Bir şeylerin ters gittiğini biliyordum ama kabul etmek işime gelmiyordu.Yani benim hayatımda her yeni şey zor olmamalıydı değil mi ama? Yani bir kerede olayların normal seyri neyse onu yaşamalıydım. Herkes gibi mutlu anlarda yapmamıştım belki ilk çocuğumu ama süt alerjisi konusunda doğru teşhis alamayınca daha da zor olmuştu hayat. Sonra ikinci çocuğum gelmişti dünyaya bari onda süreç rutin akışında gitseydi ama olmadı. İşte diyorum ya, anlamıştım olmadığını da, kendime "Yok bir şey ya, her bebekte olan şeyler." diyordum. Düşünmekten uykum kaçıyordu. 



İlk emerken hırladığında "Eyvah!" dedim. Nasıl yani bunda da mı alerji vardı? "Yok canım ne alakası var? Bebek işte böyle nefes alıyordu." Sarıldıkça bile hissediyordum hırladığını. Sonra ;

Kaka çok kötü kokuyordu ve sümük sümük uzuyordu.
Kakanın değdiği yerler pişik oluyordu ve hemen geçmiyordu.
Kafasında sürekli konak vardı.
Ellerinin üstü egzama tarzı şeylerden oluyordu. 
El bileklerinin içi ayak bileklerinin arkası sertleşmişti ve pul puldu.

Tam da bu sırada İnstagram' da paylaştığım bir gönderiye yazdığı yorum ile tanıştık Alerjik Anne ile. Zamanla konuşur olduk bol bol. Ben acaba dedikçe Özlem anlatıyordu o anlattıkça ben "Eyvah!" diyordum. 

__Kulak arkasında kabuklanma var mı Merve?
    Bir dakika bakayım. Evet, var!
__Bunun yanında mukuslu kaka, konak, egzama, geçmeyen pişik.. Yani düşünmelisin alerji işini bence.

diyordu ve daha bir ton şey anlatıyordu. Haklıydı...

Düşünüyordum, bu ve daha dediği birçok şey çıkıyordu Özlem'in. Ne de olsa kendi alerjik bir insandı ve oğlu sebebi ile alerjiyle fazlası ile yakınlaşmıştı, hatta oğlunun alerjisi kronik bir rahatsızlığa çevirmişti. Deneyimliydi. Sayesinde durumu kabullenmiştim. Bu süreçten geçmiştim ama bilgilerim taze değildi ve bu kadar detayını bilmiyordum. Bildikçe daralıyordum, bilmek işime gelmiyordu, konduramıyordum.

Besin alerjisiydi bu. Belirtilere bakılırsa süt ve yumurta alerjisi gibi gözüküyordu. Bu zamana kadar yediklerim ile zehirlemiştim sanki bebeğimi. Minik bedeni benim yüzümden hasar görmüştü öyle mi? O an düşündüğüm tek şey o gün ne yediğimdi. Ben ne yemiştm bugün? Hemen süt ürünlerini yemeyi bırakmalı ve iyi bir doktordan araştırmalıydım. Özlem Prof. Dr. Fügen Çullu Çokuğraş'dan bahsetmiş, uzun zamandır hocanın takipli hastasıydı Özlem'in oğlu. 

Ben bir süre kendimce bazı şeylere dikkat etmiştim ve doktordan aldığımız randevu zamanı gelip çatmıştı. 

Bera erken doğmasına rağmen rutinleri çabuk oturan ve sakin bir bebekti. Nadiren ağlar gibi oluyor ama ağlamıyordu. Zaten ağlamasını gerektiren bir şey de olmuyordu. Biz yenidoğan sünneti yaptırmayı tercih etmiştik Bera ilk defa o zaman ağlamaya başlamıştı. 17 dakika süren işlemin belki 20 saniyesi ağladı ama bir damla bile gözyaşı akıtmadı.

Bebeklerin 0-3 ay arasında göz yaşlarının akmadığını biliyordum bu sebepten gözyaşı akmadı diye endişe etmedim ama gözünden gözyaşı akar gibi gözleri dolu dolu oluyor sonra çapak gibi kuru kuru kirpik diplerine yapışan bir sıvı geliyordu.

İlk zamanlar soğuk havada başı üşüdü herhalde diye düşündüm. Fakat zamanla baktım ki durum çok daha farklı. Gözlemlerime bakacak olursak durum şöyle oluyordu.

  • Gözünün içinde sıvı oluyor ama taşmıyor.
  • Kısa bir zaman sonra bu sıvı çapak gibi göz ucuna doğru kayıyor.
  • Göz ucuna kayan sıvı iltihap gibi bir hal alıyor.
  • Sonra göz ucunda ve kirpik diplerinde bulunan bu sıvı kuruyor.
  • Gözlerini açmakta zorlanıyor ve göz kapakları yapışıyordu.

Bu gibi durumlarda çay pansumanının sanılanın aksine gözün mikrop kapmasına sebep olduğunu bildiğim için gözleri böyle olduğunda Bera'yı duşa sokuyor,  gözlerini ılık su ile yıkıyordum.



Artık bir göz doktoru ziyareti gerekliydi.


Göz doktoruna gittiğimizde doktor semptomları dinledi ve bir aletle muayene etti. Daha sonrada "Bebeğkte gözyaşı kanalı tıkkanıklığı var bu sebepten günde 3 set masaj yapacaksınız." dedi.

Günde 3 set 33 kez yapıp 100 e tamalayacaktık. Her gün düzenli bir şekilde masaj yaptım. Sabah öğle akşam olmak üzere 33 er kez masaj yaptım ve kısa süre sonra ilk göz yaşları inmeye başladı yanaklarından. Masaj ise işaret parmağınız ile göz pınarına bastırıp olduğunuz yerde parmağınızı kaldırmadan dairesel hareketler yapıyorsunuz



İnsan bebeğinin gözünden yaş gelince de sevinebilirmiş meğer.

Evet, bebeklerin göz yaşı belirli bir süre akmayabilir yalnız bu dönemde göz yaşı akıyor mu yoksa göz içinde birikme mi yapıyor buna dikkat etmek 


Bitkisel kozmetik alanında çalışmalar yürüten ve sunduğu ürünleriyle cildinize onarım kazandıran marka, yaşlanma karşıtı özelliğine sahip Yvesrocher cilt bakım ürünleri ile karşınıza çıkıyor. Özellikle Elixir serinin öne çıkan yeni gençlik iksiri, cildiniz üzerinde kapsamlı bir koruma yaratıyor. Bitkilerin etkileyici gücünden ilham alınarak tasarlanmış olan gençlik serumu ile siz de yüzünüze tazelik ve yenilik getirebilirsiniz.

