inci etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Bir önceki yazımda bahsetmiştim,çocukları gezdirdik şimdi sıra büyüklerde diye.Sevgili çocukluk arkadaşım hemde adaşım Merve,ben,eşi ve eşim gittik Kahve Dünyasına kızları anneannelere satınca biraz takılalım dedik.Ben White Mocha söylemiştim Merve ne alaka ise başladı anlatmaya "Ayyy sen İpek Hanım'ın çiftliğini duydun mu? Oradan sipariş vereceğim." diye.Bende "Yooo haberim yok." dedim.

Eşi Bahadır gülmeye başladı,eşime dönerek "Selçuk hazır ol kabarık kredi kartı ekstrelerine." dedi.Biz iki alakasız anlamadık tabi olayı.Meğer bizim çılgın blog okuyucusu Merve ara tara bulmuş bu siteyi daha sonrada Rüzgarlı Günler ve Geceler bloğunun yazarı sevgili Görkem gitti diyede heh tamam kesin güzeldir notu vermiş başlamış sipariş vermeye..

Eee güzelse bizde verelim dedim ki,havasını attı,yani öyle herkes sipariş veremezmiş İpek Hanım'ın çiftliğinden çok yoruluyorlarmış yetişemiyorlarmış,sınırlı sayıda alıcı tanımlıymış ama ben istersem onun siparişi sırasında sipariş verebilirmişim.

Vayyy be dedim içimden neymiş bu İpek Hanım.

Heyecanla anlatmaya başaldı.(Kollarını sıvayarak) "Bak şimdi Merve,harika sütü var sapsarı bir gör iki parmak kaymak çıkıyor,Ben İnci'ye hep oradan süt alıyorum,içeceğini ayırıyorum,kalanıyla annem termosta yoğurt yapıyor.Onu da bir blogta gördüm termosta mayalıyorlarmış harika oluyor inan bana."

Araya Bahadır girer, "Sadece süt mü alıyor,geçen gün 200 TL'lik alışveriş yaptı.Evin kerevizini bile oradan alıyoruz.Bir kereviz geldi kendisi bir lokma 1 metre sapı var"

Merve araya girer, "Ama öyle deme aşkım vallahi bak bir incele harika mis gibi kokuyor herşeyi."

Konu günlük konuşmalara döner,öyledir böyledir derken çocuklara gelir malum ikiside öksürüyor.Merve hemen yapıştırır çareyi," Bak bu İpek Hanım'ın çiftliğinde öksürük pekmezi varmış mutlaka almalıymışız kesin çocukların öksürüğüne iyi gelirmiş.Hele bir yumurtası varmış aman Allah'ım süper ötesi organikmiş.İnci rafadan yemeye bayılıyormuş. (Benim iç sesim:Sanki İnci'ye organik olmayan versek yemeyecek.)

Bahadır ne yapsın Merve'nin bu organik muhabbetine çok anlam veremesede,vardır bir bildiği diyerek saygıyla yaklaşır,kabarık ekstreleri öder.Sevgili Merve'de bu konuda çok düşüncelidir.Geçenlerde kendinden ve sevgili İnci'nin organik yeme düsturundan ödün vererek 149 TL'lik alışveriş yapmıştır.İçindende "150 olsa fazla gibi duracaktı,Allah'tan bir yumurta kırıldıda fatura 149'a düştü." diye geçirmeden edemez.Bunu anlatırkende notun dibine vurur.Bak burası çok önemli Merve,İpek Hanım kırılan bozulan şeylerin ücretini asla almıyor,ödemeyi istediğin zaman yapıyorsun öyle alırken ödeme yap vs. zorunluluk yok.

Sonra,nereye gitsek burdan sonra ne yapsak diye düşürkeeeennn..

Merve yine başlar,"Bak şimdi bir keçiboynuzu pekmezi tozu var." (Burada dikkat sevgili okuyucu Ke-çi-boy-nu-zu-pek-me-zi-tooo-zuuu..(!?) Keçi boynuzu pekmezi değil.) Harika tadı var,ben sulandırıp İnci'ye içiriyorum,severek içiyor.Hem sütten 15 kat daha kalsiyum ihtiva ediyormuş..Biz kahkahalardan kopuyoruz,Bahadır garibim artık olayı kanıksamış,oda kendini verdi gülmeye,Selçuk şaşkın içinden geçiriyor,acaba "Merve'de almaya başlar mı? Eyvah (!)"

