce yüzü sararan bebeğin daha sonra göğsü, kolları, bacakları sararmaya başlar. Sarılık baştan aşağıda belli olmaya başladıysa bilirubin seviyesi artmış demektir. 

Bebeğin teninin sarı olduğundan emin olmak için gün ışığında bakmak eğer gece ise burun kenarına ya da gövdesine parmak ile bastırıp çekince cildin sarı renk alıp almadığını kontrol etmek gerekir. 

  • Bebek gereğinden fazla uyku hali içindeyse 
  • Beslenmek için bile ayılamıyorsa.
  • Cildi ve gös akları sarardıysa
en yakın hekime başvurarak kanda bilirubin seviyesine baktırmak gerekir. 
  • Erken doğanlar 
  • Yetersiz beslenenler 
  • Kan uyuşmazlığı olanlar 
  • Kardeşte fototerapi alacak kadar çok yüksek sarılık olanlar
sarılık konusunda risk altındadır. 

Sarılık belirli bir düzeyin altındaysa yeterli beslenme ile geçebilir. Kandaki bilirubin seviyesi sınırın üzerindeyde bebek bilirubin düzeyi normale dönene kadar ışın tedavisi ( fototerapi) alabilir. 

Bir diğer sarılık türü de anne sütü sarılığıdır. Bebeğin sarılığının geçmediği durumlarda bir günlük anne sütü diyeti yapılarak bebek sarılıktan kurtulmuş olur. 

10.12.2014

Vallahi dostlar öyle "Yeni bebek oldu,aman da ne güzel mis gibi kokar şimdi o." durumu kadar sevimli değil bebeğin ilk zamanları. Daha önce anne olmamış gibi bir acemilik, bir şaşkınlık hali..O ilk 40 gün çocuğun biraz kendine gelene kadar sen de bir acayip oluyorsun.Özellikle erken doğan bebeklerde son derece sıkıntılı geçen ilk zamanlar kendini sarılık ile zorluğun en üst noktasına taşıyor.

Hani derler ya "Korktuğun başına gelir." diye. Doğuma girerken Bera'yı benden alırlar diye nasıl korktuğuysam korktuğum başıma geldi. Önceleri burnunun kenarları hafif sarıydı. Dedim "Merve sus yoksa yine pipirikli diyecekler." Sonra gözünü açamayacak kadar yoğun bir uyku hali eşlik etti.Bebeğimi besleyemez hale geldim desem yeridir.

Sarılık ile gelen uyku öyle normal uyku değil. Çocuk soğuk suya girse bile bana mısın demiyor. En sonunda doktoru arıyorum "Hocam biz uyandıramıyoruz?!" İşte klasikleşmiş fikirler veriliyor. Üzerini ince giydir, ayaklarının altını gıdıkla vb.

Yok! Çocuk aygın baygın yatıyor. Şiddetle sızlayan göğüslerimi erken doğdu diye kapmakta zorlanan Bera, sarılık sebebi ile öyle derin uyuyor ki göğsümü uyurken ağzına vermek mümkün değil. Bari sütümü sağıp vereyim diyorum ama sağmak ne mümkün. Öyle bir acı çekiyorum ki sezaryen dikişi yanında sıfır kalır.

İlk kontrolümüzü olmak için 9.Aralık.2015 de Anadolu yakasındaki hastanemize geçiyoruz. Benim de tahmin ettiğim gibi doktor sarılıktan şüpheleniyor. Hepimiz sarılık olduğunu tahmin ediyoruz da durumun vahametini kavrayamamışız. Doktor kontrolünü yapıyor. "Sarılığı bayağı fazla hatta göbeğinden aşağı inmiş tahlil bakalım ona göre sizi gönderelim." diyor.

Neyse kan veriyoruz ve test sonucunu bekliyoruz. Zaman geliyor ve sonuçları almak için kalkıyorum yalnız içimde kötü bir his var. Çocuk hala baygın yatıyor. Testin sonucunun konulduğu zarfı bir açıyorum. BİLİRUBİN 18,6 ... Hani filmlerde elleriniz boşalırda bir şeyler yere düşüp kırılır ya, aynen öyle oluyor bana da. Telefonum elimden düşüyor ve ekranı kırılıyor.

Doktora sonucu gösterdiğimizde tabi ki "yatış" diyor. Fakat biz kaç gün yatacağı belli olmadığı için Bera'yı evimizin yakınında bir hastaneye yatırmak istiyoruz. Yola çıktığımızda çocuğum hala baygın gibi yattığı için İstanbul trafiği işk defa bu kadar canımı yaktı.

Fototerapiye girecek olması, onu bir gece hiç tanımadığım insanlara teslim edrcek olmam yine içimi dağlamıştı. Minik bebeğime iyi davranırlar mı? Ağladığında hemen bakarlar mı? Sussun diye canını yakarlar mı? Bir ton soru kafamda dönüp duruyordu ama yol bir türlü bitmiyordu. Bera yolda iyice fenalaştı. Artık hiçbir şeye tepki vermiyordu. Şah damarını görecek şekilde yatırdım çünkü nefesi bile duyulmuyordu. 

Sonunda hastaneye gelmiştik. Miniğimin tahlilinin sonucunu görünce hemen bebek bakım odasına aldılar. "Yoğun bakıma girecek kadar yüksek bir değeri yok ama fototerapi alması gerek. Bu gece bizim yanımızda misafir olacak." dediler. Hemşireye kanım ısınmıştı. En azından sevecen ve ilgili gibi yapmıyor cidden öyle davranıyor gibi geliyordu. 

Miniğimi son kez beslememi istediler. Aldığım kucağıma öptüm,kokladım,sarıldım. Pelre gibi kucağımda eğrildi. "Anneciğim son kez emmek ister misin? Bak ablalar seni alacak birazdan." dedim. Allah'ın hikmeti ya ağzını açması için deli gibi uğraştığımız Bera ağzını açtı ve beni emmeye başladı. Kısa bir süre sonra yoruldu, duruldu ve kolu düştü. 

Daha fazla o halde beklemesini istemiyordum. Hemşirelere teslim ettim ve  sanki bilmiyorlarmış gibi tembih ettim "Oğlum size emanet fototerapi gözlüğünü takmayı unutmayın." 




Eve gelince yine boş beşiğini görmek benim sinirlerimi yıprattı. Ağladım,ağladım,ağladım.... Evet dünyanın sonu değildi, emin ellerdeydi ama Lina'da yaşadığım travmayı resmen atamamıştım. 

Dayanamadım gece bebek bekım odasını aradım "Bebek uyuyor." dediler. Kesin kadın delirmiş herhalde demişlerdir.

Sonunda Bera ertesi gün sabah 11 civarı fototerapiden çıktı. Değeri 10,9 a düşmüştü. 

Şunu anladım ki değerin yükselmesi ve bir gün fototerapi almak işin kolayıymış. Meğer sarılığı fototerapi sınırına gelemeyenler fototerapi aldırmadığı için sürekli o baygın bebeklerle uğraşıyorlarmış. Neyse ki bizim ki bir günde bitti. Peki neymiş bu sarılık neden olurmuş derseniz sizi bir sonraki yazıya alalım. 

MARI themes

Blogger tarafından desteklenmektedir.