Elixir Detoks Etkili Gençlik Serumunda Avantajlı Kampanya

Doğaya saygılı cilt bakım ürünleri imal eden Yves Rocher'de 28 Ekim 30 Kasım tarihleri arası Elixir serisinin mucizevî gençlik serumu kampanya kapsamında satışa sunuluyor. Cilt yüzeyinden daha derinlere inerek temizleme ve onarma sağlayan ürün, vücudun ihtiyacı olmayan toksinleri ve zarar oluşturan maddelerin vücuttan uzaklaştırıyor.
Madagaskar ülkesinde yetişen Afloya bitkisinin özlerinden elde edilen gençlik iksiri, yüzünüzün daha net ve pürüzsüz görünmesini amaçlıyor. Ultra konsantre özellikli olan ürünün cilt derisinin altında ise oksitlenmeye ve korunan hücrelerin nefes almasına yardımcı etkileri bulunuyor. Yvesrocher cilt bakım ürünleri içerisinde yer alan gençlik iksiri ile çevrenin olumsuz etkilerine karşı cildinizi koruma altına alabilirsiniz.

Elixir Gençlik Serumunun Yenilenen İçeriği ve Kullanımı

Cildinizde onarım sağlayan Elixir gençlik iksiri, yenilen içeriği ile daha etkileyici bir koruma özelliği gösteriyor. Cilt üzerinde yaşlanmayı artıran ve hızlandıran etkenlerle savaşan serumda %94 oranında bitkisel öze yer veriliyor. Ürünün yeni içeriği; ultra akışkan, hafif-şeffaf doku ve hafiflik hissi veren bir kıvamla karşınıza çıkıyor.

Yaklaşık 1 ay civarında etkisini gösteren gençlik serumu kullanan kadınların %76'sını tatmin etmeyi başarıyor. Cildin onarım mekanizmalarını uyaran ve derinlemesine koruma sağlayan ürün, içeriğinin bitkisel özleri sayesinde 8 ayrı patent almaya da hak kazanıyor. Yves rocher cilt bakım ürünleri arasından öne çıkan serumun içeriğinde silikon, paraben ve mineral yağlar kullanılmıyor. Ürünün kullanımı ise genellikle sabah ve akşam olmak üzere günde 2 kez uygulanıyor. Cildinizi daha sağlıklı ve canlı hale getirebilmek adına Elix'in gençlik iksirini deneyebilirsiniz. https://www.youtube.com/watch?v=1Bmbz1B1gzo adresi üzerinden de ürün hakkında daha fazla bilgi edinebilirsiniz.


Selam blog, bana küstün mü bilmem ama uzun zamandır seni ihmal ettiğimi farkındayım. Yapmak istediğim o kadar çok şey var ki hangisinden başlayacağım, hangisine yetişeceğim bilmiyorum. Aslında tam da bir fotoğraf seçip, instagrama koyacaktım bu iletiyi ama sonra "Neden bloga yazmıyorum?" dedim kendi kendime ve vaziyetim bu...

Kafamda sürekli planlar uçuşuyor benim. Bu kötü bir şey değil tabi ki, üretiyor olmak, bunun üzerine düşünmek falan... Yalnız birçok şeyi isteyip hiçbir şey yapamamak da sinir bozucu.

Mesela bloga instagrama sardığımdan beri bayağı az yazı girdim. Taa Bera ek gıdaya başlayacağı zamandan başlayarak taslağa attığım 282739292 tane yazı başlığının altını doldurmak lazım. Öyle kıymetli ki benim için blog yazıyor olmak, o yüzden vicdanen yük oluyor yazmak isteyip de yazmamak.



Not ettiğim birçok konu hakkında You Tube kanalıma video çekmek istiyorum. Ben bu işte geç kaldıkça aklıma gelen konular başkası tarafından video haline gelmiş oluyor bile. Bunun için bazı programlar edindim, onların kullanma kılavuzunu falan kurcaladım. Ayrıca video çekmek için gerekli ekipmanı satın almak için doğru ürün seçmek adına forumlarda birçok topic okudum. Öyle iğreti iş yapmayı sevmediğim için de iş uzadıkça uzuyor tabi ki. Tipik mükemmelliyetçi Merve.





Kasnaklar aldım boy boy geçen gün. İplikler, iğneler falan vardı zaten. Hele o minik olan kasnaklar, nasıl sevimli. Bazen pinterest'de çarpı işi fotoğraflarına bakarken buluyorum kendimi. Allah'ım öyle güzeller ki hepsini yapmak istiyorum. Bir de moda oldu ya eski tığ işlerini, güpürleri, dantelleri kasnağa geçirip duvara dekor yapmak. Hepsini ama hepsini yapmak istiyorum.







Duvar demişken bizim köşe koltuğun uzun kenarının dayandığı duvara çerçevelerle aile fotoğraflarımızı koymayı hatta aralarına objeler katmayı istiyorum mesela. Öyle tatlı olacak ki. Sürekli kafamda fotoğrafları, objeleri yerleştiriyorum. Hatta bir pano bile oluşturdum pinterestte

Bir de dikiş dikmek istiyorum. Pelerine taktım bu ara. Kolların çıkacağı kısma biyeli kol yeri açmak için nasıl bir yol izleniyor diye video seyrediyorum günlerdir. Ayrıca Lina'ya da elbise dikmek istiyorum taaa o minicikken aldığım kumaşlarla. 

Kavanozlar boyamak istiyorum mesela içine krem rengi mumlar koyacağım. Böyle dantel desenli cam kavanozlar yapmak istiyorum. Gece kitap okurken yansınlar istiyorum ışıl ışıl. 


İş kurma planım var 2 senedir alt yapısını hazırladığım. Kosgeb'e bir başvursam gerisi gelecek de bir şey tutuyor işte beni. Sürekli araştırıyorum icraat yok maalesef. Belki vardır bir hayır diyorum
o da kenarda bekliyor doğru zamanını. Hayırlısı diyorum, akışına bırakıyorum.


Çocuklara yeni ranza yapılacak diye dikmem gereken nevresim takımları var. Onlara kumaş bakıyorum günlerdir. Sıradan bir şey olsun istemiyorum çünkü sıradan bir ranza olmayacak. Bakıp bakıp duruyorum pinterst'de o tatlı odalara. Çoğu da showroom olduğu için öyle durmayacağını biliyorum ama yine de elimden geldiği kadar inceleyip güzel bir oda hazırlayayım istiyorum çocuklarıma. 

Bir de fotoğraf düzenlemeyi öğrenmek istiyorum daha profesyonel fotoğraf paylaşmak, bloğuma daha güzel fotoğraf koymak için photoshop öğrenmeye çalışıyorum bir yandan. Kursuna gideceğim yakın zamanda. 