Böyle böyle derken benide etkiledi bende almaya karar verdim ve oradan kalktık..Demek ki neymiş iyi satıcı kazanmak çok önemliymiş

İpek Hanımın çiftliği gerçekten mucizevi bir yer,sanal olarak gezmek,Sevgili Pınar'ın hikayesini okumak istiyorsanız, o kendinden bahsetmeye böyle başlamış.

1997... İstanbul hiç olmadığı kadar kalabalık, hiç olmadığı kadar gürültülü, hiç olmadığı kadar boğucu...
    Egzoz dumanı bacalardan püsküren kuruma karışmış, insanlar on kilometrelik yolları üç bucuk saatte gitmeye başlamış, çocuklar ağaç görmek icin Yıldız Parkı’na, ördek görmek için Darıca’ya gidiyor...
    Bir şeyler yanlış gidiyordu ve bunu o yıllarda anlamış olmak en büyük şansımdı.

   İhtiyacım olan ne ardı ardına açılan alış - veriş merkezleri, ne de Beyoğlu’nun gürültülü gece hayatıydı. Büyükdere Caddesi, gözümde bir korku filmi setinden farksızdı artık.
    Kaçmak lazımdı. Arkadaşlarıma bahsedip durduğum “şöyle sakin bir yerlere gitme, bir taş ev yaptırma, kendi bahçemde bir şeyler yetiştirme, bir sürü hayvan alıp onlarla zaman geçirme” planını gerçeğe çevirmek..
             Kaçmak..! ...ama nereye?    

devamı BURADA  

Ben denemeden tavsiye etmem dostlar Merve siparişimi verdi bozulmasın diye Pınar Hanım'ın değerli çalışanı artık adı her kimse,sarmış sarmalamış buz gibi geldi sütüm,haklarını helal etsinler.Sap sarıydı şişenden bile belli oluyordu sütün doğallığı sonra bir güzel yoğurt oldu.Tesadüflerle başlayan ama bir emek yuvasına dönen doğallı insanın içine işleyen bir yer bu çiftlik mutlaka deneyin....




Notun Dibi:Az önce aradım,bloğa seni yazıyorum okursun akşam demek için:Merve Hanım İpek Hanım'ın çiftliğinden yer elması almış onunla yemek yapmış Bahadır'ı aramış yer elması var akşama diye zavallı adamcağız...Dedim Bahadır'a bu kadar yüklenme en sonunda "Saçın boya,gözün boya deyip,hatun madem bu organik bu kadar matah birşey sen organik değilsin seni boşayayımda gör." diyecek sende ettiğinle kalacaksın

Notun dibi lafını bir blogda okumuştum çaldım hakkın helal et blogcu kardeş.......


Bir önceki yazımda bahsetmiştim kızları gezdirdik bundan sonraki günü kendimize ayıracağız diye ama içimiz onları eve bırakıp gezmeye elvermediği için önce onları bir yerlere götürelim sonra yemek yediririz sonrada onlar öğlen uykusuna yatar biz gezeriz diye düşündük.Ana yüreği işte...

Bu sebepten miniklerimizi aldık oyun alanına götürdük enerjilerini boşaltsınlar rahatlasınlar diye,yalnız ne hikmetse o gün bütün negatif enerjili tipler beni buldu.Top havuzunda İnci ve Lina'ya kötü davranan bir kaç çocuk vardı,özellikle bir tanesi çok şiddet dolu ve tuhaf bir çocuktu  ,oyun alanında da ilgilenen bir abla olmadığı için içeri girmeye müsade ediyorlar bende girdim Merve'de girdi ama top havuzunun kenarına ebeveynlerin girmesi yasak...Baktım çocuk zarar veriyor müdahale etmek zorunda kaldım çocuğumu  kenara çektim sadece milletin çocuğuna bir şey diyecek halim yoktu.Bu sırada görevli kız geldi "Bayan buraya girmek yasak." dedi.Bende "O zaman siz müdahale edin." dedim."Bizim böyle bir zorunluluğumuz yok." dedi."Yalnız benim çocuğum 2 yaşında bu çocuk 4 yaşında tek başına kendini koruyabiliyor ama bu çocuk çocuklarımıza vuruyor üzerlerine atlıyor,ayrılamam ben buradan." dedim.

