Omo ile Yaparak ve Deneyerek Ogrenme

     Çocuklarımız hayattaki en önemli varlıklarımız. Onları nasıl bir geleceğin beklediği ve onları geleceğe hazırlamak için neler yapmamız gerektiği hepimizin öncelikleri arasında. Yapılan araştırmalara göre annelerin %70’i çocuklarını geleceğe hazırlamak için imkanlarını yeterli görmüyor ve %69’u çocuğunu bugünden daha zor bir geleceğin beklediğini düşünüyor. Peki  imkanlarımız doğrultusunda çocuklarımızı daha iyi yetiştirebilmek için ne yapmalıyız? Cevabı çok basit, onları “Yaparak ve Deneyerek Öğrenmeye” teşvik etmeliyiz.


“Yaparak ve Deneyimleyerek Öğrenme” çocuğun dünyayı keşfetmesine, öğrenmesine ve anlamasına imkan sağlayan öğrenme biçimi. Örneğin: Renkleri kitaptan öğretmek yerine gönüllerince oyun hamuru oynayıp ya da gönüllerince parmak boyası yaparak keşfetmelerine imkan tanımak gibi.İşte bu noktada ebeveyn kaygılarımız devreye giriyor. Ortalık batarsa, üstü başı kirlenirse bunun yanında zaman değişik, düzen karışık nasıl dışarıya göndereyim… Tam da bu sebepten “Kirlenmek Güzeldir” felsefesi ile yola çıkan Omo imdadımıza yetişiyor. “Lekeleri çıkartmak işimizin kolay yanı biz geleceği de şekillendirmek istiyoruz.” diyen Omo,  Kirlenmek Güzeldir felsefesini bir adım daha öne taşıyarak “Hadi Hareketlen Kirlen Öğren” diyor. Bu yüzden Unilever grubu bizleri çocuklarımızın Deneyerek ve Yaparak öğrenmesine fırsat vermemiz için bilgilendirmek amacı ile Salt Galata’da topaldı. Uzmanlar eşliğinden güzel bir kahvaltı ettik. Çocuklarımız deneyimsel öğrenmenin tadına varırken biz de uzmanların anlattıklarını dinledik.



Uzmanlar Deneyerek ve Yaparak Öğrenmenin çocuklarda;
  • Kendini tanıma ve farkındalık
  • Empati
  • İletişim Becerileri
  • Motivasyon
  • Hedef belirleme
  • Geleceği planlama
  • Sorun çözebilme
  • Öfke, stres ve zaman yönetimi
  • Sabretme
  • Uzlaşma

gibi becerileri pekiştirdiğini söylüyor.



        Prof. Dr. Yankı Yazgan:  “Çocuklarımız teknolojinin bakıcılığında yetişiyor. Onları deneyimsel öğrenmeye teşvik etmiyoruz. Ya ellerinden tabletler ya da koştur koştur gidilen atölyeler ile bir şeyler öğrenmelerini sağlıyoruz. Çocuklar ağaçları çiçekleri kitaplardan öğreniyor, onları zamandan düzenden korktuğumuz için sokağa çıkartmıyoruz. Bu sebepten şehirdeki çocuk köydeki çocuğa göre çok daha zor öğreniyor. Çünkü köydeki çocuk dışarı çıkıyor, gözlemliyor, hangisi erik ağacı hangisi elma ağacı bunları deneyimleyerek öğreniyor bu sayede de bilgileri kalıcı oluyor. Dalından meyve yemiş bir çocuğu sanal dünya tatmin edebilir mi? Etmez! Bizler de geçmişe duyduğumuz özlemle bunu fazlası ile ortaya koyuyoruz. “Bizim zamanımızda..” diye başlayan cümleler kuruyorsak geçmişimizi özlüyoruz demektir. Çocuklarımızı teknoloji ile baş başa bırakmayalım onlar ile öğrenip zaman geçirelim. Oyun çocuğun hayatındaki en önemli şey ebeveyn olarak çocuklarımızı özgürce oyun oynamaya teşvik edelim.” diyor.



     Aktif Yaşam Derneği kurucularından Mehmet Ali Çalışkan :” Oyun çocuklara bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir.” diyor. Burada belirtmek istediği ebeveynlerin çocuklarına oyun oynayacak alanlar yaratmaları, oyuna teşvik etmeleri ve başka çocuklarla beraber oyun oynayarak zaman geçirmelerine fırsat sunmaları gerektiği. Bunun yanında çocuklarımız karar vermeyi, paylaşmayı, sosyalleşmeyi ve hareket etmeyi oyun ile öğreniyor. Oyun oynarken daha aktif bir hayat yaşıyorlar. Ne yazık ki ülkemizde erkeklerin %94’ü kızların ise %85’i günlük adım sayısını geçemiyor. Oyun oynamak çocukları obeziteden de uzaklaştırıyor. Çocukların hareket etmemesi dünyayı keşfetmek için çaba sarf etmediklerini gösteriyor ki bu hem deneyimleyerek öğrenme hem de zihinsel gelişim fırsatlarını kaçırdıkları anlamına geliyor.” diyor.



Omo’ nun bu güzel toplantısında markanın tanıtım elçisi olan sinema ve tiyatro oyuncusu Demet Akbağ ’da bizleri yalnız bırakmadı.





    Demet Akbağ: “ Teknoloji hayatımızın olmazsa olmazı ama çocukluğumuzdaki ruhu kaybetmemeliyiz. Biz çocukken kardeşim Filiz ile birimiz Türkan Şoray olur birimiz Filiz Akın olurduk. Annemiz yemek hazır olduğunda oyunumuzu bölmez “Hanımlar lokanta hazır.” der bizi yemeğe çağırırdı. Oyunumuza orada devam eder hatta kağıttan yaptığımız paralarla ödeme yapıp, üstü kalsın derdik.” dedi.


Yapılan toplantıda birçok istatistiğe de yer verildi.

  • Ne yazık ki ülkemizde çocuğu ile 2 saatten daha fazla oynayan anne oranı %6.
  • Anneler çocukları ile ne oynayacaklarını bilemediklerini ya da onlara bir şeyler öğretme konusundan kendilerini yetersiz gördüklerini söylüyorlar.
  • Ailelerin %64’ü çocuklarına bilgisayar ya da tablet almış.
  • Çocukların %76’sının her gün televizyon izleme izni var.
  • Ailece yapılan ortak etkinliklerin başında %73 oranında televizyon izlemek geliyor.


Bu verilerden yola çıkarak Omo çocukları ve ebeveynleri DENEYEREK VE YAPARAK OYNAMAYA teşvik etmek ve çocukların ev dışındaki oyun ihtiyaçlarına dikkat çekmek amacı ile mayıs ayında İstanbul’da büyük bir şenlik düzenleyecek.

Bizlere değerli bilgiler kazandırırken çocuklarımızın özgürce kirlenmeye fırsat bulacağı harika bir organizasyona imza attıkları için Unilever grubuna sonsuz teşekkürler.