Çocuklarla daha güzel vakit geçirmek istiyorum bir de. Onların sevdiği şeyleri yapmak hoşuma gidiyor. Gün içinde bolca eğleniyoruz. Artık Bera'da büyüdü. Aktivite işlerine, duyusal oyunlara merakı var. Onlara haftanın bir günü "duyusal oyun günü" yapayım istiyorum. Uzun zamandır araştırıyorum o yaş grubuna neler yapabilirim diye. Yaptım kendime ufak bir arşiv. Yakında düzene sokmak istiyorum bu işi. 

Zayıflamak istiyorum bir de. Ama öyle saçma sapan diyetlerle değil. Çöplük gibi yeme huyumu bırakmak istiyorum. Sağlıklı beslenmeyi yaşam biçimi haline getirmek amacım, bunun yanına kilo vermek de eklenirse kendiliğinden, ne de güzel olur. 

Eşimle ayda bir sinema günü, ayda bir gün de akşam kahve içme seansı yapma işini rutine sokmayı istiyorum. Çocuklarla sıkça çıksak da dışarı "Çocuklarla ilgili konuşmayacağız!" diye anlaştığımız anne-baba geceleri bir düzene girsin istiyorum. Mesela her ayın ilk çarşambası sinema günü, her ayın son cuma akşamı kahve akşamı gibi. 

Her ay başında kendimde tamir etmek istediğim bir şey ile ilgili söz vermeyi ve her ay sonunda durum bildirimi yapmak istiyorum kendi kendime. 



     Kitap okumak en sevdiğim şeylerden biri ve artık sığmaz oldular çekmecelere. Güzel bir kitaplığım olsun istiyorum. Yer dar ama ben o dar yere efektif kullanılacak neler yaptırabiliriz diye araştırma yapıyorum 3-4 haftadır.


    Manevi şeyleri de düzene sokmak istiyorum. Aksayan namazlarım zaman zaman unuttuğum Kuran okuma işini de düzene sokmak istiyorum artık. İbadet etmek zihnimi sıfırlıyor benim. Ruhani olarak rahatlıyorum. Bazen yapmadığımda vicdani bir yük biniyor omzuma, o yükler eksilsin istiyorum. 

   İstanbul'da ki tüm tematik parkları görmek istiyorum mesela. Ailece oralara gidip bol bol fotoğraf çekmek istiyorum ve tabi ki oraları bloga yazmak. 





Fotoğraf demişken; elimdeki canon 600d' nin hakkını vermek istiyorum. Forumlarda okuyorum sürekli. Ama o an okuduğunu denemek lazım diye gündüzleri de makinem ile foto-safariye çıkmak istiyorum.


Bir de müzeleri gezmek istiyorum çocuklarla. Lina anlayacak yaşa geldi Bera'ya da göz aşinalığı olur fena mı? Bol bol gezip görmek istiyorum daha %10'unu bile görmediğim memleketimi. 


Yaklaşık 3 yıldır araştırmasını yaptığım kitabıma başlamak istiyorum ama sanırım onun daha sırası var. Biliyorum bir gün gelecek ve takır takır dökülecek kelimeler beyaz sayfaya. 

Bir de bir vakfa gönüllü çalışan olmak istiyorum. Bir sosyal sorumluluk projesinde çalışmak mesela. Topluma faydalı olmak ve iyiliğe vesile olmak. 




Ya işte böyle, her şeyi isteyip araştırmaktan yapma safhasına geçemiyorum. Nasıl olur bilmem ama imkan ve yapılabilirlik çerçevesinde düzene sokup bir yerden başlamak lazım onu biliyorum. Ben en iyisi gidip evin işini gücünü yapıp yatayım. Yoksa yine bir şeyin nasıl yapıldığına kafayı takıp sabahı 4 edeceğim.





Mantar en çok sevdiğim şeylerden biri. Her halini yerim mantarın. Genelde tavukla sote yaparım ama bu sefer çorbasını yapayım dedim. Enfes oldu. O zaman sözü fazla uzatmadan başlayayım ben kremalı mantar çorbası tarifine.





Malzemeler:

Yarım kilo mantar
1 adet orta boy kuru soğan
1 diş sarımsak
4 yemek kaşığı un
2 yemek kaşığı tereyağ
2 yemek kaşığı ayçiçek yağı
1 paket krema
6 bardak su
1 tutam tuz
1 tutam karabiber



Yapılışı:

Soğanı küçük küçük doğrayıp 2 yemek kaşığı ayçiçek yağında pembeleştirelim.
İçine bir diş sarımsağı da doğrayalım.
Mantarların kabuklarını soyalım, yıkayıp minik minik keselim.
Kestiğimiz mantarları soğan ve sarımsağa ekleyelim.
Mantarlar suyunu salıp çekene kadar pişirelim.
Daha sonra 2 yemek kaşığı unu mantarlara ekleyip, unun kokusu çıkana kadar kavuralım.
Sonra üzerine 6 bardak su ekleyelim.
Su kaynadığında kremayı ayrı bir yere sıcak suyu azar azar ekleyip ısıtalım ve mantarlı suya katalım.
Bir yadan tereyağ ile 2 yemek kaşığı unu kavuralım.
Kavurduğumuz una bir kepçe çorba ekleyip seyreltelim ve bu karışımı da çorbaya katalım.
Bir miktar kaynatalım.
Tuzunu ve karabiberini katıp biraz daha kaynatalım.
Çorbamız hazır.

Afiyet Olsun

Uzun zamandır sizlere faydalandığım kitapları yazmak istiyordum fakat bir türlü fırsat olmuyordu. Hatta blogda da bir kitap bölümü yaptım ki kendim okuduğum ve çocuklarıma okuduğum kitapları paylaşayım diye. O zaman, bu aralar özellikle cep boyutunda olması sebebi ile okumaktan fazlaca keyfi aldığım birkaç kitap ile başlayayım tavsiyeme  "Anne Çişim Var!" , "Anne Uykum Var!", "Anne Okula Gidelim Mi?"


Hülya Gürel Kitapları

Malum Bera 2 yaşına yaklaşıyor ve biz Lina ile bez bırakma olayını onun yaşadığı sıkıntılar sebebi ile son derece alevli geçirdik. Bera' da hazırlıksız yakalanmamak için araştırma yapmak, okumak istedim. Kitabın adı "Anne çişim var" içeriğinde;


Anne Çişim Var

  • Tuvalet eğitimi için doğru zamanı seçmek
  • Çocuğuma tuvalet eğitimi vermeye hazır mıyım?
  • Çocuğum tuvalet eğitimi için hazır mı?
  • Tuvalet eğitiminde yapılan yanlışlar neler?
  • Tuvaleti çocuk için nasıl hazırlanmalı?
  • Lazımlık kullanmak doğru mu?
  • Çocuğu tuvalet eğitimine psikolojik olarak hazırlamak.
  • Gündüz ve gece aynı anda mı tuvalet eğitimi verilmeli?
gibi ve bundan başka birçok konu var.

