GÜÇ İÇİMİZDE,SADECE FARKINDALIK LAZIM.....

Günlerdir anne arkadaşlarımızla twitterda konuşuyoruz .Pozitif düşünmenin ne kadar önemli olduğunu zaman zaman kendimize fırsat ayırmamız,kendimizi mutlu etmemiz gerektiğini.

Peki kendimizi mutlu etmek için neler yapıyoruz.Yaşadığımız hayat gailesinde neleri kaçırıyoruz,neler bizi mutlu edebilecekken elimizden kayıp gidiyor.

Hiç düşündünüz mü?

Ben bu sabah yolda bunu düşündüm.Her sabah sağımdan kalkarım ve uyandığım, sağlıklı olduğum için ailem ve sevdiklerim hayatta olduğu için şükrederim.Sonra kızımın odasına gider onu kontrol ederim ve tabi ki koklarım..
Sabah işe giderken çektiklerimden 10.01.2014

Bazen basit gelen ama sahip olduğumuz için şükür etmediğimiz ve mutlu olmadığımız ne çok şey var farkında mısınız?İnsanın hayatta sahip olabileceği en önemli şey "sağlık" .Bunun yanında sevdiklerimiz ile mutlu olabilmek ve tabi ki hayatımızı idame ettirebileceğimiz bir gelirimizin olması en önemli değerlerimiz.Konuya nereden geldiğim ben....Sabah sahilden gittiğimiz için hep deniz ve güneş fotosu çekerim, o sırada yürüyüş ve koşu yapan insanlara takılır hep gözüm,kendi kendime şunları düşünürüm:

Ne güzel,adam sabah sabah üşenmemiş çıkmış yürüyüş yapıyor.
Bak şimdi ben olsam üşenirdim buralara gelmeye
Zaten buralara otobüsle gelip yürümeye üşenir insan.
Şimdi bu adam hiç mi düşünmüyor -e tabi erkek ne de olsa öyle kaygıları yoktur- bu soğukta yürüyorum akşama hasta olsam çocuğuma geçer diye
Aman Merve sen böyle hastalık kafaya taktıkça çocuk sürekli hasta oluyor,.Düşünme,takma.
Hastalık demişken ,bak ben hani bu çocuğa kan sayımı yaptıracaktım.
Şimdi hastaneye gitsek bir ton tantana.
Ay dur!Şimdi acayip grip türleri var kan sayımı diye gümbürtüye gitmeyelim.
Bak bu çocuk bu aralar yemiyor aslında baktırınca ona da baktırsam.
Ben bu çocuğa umca alacaktım unuttum.Bak şimdi...Benim yüzümden hasta olursa?
Aman Merve saçmaladın Allah'a emanet bir şey olmaz evelallah.
Akşama Lina ile çadır kuralım kaç gündür istiyor çocuk unutuyorum.
Kuzum benim ya dün bir de bağırdım boşu boşuna.Söz,bundan sonra bağırmayacağım.
Aslında biliyorum benim çocuğum yaramaz değil ben sabırsızım.


Eşim beni sarsarak sorar"Aşkım hiç konuşmuyorsun? Ne yiyeceksin ne alayım kahvaltılık?"

Düşünürüm..........Al işte bir şeyler aşko.

Sonra yine düşünceler başlar....

Aman buranın açması da kazık gibi.
Zaten açma ye, poğaça ye, tatlı ye bu hale geldik.
Ya ben kaç gündür aç geziyorum niye kilo veremiyorum.
Bak spora da boşuna para veriyoruz he gitmiyorum ne zamandır.
Ya bu insanlar nasıl yetişiyor spora, eve, işe güce.
Bak bir de bana diyorlar her şeye yetişiyorsun diye halbuki ev aldı başını gidiyor.
Bilmez ki kimse,birini yaparken diğer bir şey kalıyor.
Ay yarın seminer var şimdi temizlik kaldı pazara, e ben ne zaman dinleneceğim? Pofff.

Yukarıdaki düşünceler bizzat bana, bu yazıyı yazan kişiye ait.Az biraz pesimist olurum da ben.Hiçbir şeyi olumlu yanından düşünmem,başkasına gelince süper akıl veririm,acayip motive ederim ama kendime gelince her şey dibe vurur, olumlu bir yan bulamadığımda da dalar giderim,azıcık imanım olmasa isyan edecek hale gelirim bazen.

Ya da gelirdim diyelim...

