Annem beni eskisi kadar seviyor mu?



Öyle büyük bir vicdan muhasebesi ki bu...Omuzlarım yirmişer kilo yükle uyuyan iki evladımı seyrediyorum. Biri, bana her şeyi ile muhtaç dünyadan haberdar olmayan bir bebek,;diğeri, kardeşi olmuş, annesi sürekli yanında olmamasına rağmen kendi kendine yeten sorun çıkarmayan bir çocuk.

Nasıl anlatsam neresinden başlasam bilemiyorum. Öyle başka bir çocuk ki onun naifliği altında ezilirsiniz. Öyle bir ezilirsiniz ki hata yapmamak için üstün çaba harcamanız gerekir.

Bera sürekli emmek istiyordu. Yakın zamanda annemin ayağı kırılmıştı ve ben kendimi çok çaresiz hissediyordum. Miniğimi sürekli emzirmem lazımdı ki sarılık sebebi ile başladığımız mama verme mevzusu hayatımızdan çıksın. Bunun yanında kendi kendine oynayan, akşam "Hadi anneciğim yatıyoruz." dediğimde "Tamam anne, sen kardeşimi emzir ben babamla uyurum." anlayışı gösteren, gereksiz çıkışlarıma, bağırmalarıma katlanan Lina'ya yetememek beni üzüyordu.

Lina'ya duygularımı anlatmaya karar verdim. Aldım onu karşıma ve şunları söyledim.

"Bak anneciğim, kardeşin doğduğundan beri sürekli onunla ilgilendiğimi ve sana yeterince vakit ayıramadığımı farkındayım. Kardeşin sürekli meme emmek istiyor çünkü büyümek için meme emmeye ihtiyacı var. Bebeklerin emdiği süt bir tek annelerin memelerinde oluyor, yani kardeşini benden başka emzirecek kimse yok. Bu yüzden sürekli onunla meşgul olmak zorunda kalıyorum. Zamanla kardeşin büyüyecek ve meme emerken bu kadar çok vakit geçirmek zorunda kalmayacağız. O zaman seninle çok daha fazla zaman geçirebileceğiz.

Bera ile fazla zaman geçirmem onu daha çok sevdiğim veya seni daha az sevdiğim anlamına gelmiyor çünkü benim ikinizin sevgisini sığdıracak kadar kocaman bir kalbim var. Annelerin kalbi kocamandır ve ne kadar çocukları varsa o kadar çok sevgiyi içine sığdırabilir. Bu yüzden kalbim ikiye bölündü yarısı senin yarısı Bera'nın." dedim. Hemen sordu " Babam nereye sığacak?"  "Babanı da sığdırıyorum sen merak etme." dedim. Bunları söylerken beni dikkatlice dinledi. Birkaç dakika sonra bana şunu söyledi: "Anne biliyor musun, beni eskisi kadar sevmediğini düşünmüştüm ama şimdi anladım demek istediğini."

O an gözümden yaşlar döküldü. Boğazım düğüm düğüm oldu. Kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Ne ikinci çocuğu olan tek anne bendim ne de ilk kardeşi olan çocuk Lina'ydı. Artık uzun zaman dışarı çıkmadan evde durmak mı, yine erken doğurmuş olmak mı , yine sarılıkla uğraşmak mı, sürekli emzirme modunda olmak mı içimi karartmıştı bilmem ama güçlü olmak istemedim ve hüngür hüngür ağlamaya başladım. Lina kucağıma geldi ve bana sımsıkı sarıldı. Ben bir süre daha ağlamaya devam ettim. Kollarımı gevşetene kadar o da kollarını gevşetmedi ve bir müddet öyle kaldık. Sonrasında yaşla dolmuş boncuk gözleri ile bana bakıp minicik elleri ile göz yaşlarımı silip "Sen benim en sevdiğim annemsin." dedi. Sanki başka annesi varmış gibi bir cümle kurunca komik geldi ve gülümsedim. O da bana gülümsedi ve birlikte parmak boyası yaptık.

O gönlünce oyun oynarken ben hep onu seyrettim.

İleride bir gün bu satırları okursan kızım, sen benim bu hayatta sahip olduğum en güzel şeysin. Hem güzel yüzün hem de güzel huyunla. Sana sahip olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. Rabbim dağına göre kar verirmiş ya; huysuz, bazen fazla asabi, bazen de fazla evhamlı annen seni hak edecek ne yaptı diye sürekli düşünüyor.

İyi ki benim kızımsın ve Bera sana sahip olduğu için senin gibi bir ablası olduğu için çok şanslı.

Çocuklarımıza küçük demeden duygularımızı güzellikle anlatalım, anlatalım ki içinde bulundukları bu zor durumda kendilerini daha da yalnız hissetmesinler.