Tuvalet eğitimi en başta ebeveynin sakin kalması gereken bir dönem bu sebeple kitabın bir bölümünde diyor ki;

Çocuğunuz sizinle sürekli çekişme inatlaşma halinde olabilir. Bu inatlaşmayı bir anne olarak yönetebiliyorsanız.. Çocuk bezi kirlendiğinde rahatsız oluyorsa. Çocuk tuvalet ihtiyacı için tuvaletin kullanıldığını biliyor, kendisi de tuvalette zaman geçirmek istiyorsa duygusal açıdan tuvalet eğitimi almaya hazır olduğunu düşünebiliriz. Basın bülteni ve detaylar için buraya bakabilir kitaba buradan ulaşabilirsiniz.

Ben çok sevdim sizlere de tavsiye ederim. Minnacık zaten, atın çantanıza her yerde çıkarıp okuyun.


Anne Uykum Var


Yazarın bir diğer kitabı ise yine cep boyutunda olan "Anne Uykum Var" Bu kitabın içeriğinde ise 

  • Bebeğinize özel uyku yaklaşımı
  • Bebeğinizde uyku rutini sağlama
  • Bebeklerde uyku gelişimi
  • Bebeklerde uyku düzeni
  • Bebeğimin uyumasına engel miyim?
  • Anne baba yatağındaki minik misafir
  • Memeden/Biberondan keserken uyku düzeni sağlamak
  • Uyku eğitimi planladığım gibi gitmiyorsa ne yapmalıyım?
  • Uyku/Gece dehşeti
  • Örneklerle uyku zamanları
ve daha birçok konu başlığı inceleniyor.

Yazar diyor ki; kaliteli ve bölünmemiş bir gece uykusu çok önemlidir. Kaliteli bir uykunun formülü ise, bebeğinize özgü uyku yaklaşımını seçmekten geçer.Çocuğunuzun uykusunun geldiğini anlayacağınız işaretlerden (esneme, gözleri ovuşturma ile sınırlı değil) tutun da onu hangi saatte yatıracağınıza, bebeği uykuya alıştırma unsurlarına kadar daha pek çok konuda rehber olacak bir kitap.

 Bu kitap sayesinde bebeğinize özgü bir uyku yaklaşımı oluşturmakta fikir sahibi olacaksınız. Bebeğinizi tanımadan, onun özelliklerini fark etmeden kalıplaşmış bir uyku eğitimini zoraki vermek, hem anneyi hem bebeği incitir.Tecrübesiz bir anne, uykusuz bir bebek için doğru yöntemi bulmakta doğal olarak zorlanır. Bu kitabı okuyarak uyku işaretleri, uykuya güdüleme unsurlarını ve bebeğinizin nerede ne şekilde uyuyacağını titizlikle belirleyerek, bebeğinizin mümkün olduğunca az bölünen bir uyku yaklaşımı benimsemesini sağlayabilirsiniz. Basın bülteni ve detaylara buradan bakabilir kitaba buradan ulaşabilirsiniz.


Bu kitapları alırken yazarın bir diğer kitabı daha dikkatimi çekti o da şu dönem fazlaca elzem olan çocuk eğitimi konusunda. Hala, benden ayrılamaz diye düşünülerek okul öncesine gönderilmeyen çocuklar var ve hala birçok çocuk anneye aşırı bağlılığı sebebi ile okul öncesine gitmiyor. Bazen de ebeveyn çocuktan ayrılamıyor. Bu dönemde araştırıp nasıl davranacağımızı öğrenmek çok önemli. Doğru yaklaşımla çocuğu okula alıştırmak ileride eğitim hayatını sekteye uğratmayacak bir temelin ilk şartı. İşte bu yüzden çıkmış "Anne Okula Gidelim Mi?" Bu kitap normal kitap boyutunda ve içeriğinde


  • Okul heyecanı
  • Anne heyecanı
  • Çocuklar okulda ne yapmak ister?
  • Çocuğunuz okula hazır mı?
  • Okul öncesi eğitimin önemi
  • Öğretmen aile iş birliği 
  • Okula alışmak bir çocuk için ne anlama gelir?
  • Okula alışma döneminde ailenin yapması gerekenler 
  • Sorun hala devam ediyorsa
  • Farklı gelişim gösteren çocuklar
  • Okul korkusu

gibi konular ve daha fazlası incelenmiş.Basın bültenini ve kitabın detaylarını incelemek isterseniz buraya bakabilir kitaba buradan ulaşabilirsiniz.

 Ben okumayı ve bilgi depolamayı, zamanı gelince öğrendiklerimi hayatımda uygulamayı çok seviyorum. Yanımda kolay taşınması açısından da sevdim bu kitapları. Tavsiyemdir yani.


Yazar teorik bilgi ile uygulama arasındaki farkı gördüğü için çocuğu ile yaşadıklarından yola çıkarak, annelere rehber olsun diye bu kitapları yazmış. Yazar hakkında detaylı bilgiye de buradan ulaşabilirsiniz.


Bebekler için uykunun ne kadar önemli olduğunu bütün anne ve babalar bilir. Özellikle ilk aylarında bebekler, günlerinin çoğunu uyuyarak geçirirlerEn az beslenme kadar uyku konusu da onların sağlıklı gelişimleri için çok önemli. Yanlış bir tercih yaptığınızda, hassas cilde ve yumuşak omurgaya sahip olan bebeklerin sağlık problemleri ortaya çıkmaya başlar. 

Her konuda hassas davranmamız gereken bebekler için birbirinden farklı yatak seçenekleri var. Peki, bunlardan hangisini tercih edeceğiz?


Yatak seçerken, ezbere bilgilerle hareket edemeyiz. Her bebek için aynı yatakları kullanmak doğru değil. İlk altı ve sonraki altı ayda, yatakların sertlikleri aynı olmamalıdır. İlk altı aydan sonra bebeklerin daha rahat hareket etmeleri için, büyüyebilen yataklar tercih edilebilir. Bebek büyüdükçe, kullandığınız yatak küçük gelecektir. Yatağın yan yüzeylerinde, bebeğinizin düşmesini engellemek için korkuluklar olabilir.
Seçeceğiniz yatağın malzemesine de dikkat etmelisiniz. Özel olarak tasarlanan yataklardan bazıları, vücudun hava almasını sağlıyor. Aynı zamanda bu yataklar, omurgayı da destekliyor. Eskiden sıkça kullanılan pamuk yatakların yeterince sağlıklı olmadığı anlaşıldı. Bu yüzden daha ergonomik olan visco yataklar üretildi. Son zamanlarda visco yataklarla birlikte lateks yataklar da çok tercih ediliyor. Bebeğinizin omurgası için visco ve lateks yatakları tercih edebilirsiniz.