Sonra bir kadın geldi yanıma tip tip baktı ve bombayı patlattı."Siz burada fotoğrafçılık denemeleri yapıyorsunuz herhalde." dedi.Bende elimde makine şaşırdım kaldım."Yooo,sadece çocuklarımızın fotoğraflarını çekiyorum." dedim.Kadın o hırçın çocuğun annesiymiş çocuğunu çekiştirerek bir hışımla aldı gitti.

Sonrasında bir adam bağırdı "Hanımefendi sizin ki çocukta bizim ki değil mi? Biz girmedik siz neden giriyorsunuz?" Dedim bende " Sizde girin o zaman yasak değil ki içeri girmek."

Burada yanlış anlaşılmasın top havuzunun içinde falan değilim yanında bir boş alan var minderli orada yukarıda duruyorum ve her gittiğimde duruyordum hiçte sorun olmuyordu.

Sonrasında herkesin çoraplarıyla bastığı bir alan diye kullan at çorap giymiştim,bir kadın geldi yanıma çorabım ten rengi ince görmedi herhalde ki bana sert bir tavırla "Ay hanımefendi siz böyle çıplak ayak buraya girmişsiniz ama çocuklar ellerini yüzlerini yerlere koyuyor hiç yakışık almamış." dedi."Ayağımda çorap var hanımefendi görmediniz herhalde." dedim.

Demem o ki mutlu insanların,mutlu evlerin mutlu çocukları oluyor.Bu bana müdahale eden 3 ailenin çocukları da bir tuhaf aşırı agresif ve saldırgandı.

Yani insan insanı uyarabilir ama saygıyla değil mi.Bende bir hata yapmış olabilirim ama herkesin içinde insanı bozarak sertleşerek edepsizleşmenin laf sokmanın alemi ne altı üstü yarım saat çocuklarımızı eğlendirmeye gelmişiz.

Neyse ki çocuklarımız minikte yaşana olumsuzları,annelerinin,babalarının gerilmelerini anlamadılar bile doya doya eğlendiler..










Öyle böyle derken biz minikleri gezdirdik,yorduk,yedirdik şimdi sıra bizde....Bir sonraki yazımda büyüklerin gezmesi tozması olacak :))


Çocukken annem babam ne kadar bilinçli insanlar olsada gerek babamın çok çalışması,gerekse annemin üç çocuğa yetişememesi benim arada kaynamama sebep oluyordu.Evin en küçüğü olarak çok şımartılsamda zaman zaman üzerimde kurulan oteriteye isyan etmiyor değildim zira başımda anne-babanın yanında iki tanede ağabey vardı.

 Hafta sonları onlar kendi aralarında oynar dışarı çıkardı ama ben hep sıkılırdım,onlar beni aralarına alsalar bile bende onların oyunundan birşey anlamaz yada yetişemezdim..Bu durumda hafta sonlarım hep sıkıcı geçerdi.Annem ne yapsın,okuldan kalan zamanda evde azıtan ağabeylerimle mi uğraşsın,yoksa beni mi eylesin bilemediğinden bende hep babama yapışırdım.İstediğimde bir şey olsa bari "piknik miknik" işte ne ister bir çocuk başka yaz günü "Baba beni Barrow'a götür burası sıcak azıcık donalım." diyeceğim yoktu herhalde....


Sıkılarak babamı beklediğim Teyzeciğim yazlığından bir kare 5 yaşındayım
Velhasıl...Benim sıkıcı geçen hafta sonlarım kızımında kaderi olmasın,artık büyüdü konuşuyor (hemde herşeyi büyük adam gibi) konuşulanı tüm maması ile anlıyor diye düşünüp etkinlik arayışına girdim.Birde ne göreyim Pepee'nin hafta sonu BKM'DE gösterisi varmış.Lina sanırım 2 haftadır falan televizyon seyretmeye başladı oda sadece Pepee ve Keloğlana bakıyor onun dışındaki şeylere bakmasını hem istemiyorum hemde bakmak istemiyor şükür ki.