Bu sabah eşim beni iş yerime yakın bir yere bıraktı.Mısır çarşısının arkasındaki kahvaltılık satan yerlerin oradan yürüyerek gittim bugün işe.Tezgahlarını yeni açan insanlar ya da çoktan açmış insanları seyrettim bir bir.Her detayını inceledim, her anını içime işlettim.Peynirlerin mis gibi kokusu insanların mekan açma telaşesi,zeytinlerin güzelliği,mis gibi pancar turşusunun bile kokusu geldi burnuma,oysa ben her gün geçiyordum o yoldan...Hiç gelmemişti bu koku burnuma.Her gün önünden geçtiğim Kuru kahveci Mehmet Efendi'nin oradan geçerken kahve kokusunun rahiyasına kapılan gönlüm kendini buluverdi bir anda kahveci sırasında.Oysa ben kahve sevmezdim ki."Demek ki bu farkındalık böyle bir şeymiş!" dedim içimden,insana sevmediği şeyleri bile sevdirip, dikkatini çekmeyen şeyleri bile dikkatini çeker hale getiriyormuş.Sonrasında hediyelikçilerin renkli dükkanlarına baka baka ilerledim.Her baktığım şeyi hayal ettim güzel bir mekanda, pastacıların- kendimi almamak için zor tuttuğum- ürünlerini kurcalaya kurcalaya ilerledim ve ofise geldim.Ofise yakın bir yerden de kendime iki tane bileklik aldım.Sevdim, hissettim onların dokusunu sonra olumlama yaparak bileğime taktım.Kapıdan girmeden besmelemi çektim ve sonrasında daha bir pozitif başladığımı fark ettim işlerime.Halbuki dün laptopa su döktüğü sırada onu temizleyeyim diye günlerce uğraştığı karlılık hesaplaması silinen ,onu öğlene yetiştirmek zorunda olduğu için gece 3'e kadar uyumayan ve bu yüzden perişan halde olan ben değilmişim gibi ,kaygılarımdan uzak ve pozitif başladım güne.



Geçenlerde Sevgili Klinik Psikolog Pınar Mermer'in bir seminerine gittim. "2-3-4 yaş semineri ve farkındalık" konusu işlendi.Sevgili Pınar sayesinde hayatımda bir çok şeyi değiştirdim ve değiştirmeye devam ediyorum bu vesile ile kendisine teşekkür etmek istiyorum.Pazartesi gününden itibaren ondan öğrendiklerimle Lina'da ne gibi şeyler değişti ya da ben nasıl değiştim/değişiyorum bunları yazacağım.Bunun yanında o seminerde sevgili Uzm. Farkındalık terapisti Özlem Ekenler ile tanışma fırsatı buldum.Kendisi ile farkındalık konusuna genel bir dalış yapmıştık ve Pınar'dan da daha önce öğrendiklerim doğrultusunda bugün bunları denemek istedim.

Özlem bize soğukta farkındalık anlatırken..
Farkındalık benim anladığım kadar ile şu : 

Hepimiz yaşamışızdır; trafikte giderken bazen ne kadar yol katettiğimiz farkına bile varmayız ya da kitap okurken başka düşüncelere dalarız da"Aaa bu sayfaya ne zaman geldim?" derken buluruz kendimizi, işlerimiz ya da o anda yapmak istediklerimizi yaparken neleri aklımızdan geçirdiğimiz -benim yukarıda yazdığım gibi- kaygılarımız yüzünden belki de neleri layığı ile yapamayız.Bir çok psikolojik rahatsızlık bu pesimit duyguların ilerlemesi sonucu ortaya çıkıyor -benim anladığım kadarı ile- obsesif kompulsif bozukluk,depresyon,anksiyete gibi bir çok rahatsızlık bu kaygılanma halinin günlük rutinin bir parçası halinden çıkıp hayatın her anında yaşanılan bir hal haline gelmesi ile yalanıyor.

İşte bu noktada farkındalık devreye giriyor.Hayatın karmaşasından,kaygısından uzak,sadece şimdiye o ana odaklanmak.Yapacağın bir işe tam anlamı ile odaklanma, ondan başka bir şey düşünmemek ve her detayını içine işlercesine kokusunu,lezzetini,hissini alarak yapmak.Yani özetle "şimdi de kalmak,şimdiyi yaşamak" 

Örnek verecek olursam Özlem'in bize anlattığı gibi hepimiz her gün diş fırçalıyoruz bunu yaparken tamamen yaptığımız işe odaklanıp yaparsak eğer yaşadığımız kaygılardan ve hayat gailesinden uzaklaşırsak, diş fırçalamanın tadına varıyoruz."Diş fırçalamanın da tadı mı olur?" demeyin.Bunu sadece ana odaklanarak yaptığınızda beyniniz dinleniyor ve siz kendi psikolojiniz için geleceğe yatırım yapmış oluyorsunuz.

Peki nasıl yapılıyor bu farkındalık? 


Elinize diş fırçasını alıyorsunuz.Soğuk mu ? Sıcak mı? Hissediyorsunuz sonra macunu açıyorsunuz, açarken yavaş yavaş hissederek yapıyorsunuz,macunun kokusunun çekiyorsunuz içinize.O an elinizde tuttuğunuz her şeyin dokusunu hem fiili anlamda hem de ruhi anlamda hissetmeye çalışıyorsunuz.Bundan sonra yaptığınız her harekette her anı içinize kazıyorsunuz.Mesela biz kadınlar her gün en az bir kere bulaşık makinesi boşaltıyoruz bunu sadece o işe odaklanarak yaparsak beynimizi dinlendiriyoruz ve bize daha iyi hizmet etmesi için ona zemin hazırlıyoruz,ama inanın en çok dinlenen ruhumuz oluyor.

Bunu ben aynı zamanda dindeki tefekküre benzetiyorum bir çiçeğe bakarak yüce yaradanın onu ne güzel yarattığını her detayına vararak düşünmek ve o an ondan başka şey düşünmemekte bir farkındalık aslında.



 Demem o ki dostlar biz istediğimiz sürece değiştiremeyeceğimiz bir şey yok.Kötü huylarımızı,karamsarlığımızı ya da hoşlanmadığımız bazı davranışlarımızı değiştirecek iradeye sahibiz hepimiz.Özetle:
GÜÇ İÇİMİZDE....