Yatsan’daki bebek yatakları seçenekleri arasında visco ve lateks modelleri var. Bunun yanında yaylı yatak modelleri de yer alıyor. Belki çok fazla seçenek bulamasanız da, Yatsan’ın yataklarının çok iyi olduğunu biliyorum. Sağlık ve rahatlık açısından en rahat yatakları buradan bulabilirsiniz. Piyasada satılan bebek yataklarının tuzağına düşmeden, detaylı bir araştırma yaparak bebeğiniz için yatak satın alabilirsiniz.


Yatakların malzemelerinde kanserojen maddeler bulunabiliyor. Bebeklerin yatak kenarlarını ısırma ihtimallerine karşı bu yüzden kullanılan malzeme hayati boyutta. Yatsan gibi markalar, malzeme konusunda çok titiz davranıyorlar. Sadece yumuşak ve rahat diye bebeğinizin sağlığını riske atmanıza hiç gerek yok. Bilmeniz gerekiyor ki yatağın yumuşak olması da zararlı. Seçeceğiniz yatak ne çok yumuşak, ne de çok sert olmalıdır. Üstelik bebek biraz büyüyüp daha çok hareket etmeye başladığındaoluşabilecek tehlikelere karşı yatağın dayanıklı da olması gerekiyor. Sizlere, bebeğinizle mutlu ve sağlıklı bir gelecek diliyorum. 


İftar ve sahur, Ramazan'ın iki ana öğünüdür. On bir ay boyunca uygulanan yeme içme alışkanlıklarının değişmesi, özellikle ilk günlerde kişinin metabolizmasını değişik şekillerde etkileyebilir. Geçiş süreci, özel tariflerden yararlanılarak daha sağlıklı ve daha kolay bir şekilde atlatılabilir.
Ramazan ayına özel beslenme düzeninin normal hayatı olumsuz etkilememesi için mutlaka iki ana öğünün dengeli bir biçimde yenmesi gerekir. Ramazan'da sağlıklı bir menü hazırlamanız için gerekli olan iftar yemek tarifleri sayesinde ibadetinizi yaparken sağlınızı da koruyabilirsiniz.

Çorbalar

İftarı bir miktar suyla birlikte tercihe göre zeytin, hurma, ceviz, badem ya da ufak bir parça ekmek ile yapmak en uygunudur. Sonrasında fazla sıcak olmayacak şekilde bir kase çorba içmek ise aç ve susuz geçirilen saatlerden sonra sindirim sisteminin ani ve yoğun şekilde çalışmaya başlamasını önler. Sağlıklı bir çorbanın az yağlı ve bol lifli ve akışkan olması gerekir. Sebzeli ya da yoğurtlu çorbalar, hafif ve doyurucu bir başlangıç için idealdir.

Ana Yemekler

Özellikle kalabalık iftar yemeklerinde yapılan hatalardan biri, çorbanın hemen arkasından ana yemeğe başlamaktır. Tüm gün hissedilen açlığın etkisiyle biraz önce içilen çorba daha mideye bile ulaşmadan ana yemeğe başlamak kişiye sonrasında ağırlık ve yorgunluk hissi verir.
Oysa ki ana yemeğe başlamadan önce biraz dinlenmek hem mideyi ana yemeğe hazırlar hem de fark etmeden fazla miktarda yemek tüketmeyi önler. Ana yemek tercihinin, normal zamanlardakinden daha az yağlı olması; kullanılan yağın da mümkün olduğunca bitkisel olması gerekir. Etli yemeklerin ızgara ya da haşlama olması, yanlarında da mutlaka bir miktar sebze ile tüketilmesi tercih edilmelidir.

Salatalar, Zeytinyağlılar ve Diğer Besinler

Salata ve zeytinyağlılar, sindirimi düzenleyip tokluk hissini artıracağı için sağlıklı bir iftar menüsünde mutlaka bulunmalıdır. Yoğurt da salata ve zeytinyağlılar gibi mideyi rahatlatıp vücudun ihtiyacı olan kalsiyum, potasyum ve minerallerin alınmasını sağlar. Bunların yanında makarna, pilav ve ekmeği aşırıya kaçmadan tüketmek ve mümkünse tam tahıllı karbonhidrat kaynaklarına yönelmek, iftardan sonra daha rahat etmek için atlanmaması gereken bir noktalardır.

Tatlı ve Meyveler

Tüm gün aç ve susuz kalan vücut, yemek yemeye başlanmasıyla birlikte tatlı tüketme ihtiyacı hissedecektir. Bu durumda, tatlının iftardan en az bir saat sonra tüketilmesi gerekir. Tatlı tercihinin de şerbetli ve yağlı olanlardan çok sütlü ve mümkün olduğunca az şekerli olanlardan yana yapılması gerekir. Tatlı tüketmiş olsanız dahi uyumadan önce bir porsiyon meyve ile yapacağınız küçük bir ara öğün de metabolizmanın diğer aylardaki beslenme düzenine yakın şekilde çalışmasına yardım eder.

On bir ayın sultanı Ramazan'da sizin ve sevdiklerinizin sağlığı için dengeli iftar menüleri hazırlamak oldukça önemlidir. Hafif ve lezzetli iftar yemek tarifleri için http://www.herkessofraya.com sayfasını ziyaret edebilir; birbirinden lezzetli sayısız tarif ile iftar sofranızı renklendirebilirsiniz.

Barlarda ve kafelerde bulunan küçük, tek ayaklı sandalyeler evinizde de oldukça kullanışlı olabilir. Farklı renk ve modellerdeki bar sandalyesi modelleriyle yaşadığınız yerde şık bir dekorasyon yaratabilirsiniz. Evmanya kataloglarında oldukça şık tasarımlara sahip bar sandalyesi modelleri de bulunuyor. Ahşap, metal ve plastik sandalyelerle evinizde harika bir görünüm yaratmanız hiç zor değil. Bar sandalyesi, özellikle Amerikan mutfak evler için oldukça kullanışlı. Mutfakla salonu ayıran bölüme konulduğunda güzel bir görünüm yaratacağı gibi oldukça pratik bir kullanıma da sahip olabilir. Ev içinde ve balkon, bahçe, teras gibi dış mekânlarda kullanılabilecek olan bu sandalyeler oldukça rahattır ve diğer modellere göre daha yüksek hareket olanağına sahiptir.