Aradım Merve'yi çoculuk arkadaşımındır kendisi bilen bilir İncim ve Biz bloğunun sahibesi.Dedim hadi bizim kızları götürelim.Oda hemen kabul etti.Pazar günü eşim bizi bıraktı.


 Genel anlamda gösteriden bahsedecek olursan:hep bildiğimiz şarkıları söyledi Pepee,yeni bir şarkı yoktu ama sanırım çocukların bildiği bir şeye karşı dikkatlerini toplamak daha kolay diye bu yolu seçmişler.Hiç soğutmadan,arayı açmadan çocuklarada katılım sağlayacak,her iki taraf içinde eğlenceli (ben bile eğlendim) güzel bir konserdi.Sanırım Pepee'yle 2-3 haftadır ciddi anlamda aşina olduğum için daha bıkmadım ama Pepee dediğim zaman tüyleri diken diken olan anneler var :))

Lina şaşırdı kaldı İnci zıplaya zıplaya seyretti....
Resimde durmadığı için hareketli çıkmış :))
 Lina,ben çok arkadayız diye ikisinide kapıp,öne geçip,koridorda yere oturana kadar televizyondan seyrediyor sandı herhalde ki ancak o zaman alkışlamaya,etkinliğin bizimle ilgli olan kısımlarına katılmaya başladı. 


Ancak iki yastıkla yetişti boyu...


Pepee halkın arasına karıştığında bütün çocuklar çığlık kıyametti..

Çok eğlenceli,bir saat on dakika süren gösteriden çıkınca tadelle nin yaptığı standda fotoğraf çektirdik ve bize bu fotoğrafı hemen basıp magnet olarak hediye ettiler bunun yanında çikolatalar dağıttılar..



Oradan çıkıp bir yerde yemek yedik burada da sorun yoktu taki çocukları alıp Starbucks'ta bir kahve içme gafletince bulunana kadar.Öğlen uykularını uyumamış zirzoplar bizi talan etti,ben çocukları alıp yukarı çıktım Merve kahveleri alacaktı neyse güç bela ikisiyle yukarı çıkınca zar zor bulduğum boş bir masada sandalye yoktu hadi onuda nazik bir genç ayarladı tam Lina'yı soyuyordum ki İnci inmeye kalktı,İnci dur demeye kalmadı Lina sinirlendi montunu çıkarayım diye,tam ona dur kızım diye laf yetiştirirken bir müsade istedi koca yerde bir benmişim önünü kesen sanki hadi ona yol vereyim derken sandalye üzerinde iki tane poposu yana dönmüş inmeye çalışan tiple karşılaştım,anam durun yapmayın derken yerleştik, o sırada İnci sandalyede yükseldi o kadar zaman emanete zeval vernemişken tam annesi merdivenlerden çıkarken İnci yüzüstü yere yapıştı.Neyseki boş masa bulmanın sevinciyle bütün çantalarımı yere saçmışımda çocuk onun üstüne düştü.Kazasız belasız atlattık..

Sonrasında evlerimize yakın bir AVM olan Marmara Foruma gittik,bizim öğlen uykusuna yatmayan canavarlar sanki onun aksine davranır gibi enerjilerinden bir şey kaybetmeden tepinip durdular.

Biz oraya çocuklarını bırakan ve uzaktan seyreden anneler gibi rahat olmadığımız için -ki asla olmak istemem- çocuklar bir yerlerini acıtmasın yada birinin bir yerlerini acıtmasın diye eğil kalk peşlerinden koş derken bittik ama öyle farazi anlamda değil resmen bittik...

Sonrasında eşlerimiz yanımıza geldi yemek yedik,tatlı yedik derken çocukları babaları yanımza gelincede onlara satamamanın verdiği yorgunlukla evlerimize geçtik.

Çocukla dışarıya çıkmak gerçekten zor hele küçükse ve hava kışsa her mekanda giydir soy,altını düşün,uykusu kaysın delirsin kendini yerlere atsın vs derken biz vallahi billahi mahvolduk.

