Üzgünüm..

Zor günler geçiriyorum,kimse farkında değil ama cidden zor günler geçiriyorum.Hayat tabi ki devam ediyor,yine gülüyoruz,eğleniyoruz,mutlu anlarımız oluyor ama ben zorlanıyorum.

Ülkede ki durumdan bahsetmiyorum bile hepimizi fazlasıyla yıprattı,yıpratıyor.

Onun dışında taşıma konusu beni oldukça yordu ama ben kendimi biliyorum,evden eve alıp koyan bir nakliye şirketi tutsam inanın daha fazla yorulacaktım.Ben isterim ki her şey kontrolümde olsun,ne nereye konulmuş bileyim.Kendim rahat edebileceğim şekilde yerleştireyim evimi. E hal böyle olunca da en çok yorulan ben oluyorum.

İstiyorum ki beni 'ben' gibi anlayabilecek 'O olsa aynen böyle yapardı.' diyebilecek biri olsun ama yok.Sağ olsun eşim ve ailem her konuda fazlasıyla hatta çok fazlasıyla anlayışlı ama ben bir tuhafım.

Beni tanıyanlar yada bu bloğu okuyanlar bilir,26 yaşında yumurtalık kanseri oldum ben.Sol yumurtalığım yok ve bunun üzerine bir dizi sıkıntılı süreç yaşadım.O zaman ki doktorlarımdan biri Prof. Dr.Tugan Beşe yaşadıklarımı ona özetlediğimde "Merve hanım hiç korkmayın,sizde hastalığı bu kadar kabullenme ve pozitif enerji olduğu sürece değil tekrar etmesi yaşananların etkileri bile kısa sürede mazide kalacak demişti.

Evet öyle oldu yada ben öyle sandım.Şu an dışarıdan bakıldığında tek yumurtalıklı olduğum anlaşılmıyor ama ben bazen öyle bir başkalaşım yaşıyorum ki o zaman gerçek tokat gibi çarpıyor yüzüme.

İnsanlara karşı özellikle de en sevdiklerime,aileme,eşime ve evladıma karşı tahammül sınırlarım neden bu kadar az diye çok üzülüyorum ama elimden bir şey gelmiyor.Mesela evim için alışveriş yapan babama "Vay efendim neden protex sıvı sabun aldın,ben lifebuoy seviyorum,size alın diyen mi oldu!" diye çıkışıyorum.Ben yokken nevresim takımlarımı yerleştiren anneme "Neden yatağa bu nevresim takımını koydun benim en sevmediğim bu sormadan neden yapıyorsun! diye bağırıyorum.Eşim hafta sonu mutfağı toplamama yardım ediyor al sana bir olay daha "Domatesleri market poşeti ile buzdolabına neden koydun,saklama poşetine koyulur,leş gibi oldu dolap!" diyerek ne var ne yok indiriyorum.Tuvalet eğitimi vermeye çalıştığım kızım klozete yada lazımlığa oturmak istemiyor ben salak gibi çocuğu zorluyorum.Bilmiyor muyum zorlamanın yanlış olduğunu,ters tepeceğini,biliyorum,peki neden yapıyorum?

Çocuğumun bu araç korkusu mevzusu fazlasıyla canımı sıkıyor.Arabaya binememek,bir yere gidememek umurumda değil.O iyi olsun yıllarca Bakırköy dışına çıkmasın ama bu korku neden oldu,ben mi bir şey yaptım,biz mi sebep olduk,neden benim çocuğum birden bire hiç korkmadığı şeylerden korkmaya başladı,neden artık sokakta giderken bile araba yanından geçse korkuyor diye kendimi yiyiorum.Pedagogla olan görüşmelerimizde oyun terapisine 5 seans sonra geçebildik,alışamadı.Neden artık düzelmiyor diye kafaya takıyorum.Neden,zaten bunca sıkıntısı olan bunun üzerine birde ev değiştirmiş,odasında tek başına yatma konusunu bile sesi çıkmadan kotarmış çocuğuma,asla ve asla çekmece karıştırmayan kendi kendine oyun kuran sakin çocuğuma anlayışlı olamıyorum?

BİRİKİM........

2009 senesinde kanser teşhisi aldığımda Prof. Dr. Pınar Saip "Doktorlarının içinde tek kadın benim,belki kimse sana bunu söylememiştir,asla eski sen olmayacaksın belki dışarıdan bakınca bir şey anlaşılmayacak ama huyun suyun değişecek,bu hormonların çok etkilendiği bir rahatsızlık,insan vücudunu hormonlar kontrol eder,kadın vücudu bu konuda daha hassas bedenin şimdilik etkilenmez daha gençsin ve diğer yumurtalığın sağlıklı ama kişiliğin etkilenecek." demişti.O zaman bu hastalıktan sürünüp ölmeyeyim ,kemoterapi görmeyeyim ,bir çocuk sahibi olayım kişiliğim değişi versin demiştim içimden.

Şimdi düşünüyorum da o zaman önemsemediğim şeyler şimdi bir bir çıkıyor karşıma.O zaman güçlü olabilmek için neler neler tükenmiş içimde.Sabrı,sükuneti,olduğu gibi kabul etmeyi geride bırakmışım.Bilinç altımda yaşadığım fırtınanın arta kalanları yetmiyor bir şeyleri yoluna koymaya.

Evet ben asla eski ben değilim.Hala yardım severim,insanları kırmaktan korkarım,insanları silmekten korkarım,hala yemekte kabuklu domates sevmem,hala en sevdiğim meyve böğürtlen,hala dizilerde ağlıyorum ama eski ben değilim işte.

Ailem normal hayatına "Bu nasıl olsa saman alevi gibi ,birden patlayıp sönüyor,içinde kötülük yok." diye devam edebiliyor ama ben edemiyorum.Etrafımda kırdığım insanlar beni bildikleri için bana katlanıyorlar,anlıyorlar,hala her şeyime yardım ediyorlar ve ben buna daha çok üzülüyorum.Hak etmeyen insanlara bunu yaşattığım için kahroluyorum.


Anneme-babama sesimi yükselttiğim için,canımdan çok sevdiğim eşime haksızlık ettiğim için özellikle de canımın parçası yavruma sadece hayatında köklü bir değişikliğe-hele ki psikolojisi bu durumdayken-hazır olmadığı için kızdığımı ve onu ağlattığımı düşününce kendimden nefret ediyorum.Hele ki birini kırıp yatağa öyle girdiysem aklıma hemen Görkem geliyor.

Bir gece ig'de resim paylaşmıştı şu yazısından bir alıntı vardı bende tam o sırada babamla kavga etmiştim.Hemen sarıldım babama.Sevdiklerimi kırdığımda ya bu onları son kez görüşüm ise ya son kez seslerini duyuyorsam ya küsmüş bir şekilde ayrılırsak demekten kendimi alamıyorum.

Bu sebepten bu blog vesilesi ile sevgili ailemden,eşimden, gereksiz bir ısrarla gönlünü kırıp ağlattığım masum miniğimden özür dilerim.

Şimdi sabah öptüğüm o minik ayaklarının kokusu burnumda akşama sana vermek için sabırsızlandığım, sabahın köründe almaya gittiğim hediyen yanımda dakikaları sayıyorum.


Keşke hep olmak istediğimiz gibi olabilsek ve keşke sevdiklerimize karşı hiç pişmanlık yaşamasak değil mi?