Bar sandalyeleri, diğer modellere göre daha küçüktür ve daha az yer kaplar. İşiniz bittikten sonra üst üste koyarak her yere sığdırabilirsiniz. Bununla birlikte taşınması ve hareket ettirmesi daha kolaydır. Misafir ağırlarken ya da parti verirken kullanabileceğiniz bu modelleri evinizin her yerine sığdırabileceğinizden emin olabilirsiniz. Evmanya’da zevkinize uygun bir seçim yapabilirsiniz. Mutfak, balkon gibi alanlarda oldukça şık ve kullanışlı olan bar sandalyeleri  dayanıklı yapılarıyla da ön plana çıkmaktadır. Ahşap, plastik ve metal sandalyelerin bir süre sonra deforme olduğunu, ayaklarının kırıldığını ya da hasara uğradığını görmek mümkündür. Ancak tek ayaktan ve geniş bir tabandan destek alan bar sandalyeleri ağırlığa dayanıklıdır ve uzun süre kullanılabilir.




Bar sandalyeleri özellikle Amerikan mutfaklı evlerde, stüdyo dairelerde ve küçük balkonlarda güvenle kullanılabilecek modellerdir. Birçoğu yükseltme desteğine sahiptir. İşiniz bittikten sonra alçaltarak masanın altına ya da mutfak dolaplarına koyabilirsiniz. Dayanıklı yapılarına karşın taşıması kolay, hafif ve portatif modellerdir. Boyu değiştirilebilen modeller oldukları için her mekânda kullanılabilirler. Bar sandalyelerinin aynı zamanda şık tasarımlara sahip olduğunu da belirtmek gerekiyor. Kullanışlı, dayanıklı ve hafif olmalarının yanında evinize şık bir görünüm kazandıracaklarından emin olabilirsiniz. Deri, plastik, metal gibi farklı malzemelerden yapılan sandalyeleri tercih edebilir ve evinizin dekorasyonuyla uyumlu, şık bir görünüm yaratabilirsiniz. Bar sandalyelerini indirimli fiyatlarla satın almak için Evmanya kataloglarına göz atmanız yeterli olacaktır.

5. sınıfa yeni başladığında yeğenim için en zor kısmı matematik dersleriydi. Sözel derslerde daha başarılı olması ve aldığı özel derslere rağmen matematik ile ilgili hala ciddi sıkıntılarının olması, onu okuldan soğutur mu endişesine sebep oldu bizde. Daha sonra bir arkadaşımın tavsiyesi ile Okulistik sitesi ile tanıştık. Özel hoca, dershane, kurs, etüt merkezi arama çilesi bitti. İnteraktif konu anlatımları, konu testleri, soru çözümleri, deneme sınavları ile konuyu öğretmek için bütün yollara başvurulmuş, her şeyden önemlisi Milli Eğitim Bakanlığı kazanımlarına ve müfredatına harfiyen uyum gösteren bir site.



5. sınıf matematik testleri oldukça başarılı. Yeğenim ile ders çalışma ritüellerimiz olduğundan derslerine oldukça hâkimim. Önce video ile öğrenmeye başlıyoruz. Zaten temel dersler ile ilgili bütün konu anlatımları mevcut. Sonrasında ders ile ilgili etkinlikleri gerçekleştiriyoruz. Her konu ile ilgili etkinlik ve çalışma kâğıtları mevcut. 5. sınıf matematik testleri ile gözlemlediğim kadarıyla soru çözümleri de var. Soru çözümlerini izleyerek konunun hem daha iyi anlaşılması sağlanıyor hem de soruların nasıl çözüleceği öğretilmiş olunuyor. Her konuyla ilgili konu testleri de mevcut. Böylece katılıp, başarı ölçülüp, eksikler görülmüş oluyor. Genel değerlendirme sınavları, Türkiye geneli sınavlar, il geneli sınavlar da mevcut. Her dersle ilgili birçok yardımcı kitap var. Üstelik bu anlattıklarım sadece 5. sınıf matematik testleri ile alakalı değil. İlkokul ve ortaokul dersleri mevcut.



Arkadaşım önerdiğinde açıkçası kafamda çok soru işareti vardı. Ama siteye üye olduğumuzda ve içeriğindeki başarılı kadroyu ve envanterleri gördüğümde, merakımın yerini memnuniyet aldı. Okulistik 5. sınıf matematik testleri yeğenimin hem matematiği sevmesine hem de gerçek anlamda kavramasına yardımcı oldu.
Hepimiz, evlatlarımız ve sevdiklerimiz için her şeyin en iyisini istiyoruz. Bunu isterken de elimizdeki şartları zorluyoruz. Çok düşük ücretlere, istenilen her yerde eğitim envanterlerine erişebilme kolaylığı sağlayan Okulistik ile siz de eminim ki çok rahat edeceksiniz.

Bırakın çocuğunuz evinizin güvenli ortamında bütün derslerini tekrar etme, öğrenme ve pekiştirme şansına kavuşsun. İyi bir eğitim her çocuğun hakkı.




"Türkiye'de çocukların %61'i dışarıda 1 saatten fazla oynayamıyor!"
Seyrettiğim an gözlerimden yaşlar indi, incindim. Hepimizin hayat gailesi içinde yaşadığımız, çocuklarımızın iyiliği için yaptığımızı sandığımız görüntülerin bir gerçeklik halinde karşımda oluşu incitti belki de beni. Evet çocuklarım dışarıda oynuyorlar, gönüllerince kirlenmelerine izin veriyorum ama bunu her gün yapamadıkları oluyordu. Yazın belki her gün dışarı çıkıyorduk ama kışın soğuk diye evde kalmayı tercih ettiğimiz günler oluyordu. Onlar belki şanslı kesimdelerdi , ebeveyn olarak biz kirlenmek pahasına bile olsa elimizden geldiği kadar oyun oynamalarına izin veriyorduk ama %61 denildiğinde bu 10 çocuktan 6'sı demekti.

OMO GLOBAL ÇOCUK VE OYUN ARAŞTIRMASI, bağımsız bir araştırma şirketi olan Edelman Berland tarafından yapıldı. Şubat ve Mart 2016 tarihlerinde gerçekleştirilen araştırmanın Türkiye sonuçları ise hayli çarpıcı.