Yinede onları farklı bir yerlere götürmek güzel oldu hepimiz açısından değişiklikti,günün sonunda ertesi gün bu yorgunluğu atmak için çocukları anneannelere satmak ve anne-baba günü yapmak için sözleştik :))




Arkadaşlık,kardeşlik ne güzel şey...Sevgili Merve "İncim ve Biz" bloğunun sahibesi benim değerli arkadaşımla 5 yaşından beri arkadaşız ve evlenmemize rağmen hiç kopmadık.Babaannesi ile yürürken görmüştüm ilk Merve'yi.Annemle babaannesi konuşuyorlarken bizimde aramızda 5 yaş çocuklarının sıradan tanışma replikleri geçiyordu.

__Adın ne ?
__Merve.
__Aaa benim adımda Merve...

Bu şekilde başlayan konuşmalarımız zamanla samimiyete dönüştü annelerimiz kapı komşusu olması sebebi ilede sık sık görüşürdük.Bunun yanında yine aynı katta oturan Neslihan ve Nagihan vardı.Onlarda hala değerli dostlarımız.

Merve hiç yemek yemezdi,annesi tepsi hazırlar bize gönderirdi ve o,benim annem yaptı zannedip kendi annesinin yaptığı ve evlerinde bir lokma almadığı yemekleri silip sürürürdü.

Dışarı çok çıkmazdık çocukken,çıkıncada ip atlar,lastik oynar,birde iki mermer arasında kremit kırardık.Bunlarla dolu dolu geçerdi vakitlerimiz.Başka bir şey aramayan uyumlu çocuklardık.Ne kadar Merve birini bulunca ötekini atma huyuna sahiptiysede en büyüğümüz olan Nagihan durumu dengelerdi.

Balkondan birşeyler atardık birbirimize..Kendi kendimize oyunlar icad ederdik.Mutluyduk çocukken,çocuğuna değer veren,önceliklerini önemseyen,istediklerine ulaşabilen ama yoktan durdan anlayan çocuklardık.

Şimdi büyüdük,evlendik ANNE olduk.Birbiri ile anlaşan eşlerimiz var. Buda bizim için büyük bir şans.Eskiden konuştuğumuz,yaşadığımız her şey daha anlamlı artık.Şimdi miniklerimizin renklerdiği yaşamımızda deneyimlerimizi paylaşıyoruz.Ben iki yaş büyük olmama rağmen Merve benden daha önce anne oldu.Şimdi İnci'nin geçtiği yollardan Sevde Lina geçiyor..

Miniklerimiz evde büyüyor,bizler çalışıyoruz,onlar anne anneannelerine emanet.Bu yoğun zamanlarda bir silkelendik,koşturmaca,iş güç derken çocuklarımızla şöyle uzun bir gün ayıramadığımızı farkedince  buluşalım onlarla gezelim dolaşım dedik ve düştük yollara.



 Önce meşhur cumartesi pazarını gezdik alışveriş yaptık,daha sonrasında Marmara Forum AVM'de yemek yedik,minikler koşturdu,karınlarını doyurduk,sonrasında Bakırköy sahilinde ki Kahve dünyasına gittik.

Benim miniğim en sonunda uyuya kaldı ama İnci cingöz cingöz gezindi.Annesinin tüm itirazlarına rağmen çikolata komasına girecek kadar çikolata yedi.

Zavallı Merveciğim "Ya kızlar hayır yemesin,çok faydalı değil." diye didinsede,ondan azıcık, bundan azıcık derken,İnci bol bol çikolata yedi.

Gelelim resimlere.


                       

                           Öncelikle buluşma kaynaşma,Neslihan ablamızı beklemece.





                                                          Sonrasında yemek yemece.









Ailelerimizin bizlere bakıp "Hey gidi günler." dediği gibi umarım bizde bir gün evlatlarımıza bakıp aynı şeyi söyleriz.Zaman öyle çabuk geçiyor ki.Rabbim herkese sevdiklerinin güzel günlerini,büyüdüklerini ve sağlıkla yaşadıklarını göstersin.....




MARI themes

Blogger tarafından desteklenmektedir.