Türkiye'deki ebeveynlerin ;

  •        %95’i oyun oynamanın çocuğa okulda kazanamayacağı bazı yetkinlikleri kazandırdığına inanıyor. (Global skor: %98)
  •     %93'ü oyun oynamanın ileride çocuklarının çok yönlü yetişkinler olmalarını sağladığı fikrine katılıyor. (Global skor: %96)
  •       %94'ü oyun oynama fırsatına sahip olmayan çocukların öğrenmede zorluk yaşayacağına inanıyor. (Global skor: %93)
buna rağmen çocukların oynama oranları yukarıdaki bilgileri desteklemiyor. Çünkü;

  •          Her on çocuktan altısı (%61) ortalama bir günde 1 saat ya da daha az süre dışarıda oyun oynayabiliyor.
  •     Her dört çocuktan biri (%24) ortalama bir günde 30 dakika ya da daha az süre dışarıda oyun oynayabiliyor.
  •     Yaklaşık her yedi çocuktan biri (%14) ortalama bir günde dışarıda hiç oyun oynayamıyor.

Peki neden ebeveynler oyun oynamanın çocuklar üzerindeki olumlu etkilerini bilmelerine rağmen onların oyun oynamasına fırsat tanımıyorlar?

  •    Ebeveynlerin %78'i yeterli kalitede öğrenme ve gelişim sağlamaları için çocuklarının zamanını dengelemede bazen zorluk yaşadığını belirtiyor. (Global skor: %80)
  •    Ebeveynlerin % 81’i çocukların farklı yaş ve gelişim dönemlerinde ihtiyaç duydukları faaliyetler hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıklarını söylüyor.


Çocukların gelişiminde oyunun önemini kabul etmek ama onlara yeteri kadar imkan sağlamamak ya da imkan sağlamak istendiği zaman ise yeterli ehliyete sahip olamamak ise şu sonucu doğuruyor:

  •            Çocukların %13'ü serbest zamanlarında açık havada oynamak için harcadıkları sürenin %50 fazlasını   içeride geçiriyor.
  •          Çocukların %21'i  serbest zamanlarda açık havada oynamak için harcadıkları sürenin %50 fazlasını    ekran başında oyun oynamak için harcıyor.
  •      Ebeveynlerin %90'ı çocuklarının gerçek hayatta spor yapmak  yerine sanal ortamda spor oyunları oynamayı tercih ettiğini belirtiyor. (Global skor: %81)





Gerek elimizde olmayan sebeplerden gerekse kendi kaygılarımız sebebi ile çocuklarımıza bir mahkumdan çok daha az saatte dışarıda oynama imkanı sağlıyoruz. Evet, gerçekten de öyle bunu ben değil araştırmalar söylüyor.

İstatistikler bize bunları söylerken işin uzmanları ise şu yorumlarda bulunuyor ;

Dünyada eğitim, yaratıcılık ve insan gelişiminin önde gelen uzmanlarından ve Kirlenmek Güzeldir Global Çocuk Gelişim Danışma Kurulu Başkanı Sir Ken Robinson araştırmanın global sonuçlarıyla ilgili şunları ifade ediyor:
“Akademik araştırmalar aktif bir şekilde oyun oynamanın çocuklar için doğal ve öncelikli bir öğrenme yolu olduğunu gösteriyor. Bu oyun türü, özellikle hızlı beyin gelişiminin yaşandığı dönemdeki çocukların sağlıklı büyümeleri ve ilerleme kaydetmeleri için çok önemli. Ancak oyun önemsiz olduğu gerekçesiyle çoğunlukla göz ardı ediliyor. Bunun sonucu olarak çocukların hayatlarındaki aktif oyun süresinin azalmasıyla ilgili artan ve alarm verici bir eğilim söz konusu."




         Oynamak, çocukların öğrenmelerine, tecrübe etmelerine, odaklanmalarına, konsantrasyonlarına, kendilerine daha dönük olmalarına ve sosyal güvenlerini geliştirmelerine yardımcı olur.   
      Oyun aynı zamanda çocukların paylaşım, kurallara uyma, sıra bekleme, diğerlerinin seçimlerine saygı duyma, kaybetmeyi kabullenme, sabretme, hoşgörülü olma, açık fikirli olma ve empati kurma gibi önemli yetkinlikleri kazanmalarına yardım eder.
"Çocuklarınızın serbest türde, daha az kurgulanmış oyunları dışarıda güvenle ve özgürce oynamalarına izin verin; onların girişken tavırlarına, hayal kurma ve yaratım becerilerine şaşıracaksınız. Onları şimdiden geliştirmek ve gelecekte başarılı, çok yönlü ve mutlu birer erişkin olmalarına yardımcı olmak için çocuklarımızın hayatında aktif oyuna yer vermeliyiz.”

  Prof. Dr. Yankı Yazgan araştırma sonuçlarının ortaya koyduğu oyun oynama alışkanlıklarındaki dengesizlikte etkin olan üç temel engele dikkat çekiyor: Ebeveynlerin aşırı kontrolcü yaklaşımı, çocukların ekranlara olan aşırı ilgisi ve çocukların gündelik programlarının giderek yoğunlaşması.

 Çocukların gelişim dönemlerinde ihtiyaç duydukları oyun ve faaliyetler hakkında yeterli bilgiye sahip olmayan ebeveynler, bilgi eksiklikleri nedeniyle risk almamak için kontrolcü davranıp ev ortamını çocuklar için daha güvenli bulabiliyor.

 Dijital dünyaya doğan bir nesil yetiştirdiğimiz gerçeğini kabullenmeliyiz, çocukların dijital teknolojiyle iç içe büyümesine karşı çıkmak hayatın akışına aykırı. Burada dikkat edilmesi gereken teknolojiyi ve ekranları çocuk bakıcısı olarak ya da ilişkiyi, sahici deneyimi engelleyici biçimde kullanmamak. Çocukların hayatında akademik ya da spor faaliyetleri gibi tanımlı çerçeveleri olan aktiviteler ile serbest oldukları aktiviteler arasında bir denge olması gerekiyor. Çünkü çocuklar serbestçe deneyimleyebildikleri, kurallarla sınırlandırılmadıkları, keşfetmenin kendilerine kaldığı aktivitelerle öz yönetimlerini geliştirebiliyorlar. Problem çözme, karar verme, planlama, düşünce ve duygularını fark etme ve duruma uygun biçimde kontrol etme yetenekleri serbest olduklarında daha etkili bir gelişim gösteriyorlar.




İstatistikler ve uzman görüşleri bu şekilde. Biz ebeveyn olarak emanetimiz olan çocuklarımıza özgür alan sağlamak ve onların kirlenmesini pislenmesini umursamadan deneyimleyerek öğrenmelerine fırsat tanımalıyız. Zaman zaman etrafın kirlenmesini umursamadan parmak boyası yapmasına, zaman zaman çamurlarla topraklarla oynamasına, zaman zaman  bizimle mutfağa girmelerine izin vermeli kendi kaygılarımız ile onları kısıtlamamalıyız. Seyredilen videodan da hareketle çocuklarımızda yarattığımız bu evlere hapsedilme algısını değiştirecek olan bizleriz. Bırakın dışarı çıksın, özgürce oynasın.

OMO çocuk gelişimi üzerine kurduğu “Kirlenmek Güzeldir” felsefesiyle 2004 yılından bu yana çocuk gelişimine katkıda bulunmayı amaçlıyor. Kirlenmek Güzeldir kampanyası, 78 ülkede tüketicilerle buluşuyor. Markanın çamaşır kategorisinde benzersiz bir felsefesi var: Biz kirlenmenin güzel olduğuna; çocukların dışarı çıkarak ve kirlenerek bol miktarda keşfe ve uygulamaya dayalı oyun oynamaları gerektiğine, çünkü bunun öğrenmeleri ve sağlıklı gelişimleri için önemli olduğuna inanıyoruz." diyorlar. Bu sebepten geçtiğimiz günlerde bumerang'ın daveti ile bizleri Casa Lavanda Butik Otel'de ağırladılar. Tıpkı yıllardır savundukları felsefelerinde olduğu gibi çocuklarımız gönüllerince oynadılar, kirlendiler ve keyifli dakikalar geçirdiler. Etkinlikler bununla sınırlı kalmayacak. Omo, yaptığı araştırmada Türkiye’deki ebeveynlerin % 81’inin çocukların farklı yaş ve gelişim dönemlerinde ihtiyaç duydukları faaliyetler hakkında daha fazla bilgi almak istediği bilgisine ulaşınca onlara çocuklarıyla birlikte oynayabilecekleri faklı oyunlara ilişkin fikirler sunmaya karar verdi.



23 Nisan’da çocukların daha fazla açık havada oynamasına ilham vermek amacıyla çeşitli okullara, yerel yönetim etkinliklerine ve Sivil Toplum Kuruluşları  iş birliği yaparak ihtiyacı olanlara toplam 40.000 top hediye etti. 28 Mayıs "Dünya Oyun Günü" için de  7’den 70’e herkesi oyuna davet edecek renkli aktiviteler planlıyorlar. Ek olarak dünyada giderek yaygınlaşan çocuklar için yerinde ve deneyimleyerek öğrenme uygulamalarını destekleyen tarzda bir eğitim projesini, yurt dışında farklı ülkelerde yaptıkları gibi Türkiye’de de hayata geçirmek için planlama çalışmaları yürütüyorlar.”
 Bunun yanında 



Sizlerde bu etkinliklerden haberdar olmak ve çocuklarınızla deneyimsel öğrenmenin keyfine varmak istiyorsanız OMO'nun başlattığı Kirlenmek Güzeldir projesine ait sosyal medya hesaplarını takip etmeyi unutmayın.


/kirlenmekguzeldir             /omoturkiye                 /kirlenmekguzeldir
Aynı zamanda sosyal medyada #kirlenmekgüzeldir #dışarıdaoyunvar etiketi ile etkinlikleri görebilirsiniz.


Sosyal medyada takip edenler bilir, uzun zamandır elektrik süpürgesi arayışı içindeyim. Geçenlerde elimdeki hem çok ses çıkaran hem de tozu etrafa yayan elektrik süpürgesine daha fazla katlanamayacağımı anlayınca bu işe noktayı koydum. Suya çeken elektrik süpürgesi istemediğim için hem toz torbalı hem de alerji konusunda bize sıkıntı yaratmayacak bir süpürge olsun istiyordum. Birçok özellikte süpürge vardı ama benim için en önemli etken hem alerji karşıtı olması hem de sessiz çalışmasıydı. Bu sayede karşılaştım "Electrolux UltraSilencer ZEN" serisi elektrik süpürgeleri ile.



Dünyanın en sessiz elektrikli süpürgesi olan Electrolux Ultrasilencer Zen Serisi" gerçekten çok sessiz. Ses yalıtımı teknolojisi sayesinde temizlik yaparken aynı anda televizyon seyredebiliyorsunuz. Hatta artık çocuklar uyurken bile ev süpürmek mümkün çünkü bu makinenin çıkardığı ses sadece 58 desibel. Bu sessizliğe rağmen yüksek emiş gücü sayesinde halıyı yerden kaldıracak bir güçte süpürme işlemi de mümkün.  







Dünyanın en sessizi olan bu süpürgelerde hem "Yüksek Verimli Hava Partikül Filtresi" (Allergy Plus Filter), hem de "Hijyen Filtresi" (Hygiene Filter ) var. Peki ne işe yarıyor bu filtreler derseniz kendi anladığım şekilde size de aktarıyorum: "Yüksek verimli hava partikül filtresi" solunum alerjilerinde büyük rol oynayan polen ve toz akarı parçalarını yakalayacak kadar hava geçirmez bir filtre, bunun yanında "Hijyen Filtresi" ise bu partikülleri %99,95 oranında filtreliyor. Bu filtreler sayesinde süpürme işlemi olduktan sonra oda neredeyse süpürülmeden öncekinden bile daha temiz bir havaya sahip oluyor çünkü filtre küf sporları, polen, akar dışkılarını ve diğer alerjenleri ortadan kaldırıyor. Bu filtreler Alerji Araştırma Vakfı Avrupa Merkezi'nde test edilmiş. Filtrelerin temizliği de benim için önemli bir konuydu; filtreler suyun altında yıkanarak kolayca temizleniyor




Alerjiye neden olan şeylerle savaş filtrenin iyi olması ile bitmiyor makinenin başlığı bile buna göre tasarlanmış. "Turbo başlık" kenarda köşede kalan toz ve tüyleri de rahatlıkla çekebiliyor.




Makine toz torbalı olduğu için bu tozun eve karışması veya makinenin içinde yayılması ve toz torbasının atılması konuları da önemli. Electrolux süpürgelerde bulunan "Sbag toz torbası" (kokusuz torba) tam da bu konular düşünülerek üretilmiş. Balmumu ile kaplı özel kumaşı sayesinde havayı dışarı vermiyor ve sadece üzerindeki ip çekilerek toz torbası dışarı atılabiliyor.


Ayrıca enerji tasarrufu konusunda da A sınıfında. Ben evinde işlerini kendi yapan bir insan olarak bu makineyi kullandım ve memnun kaldım. Özellikle alerji filtresi olması ve sessiz çalışması en çok sevdiğim özelliği ama siz daha fazla ne gibi özellikleri var diye bakmak isterseniz Electrolux 'ün sitesini ziyaret edebilirsiniz.

 Web site : http://www.electrolux.com.tr/



MARI themes

Blogger tarafından desteklenmektedir.